Olaylara sağlıklı bakış bir tarafa,
tek adam yönetimindeki bakış bir tarafa… Epey farklı.
Sağlıklı bakışta olup biteni
kavramaya çalışırsınız. Olup biten sizin dışınızdadır. Ona siz bir açıdan
bakarsınız. Geçmiş deneyimlerinizin ışığında bir tanı koymaya çalışırsınız.
Fakat sizin deneyimleriniz yetmez. Arkadaşlarınızın ne düşündüğünü sorarsınız.
Ya uzmanlar? Başka yerlerde, başka ülkelerde benzer olaylarla karşılaşılmış mı?
Karşılaşılmışsa nasıl çözmüşler?
Tek adam yönetiminde,
yukarıdakilerin hepsi gereksizdir. O dâhi, bir vecizesi ile tanıyı koyacak,
problemi çözecektir.
Gerçeğin otoritesine karşı
otoriterin otoritesi
Bu iki yaklaşımdan hangisinin
çözümlere ulaşacağı, hangisinin tökezleyeceği bellidir. Yol uzadıkça, zaman
geçtikçe o büyük adama tabi olanların da ayakları suya erecektir. Fakat artık
tek adam yönetimi hâkimdir. İtiraz etmek, soru sormak, “Acaba öyle değil de
şöyle mi yapsak?” demek imkânsızdır. Gerçeğin otoritesi yok olmuştur.
Otoriterin otoritesi hâkimdir.
Şimdi konuya başka bir yönden
bakalım. Acaba tek adam, bütün bu olan-biten hakkında ne düşünür?
Başaramadığını, işlerin kötüye gittiğini görmez mi? Hadi kendisine tabi
olanlar, onun hata yapmadığını, yapmayacağını düşünüyor… Aslında böyle
düşünmüyorlar, ama öyle düşünüyormuş gibi yapıyorlar. Peki, tek adam ne
düşünüyor?
Tek adam, işlerin iyiye
gitmediğinin bal gibi farkındadır. Fakat… Yazının başında, olaylara sağlıklı
bakışı anlatırken şöyle yazmıştım: “Olup biten sizin dışınızdadır.“ İşte tek
adamın felaketi buradadır. Artık olup biten onun dışında değildir. Olup biteni
o yaratmıştır. Dolayısıyla olup biten odur. Onun şahsiyetidir. Olan biten
kötüyse o kötüdür…
İskambilden kuleler
Bu felaketten çıkış için birkaç yol
vardır. Birincisi, kötülüklere bir dış sebep bulmaktır. Tek adam hep doğruyu
yapmıştır, ama hainler onu sabote etmiştir. Veya beceriksizler. O yüzden tek
adam yönetimlerinde üst yönetim kadroları sık sık azledilir. Tek adam hata yapmayacağına
göre hata çevresidir. Bütün tek adam ortamlarında bu geçerlidir: O iyidir ama
çevresi kötüdür. “Kim seçti o çevreyi?” Bu da yasak sorulardandır.
Kötülük inkâr edilemiyorsa şirket
dışından veya ülke dışından gelmiştir. Dış güçler, dâhimizi istemez. İşlerin
kötüye gidişi onlar yüzündendir.
Tek adam, kendisi bunlara inanır
mı? Yarı yarıya… Ama içinde hep, “Benim yanıldığımı anlayacaklar. Ya biri
kalkıp soru sorarsa” endişesi vardır. Birinin onu eleştirmesi o kadar önemli
olmayabilir. Onu azleder, yenisini getirir. Fakat o eleştiri, maazallah,
topluluk içinde olursa. Başkaları da eleştiriyi duyar, daha kötüsü, kendisinin
eleştirilebileceğini görürse! Bütün yapı, bütün iskambilden kule çöküverir.
İpi kopmuş balon
Tek adam artık yönetim takımıyla toplantı
yapamaz. Toplantı kelimesinden nefret eder hâle gelir. Tek adamın takım
çalışması yapması mümkün değildir. Takım, eşitlerden kurulur. Tek adam eşit
gibi davranamaz. Öyle davranırsa da çöküntü olur. Toplantılar ancak fotoğraf
veya video çektirmek için yapılır. Bir de talimat ve politika tebliği için.
Politikayı kim tayin eder? Bu da sorulur mu? Tabii ki tek adam.
Kendini ayırmak, soyutlamak,
çevresindekilerden kopup balon gibi yukarı, daha yukarı kaçmak… Bu tek adamın
savunma silahlarından biridir. Diğeri, insanların unutkanlığıdır. Tek adam hata
yapmaz. Yaparsa hatanın unutulması lazımdır. Söyledikleri yanlış mı çıktı?
Unutacaksınız. Şimdi tersini mi söylüyor? Önceyi unutacaksınız.
Unutmak mecburidir
Gerçi insan hafızasının unutma
kusuru vardır. Hani nasıldı? “Hafızayı beşer, nisyan ile maluldür.” Fakat zaman
ilerler, hatalar, yanlış çıkan hükümler birikir. Bunların hepsi değilse bir
kısmı unutulmaz. Bir de baş belası internet var. Tek adamın işi zordur. O zaman
unutmayı zorunlu hâle getirmek gerekir. Bir önlem, “Unutulma hakkı kanunu”
çıkarmaktır. Daha da iyisi, bir tarihte söylediklerinizin, yaptıklarınızın
artık suç olduğunu ilan edip, muhaliflerinizi o suçlarla itham etmektir.
Bir zamanlar “A” mı dediniz? Şimdi
muhalifleriniz “A” diyorsa teröristtirler. “B” mi demiştiniz. Şimdi “B”
diyenler haindir.
Düşünülenlerle davranışlar,
birbirinden kopar ve uzaklaşır. Artık tek adamın yakınlarının davranışlarıyla
düşündükleri arasında uçurumlar vardır. Bu bir şizofreni, şahsiyet bölünmesi
hâlidir. Yakınları öyledir de ya kendisi? Kendi durumu da farksızdır. Onun da
söylediği ile düşündüğü ayrışır. Fakat düşündüğünü söyleyemez. Tek adam
sıkışmıştır. Gittikçe kıpırdayamaz hâle gelir. Artık hür değildir. Kendinin
esiri olmuştur. Başkasının zoruyla girilen esaretten kurtulabilirsiniz. Ama
esirci kendi nefsiniz ise çıkış yoktur.
Tek adamlık eziyettir. Hem
etrafındakilere hem de tek adama eziyettir. https://millidusunce.com/tek-adamlik-eziyettir/