Ten’eşir…

81

 

Teneşir tahtasına uzanan bedenimizdir.

Sükuna eren yorgunluklardan arınma zamanıdır.

Ruh çoktan sıladan ayrılmış, vatana varmıştır.

Ten’eşir tahtasına, “imamın kayığı” da denir.

Sahilde oyalanırız biraz, sonra döneriz asıl vatana.

Sılada olmaklığın hasretini asıl vatanda hissederiz.

Sonra her doğanlar biraz daha doğar, her ölenle azalırız.

Bir şekilde alışmalar olur, doğmuşuzdur tercihsiz.

Yaşarız, başka çare yoktur, ölürüz yine öyle!

Ölüm ile yolculuk arasında bir bağı işaret ediyor geliş-gidişler.

Hasret ile vuslat yaşamak ve ölmek arasında çöreklenir yüreklere.

Ölüm korkusu çoğu insanda karanlık korkusu biraz, klostrofobi gibi.

Tekrara düşen hayatın kendini yenilemesi lazım oysa.

Anlamsızlıklar arasında oluşturduğumuz anlamları adıdır yaşam.

İkiz doğanlar olur, ama ikiz ölenler olmamıştır.

O nedenle, ölüm yaşamdaki kalabağının teke inmesidir.

Korkular, titremeler neden ki?

 

“Her canlı ölümü tadacaktır!”; amenna!

Hayatı tadan ne kadar canlı var, ona da bakmak lazım.

Ve kendimizi yıkarız teneşir tahtasında.

Var olmak dar gelir insana bazen, dâr olur yaşamak.

Ve her ayrılışla bir varışa olur hüzünler.

Ne hayatı tiryakilik düzeyinde ne ölümü cinnet ayarında görmeden yaşamak.

Kimince Cennettir ölüm; kimince Cehennem.

Ölüm sonrasını değil, ölümü konuşmak gerek.

Bunyan’da “iyi ameller” vardır mesela.

Everyman‘de de.

Dede Korkut’da ölen yiğide, annesi değil, karısı ömrünü verecektir…

Çoğu ölüm hikayesinde ölüm değil, ölüme neyin eşlik edeceği var.

Ölüm acısını ölen değil, öleni sevenler duyar.

O da bir kaç kişiyi geçmez.

Kafka’nın Dönüşümlerin’i okumak.

Ivan İliç’İn Ölümü’nü okumak…

Döşeğimde Ölürken’i okumak.

Sonrasında Yer Altından Notlar!

Ve yavrunuzun gözünde bir damla yaş da ölümdür; Musalla taşına yatırır ve yıkar insanı.

Deli Dumrul’un hikayesini yanlış anlarız bazen.

Köprü başında olan ölümdür.

Ölüm aslında tamam olacak sandıklarımızı yarım bırakmışlığın adıdır.

Zaman ve mekan içinde varlığımızı parçalamak, ruh ile bedeni ayırmak da.

Ölene değil, öleceğini hatırladığı için ağlar çoğu insan.

Özge olan ben ile içre olan benin buluşmasını anlamak yaşamaktır.

Ben’lik sancılı varlık, sen’lik kadar uzar cürmü.

Ve her ölüm bir uykudan uyanıştır.

Yaşamak zaten bir kazadır.

Kader kısmı Allah’la ilgili; biz kazaya bakalım.

Dört elementi yaşarken varlığımızda hissettikse ne âlâ.

Toprak’dan, suya, sudan ateşe, ateşten havaya dönüşen hevaları üfleriz neyden.

Dört elementin parasız olanı sadece hava; o da şimdilik.

Dört elementi en iyi Kapitalizm keşfetti.

Sonra da insanı denklem dışı bıraktı.

NEsneyiz, kimesNEyiz, ey Yâr!

Kim’seliklerimizdeki sıladan gayrı.

 

Ay ışığında ölüm ölümlerini güzelidir.

Gözler kapanırken, aynayı görmek güzeldir.

Ay ışığında…

Aydan süzülen ışıklara tüm dünya teneşir gibi.

Ten’leşirken hayatlar, teneşirde arınmak için.

Yeryüzündeki yorgunluk, yer altında dinlenir.

Beden dahi kendi aslında dönecektir.

Ruhumuza selam olsun!