Terör Değil Gerçek Amaç

67

Terörü söndürseniz, belli kesimlerin istediklerini yerine getirseniz, terör tekrar başlamayacak mı sanıyorsunuz? Daha doğrusu, başlatılmayacak mı zannediyorsunuz?  Şaşarım sizin aklınıza! Eğer böyle düşünüyorsanız; çok aldanır, çok aldatırsınız!

Çünkü hedef Kürtler veya bunlara eklenecek şu veya bu etnik gruplar değil. Terör; bunların sorunlarını halletmek için çıkarılmış değil. Asıl hedef Türkler ve Türkiye’dir. Türkiye’nin bütünlüğüdür. Türkiye’nin birlik, dirlik ve istikrarlı düzenidir. Hedef Cumhuriyettir. Hedef topyekûn Türkiye ve Türk Devleti’dir.

Bunu niçin anlamak istemiyoruz? Evet, Hakikî hedef bütün vatan, tüm vatan sathıdır. Mecazî hedef yâni göstermelik, sun’î / yapay hedef ise bugün Kürt kardeşlerimiz. Yarın diğer unsurlardan oluşan Türk vatandaşı olan diğer kardeşlerimizdir. Güya terörle, onların sorunlarına dikkat çekilmek istenmektedir.

Türkiye’nin her yöresinde sorun var. Bunları etnik temele oturtmak, etnik olarak nitelemek yanlıştır. Doğru değildir.

Ortada Batılı Devletler’in  – ABD dahil-  çıkarları var. Ve bu çıkar ve menfaatleri için kışkırtmaları var.

Elbette Türkiye’nin, onlara bu fırsatı verecek eksiği gediği çok. Ama bunları, Batılı ülkelerin büründürdüğü gibi, etnik ve ırksal kılıfa sokmayalım.

Çünkü mes’eleye o açıdan bakmaya başladığımız an, başka sun’î / yapay sorunlarla karşılaşırız. İşler sarpa sarar. Türkiye olarak başımızı hiç kurtaramayacak mes’elelerle boğuşup dururuz. Bu oyuna gelmemek lâzım.

Fakat resmen gelindi. Gelinmesiyle beraber yurt düzeyinde kalkışmanın, ayaklanmanın ve isyanın ayak sesleri gelmeye başladı. Başlatıldı.

Nitekim kendilerine, kendi ellerimizle meydan açtığımız için, hemen ABD’den, bu menfi ve tehlikeli açılımlar karşısında olumlu sesler yükselmeye başladı. Takdir dolu ifadeler sarfedildi. Hemen sırtımız sıvazlandı. Bu durum karşısında ağızları kulaklarına  vardı. O dost(!) ve müttefik(!) bildiğimiz(!), yâr-ı gârımız (!) ABD’nin.

Onların memnuniyetinden; memnuniyetsizliğimizi sonuç verecek olayların sökün edeceğinden ise hiç kuşkumuz olmasın! Tarih buna şahit. Zira ne zaman hayırhâhımız olmak istemişlerse, altından hep çapanoğlu çıkmıştır. Ne zaman lehimize bir tavır takınır olmuşlarsa, ayağımız tökezlemiş, daima kendimizi yerde bulmuşuzdur.

Tarih, Batı’nın “Osmanlı Devleti’ni nasıl çökertiriz?” plân ve programlarıyla dolu. Şimdilerde ise Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni nasıl böler parçalar ve yönetiriz diye düşünmekte, bunun için bin bir plân yapmakla meşguldürler.

Bu maksatla, tarih boyunca başvurdukları ve çok zaman da sonuç aldıkları, aynı yola girmişlerdir. Ki bu yol; milleti oluşturan unsurlar arasına kin ve nifak tohumları ekmek. Onları birbirine düşürmek, yekdiğeriyle vuruşturmak. Sonra da parsayı toplamak.

Ama her zaman, evdeki hesap çarşıya uymaz! Her zaman, iki kere iki dört etmez! Bazan üç veya beş de edebilir. Batı inşallah muvaffak olamayacak. Sadece, bize vakit kaybettirmekle kalacak , o kadar.

Türkiye, İlâhî programında yürütülüyor. Ve Kıyamete kadar da yürütülecek inşallah. İstemeyenlerin rağmına. Çünkü bir şem’a / bir ışık ki, Mevlâ yaka, üflemekle sönmez. Tabii bu netice, bu geleceğe uzanış  -her zaman olduğu gibi- şarta bağlı.

2238

Yeter ki bizler, üzerimize düşeni yapalım.

Yeter ki bizler, İnayet-i İlâhiyeyi / Îlâhî Yardımı hak edelim. O’na liyakat kesbedelim. O’na lâyık olalım.

Ve unutmayalım ki, her hesabın üstünde, O’nun da bir hesabı var. Her plânın üstünde O’nun da bir plânı var.

“İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.”

Herşey O’nun istediği tarzda, istediği şekilde, istediği zaman ve zeminde gerçekleşecek.     Buna inanıyor, gereğini yapıyor, beklentilerimizi umuyor ve bekliyoruz. Çünkü Allah bizimle beraber. Bu milletin yanında. Bu milleti yalnız bırakmayacak. Zira bir göz hatırı için çok gözler sevilir sırrınca, indallah / Allah katında nice nazlı niyazlı şühedamız / şehitlerimiz, evliyamız / velilerimiz var.

Bütün kalbimizle inanıyoruz ki, onların hatırını yüce Allah kırmayacak. “Ordum” dediği bu milleti  “Yâr”sız bırakmayacak. Yine maddeten ve mânen kanatlandıracak. Hem dünyalarını hem ahiretlerini inşallah mâmur ve bayındır kılacak.

Çünkü ümitliyiz. Çünkü imanlıyız. Çünkü indallah makbul, o şerefli ecdadın merhum  / rahmete garkolan / kollanan / gözetilen torunlarıyız.

Bu asîl Türk Milleti’ne içte silah çekecek olanlar çıkarsa; emîn olun, Allahın kahrı onların yüzünde tecellî edecek. Böyleleri hak ile yeksan / yerle bir olacak. Peşlerinden sürüklemek istedikleri mâsum ve mazlum Kürt kardeşlerimiz de rahat bir nefes alacak. Böylece Batılı devletlerin oyunları, bir kere daha bozulacak inşallah.

Toparlarsak, bu milletin kavmî  / ırkî / etnik sorunları yok. Türkiye’de yaşıyan herkesin aş derdi var. İş derdi var. Gelecek kaygısı var. Yol derdi var. Su derdi var. Konut derdi var.    Velhasıl bunların hiçbiri etnik menşe ve kaynakla, uzaktan yakından alâkası olmayan şeyler. Asıl sorun çıkaranlar; sorunu o şekilde ele alanlardır.

Anadolu’da yaşayan, çeşitli kaynaktan fakat cümlesi müslüman olan Türk vatandaşların, birbirleriyle bir alıp vereceği yok. Hem olamaz da. Çünkü:

Dilleri de bir: Türkçe. Dinleri de bir: İslâm. Vatanları da bir: Türkiye.
Bunlar mı sorun çıkaracak Anadolu’da birbirlerine, hem ne diye?

İsterseniz:

Hakîkî emelini görmek için Batı’nın, pusuya yatın.
Gerçeği örten, mecazî emel şalını, üstünüzden atın.

Aslında:

Batı için terör, değil gerçek amaç!
Asıl amacını gizleyen, bir araç!

2239 – 2241

 

Önceki İçerikBaşbakan, Kürtaj ve Sezaryen
Sonraki İçerik“ İslami Düşüncenin Yeniden İnşası ”
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.