Terörün Düşündürdükleri (3)

68

Terör öyle bir şey ki, mesela Afganistan’a yapılan hava akınlarından ister istemez halk da nasibini almıştı.

Zaten çekilmez olan hayat şartları, bir kat daha güçlükler arz etmeye başlamıştı.  Tabii bu duruma biraz da iç karışıklığın sebep olduğu zaafların da, dışardakilere cesaret vermiş olduğunu söyleyebiliriz.

Onlar şu veya bu sebeplerle yurt içinde birlik ve beraberliği kuramamışlardı!

Biraz da sen-ben çekişmesi; zavallı çilekeş Afgan halkını, maddeten biraz daha çökertmiş oldu.

O güzelim destanları yazarak; Rusya’ya karşı kazanmış olduğu İstiklâl mücadelesine, iç anlaşmazlıklar gölge düşürmüştü. Haklı kutsal bir cihat sonunda kazanmış olduğu zaferi; kendi elleriyle âdeta sonuçsuz bırakmıştı!

Bilindiği gibi, “İki pehlivan kavga ederken, bir çocuk ikisini de dövebilir.”

Velhasıl her zaman olduğu gibi, iç didişmelerin galibi daima dış güçler oluyor.

Oysa “Sebep olan yapan gibidir.” hükmünce bu duruma düşüşte; Afganlı idarecilerin istemeyerek de olsa rolleri vardır diyor. Bir an evvel yine Moskof işgalinde olduğu gibi, bir elden ve bir yürek olarak yeni müspet bir çehre ile dünya karşısına dimdik çıkmalarını umuyor ve bekliyoruz.

Çünkü daha önce başardıkları gibi, yine başaracakları muhakkak.

Tabii etrafında toplanacakları odak noktasını; iyi ve doğru tayin ve tespit etmeleri de şart.

Ayrıca kılavuzu iyi seçmek, sonra da bir bütün olup asla dağılmamak.

Zira “Allah’ın rahmeti cemaat ve toplum üzerinedir.”

Unutulmasın ki Hak dâvalar, Hak metot ve usullerle yükselir. Bâtıl / boş, sapık ve yanlış metot ve usullerle geçici olarak söner.

Mağlûbiyete yanlış metot sebep olduğu gibi, galibiyeti de müspet metot gerçekleştirir.

Bu durumda Hak metot, bâtıl dâvayı geçici olarak yükseltirken; bâtıl bir metot da Hak bir dâvanın geçici olarak yükselmesini önler.

Burada metotların doğru olup olmaması söz konusudur.

Yoksa sonunda her şeye rağmen elbette Hak galip ve üstündür.

İslam’ın bâtıl metotlara ihtiyacı yok. Üstelik İslâm’da gaye için her şey meşru değil. Öyleyse yüce İslam’ı yüce tutmak için, Hak olan dâvaya Hak metot ve usullerle yürümek şart.

Yoksa büyük hakikatler; biçare ellerde ziyan olur gider.

Ne diyelim Allah, İslâm Âlemi’ne uyanıklık, şuur ve birlik ruhu versin.

Zaten bu durumda tek tesellimiz, yine yüce Rabbimizin “Rahmetim gazabımı geçti.” müjdesi.

Bizler biliyor ve inanıyoruz ki, Afgan halkı mazlum ve masumdu.

Nitekim yine Hak yolda Hak üzeredirler.

Atılan bombalardan yaralanmış olanlar gazi; atılan bombalardan ölenler ise şehit olmuşlardı.

Şöyle veya böyle geçen hayatları; en büyük bir şerefle gazilik ve şehitlik rütbesiyle son bulmuş.

Bundan dolayı Cennet kapılarının kendilerine sonuna kadar açılmış olduğuna hiç şüphe yok.

İşte bu yüzden “Elhamdülillah.” diyor “Sen ne büyüksün ya Rab!” diye teselli buluyoruz.

Yine biliyoruz ki, aslında, şehit olmakla ölümsüzleşmiş oluyor ölülerimiz.

Asıl titreyecek olanlar, asıl üzülecek olanlar, asıl zorlanacak ve Cehennemin dibini boylayacak olanlar düşünsünler.

Afganistan ve onun gibi terör belasıyla karşılaşmış ülkelerin içindeki; bu duruma sebep olan içteki zalimlerle, bu fırsattan istifade yoluna giden dıştaki zalimler korksunlar titresinler.

Çünkü onları ebedî Cehennem bekliyor.

Hem de hiç bırakmamacasına, hem de hiç bıkmamacasına; ateşten bağrına basmak üzere, onları Cehennem bekliyor.

Öyleyse “Yaşasın zalimler için Cehennem.”

Cehennem ve İlâhî azap; kâfidir, o iç ve dış zorba zalimlere.

 

 

Önceki İçerikTerörün Düşündürdükleri (2)
Sonraki İçerikYaşamayı Bilme -Görgü- Sanatı
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.