Sn. Servet Somuncuoğlu, 30 Kasım 2012 tarihinde Gebze Türk Ocakları’nın davetlisi olarak geldiği Gebze’de; Ticaret Odası’nda bir konferans verdi. “Taşların Dili” konusunda konuşan sayın Servet Somuncuoğlu; dinleyenlere, çok eski çağlardan günümüze doğru heyecanlı bir yolculuk yaptırdı. Günümüze ve geleceğe nasıl bakmamız gerektiği hakkında bizlere ışık tuttu.
Türk Milleti’nin yeryüzünde bıraktığı izlerden hareketle, ta dip tarihimize inip yerinde tespitler yaptı. Nereden nereye geldiğimizi gösterdi. Ve nereye gidecek olanların; her şeyden önce, nereden geldiklerini bilmeleri gerektiğini söyledi. Kendilerine, ancak bu takdirde doğru bir yön tayin edebileceklerini kanıtladı.
Göze de hitap eden bu anlatısı ile, Türkiye’mizin içinde bulunduğu terör belâsını çözücü mahiyette ip uçlarını, hem resmî makamların hem de halkın nazarlarına serdi.
Bu vatanda yaşıyanların kahir ekseriyetinin; aslında, aynı millet olduğu bir tarafa, asıl birliğin çağlar boyunca müşterek olarak oluşan kültür birliğini idrakle sağlanacağını belirtti.
Velhasıl, Sn. Servet Somuncuoğlu destanımsı bir hareketin öncülüğünü yapıyor.
Ferhat’ın dağları delmesi çeşidinden güç, fakat o nispette millî bir dâvaya çok değerli yardımcılarıyla birlikte girmiş bulunuyor.
Bu hususta çok ciddî yol kat’ etmiş durumda. Emelini gerçekleştirmek için ömrü boyunca daha büyük bir çaba göstermek azim ve kararında.
Bu millet, bu vatan ve bu devlet için, ancak devlet eliyle yapılabilecek büyük bir girişime, o; birkaç gönüldaşın yardımıyla tek başına teşebbüs etmiş.
Ve bu devasa işi gerçekleştirmiş. Üstelik çok daha derinleştirmek ve çalışmasını yeni sâhalara kaydırmak gayesiyle çırpınıp duruyor.
Bu zevkli fakat bir o kadar da zor işin üstesinden gelmesinde, değerli eşinin katkılarını nazara vermekten -haklı olarak- kendini alamadı. Dinleyicilerin huzurunda eşine teşekkürler ederek ona karşı güzel bir jest yapmaktan geri kalmadı.
Kahraman asker ve kahraman polisimizin canları pahasına koruduğu vatanı; Sn. Servet Somuncuoğlu manevî kılıç olarak kullandığı kalemiyle savunuyor.
İlim uğrunda dökülen mürekkebin; dökülen kandan daha üstün olduğunu, bir de bu şekilde kanıtlıyor.
Kendisine milletçe ne kadar teşekkür etsek az.
Onunla ne kadar çok övünsek kifayetsiz.
Devletin bu gayur / çok gayretli ve çalışkan evlâdının elinden tutmasını, desteklemesini cânı gönülden arzuluyor ve bunu umuyor ve bekliyorum.
Çünkü o, ancak bir heyetin üstesinden gelebilecek; ilmî ve millî bir dâvayı tek başına omuzlamış vaziyette.
Sn. Servet Somuncuoğlu, vermiş olduğu konferansta Moğolistan, Kırgızistan ve Kazakistan’dan Hakkari, Van ve Ankara’ya, yâni Asya’nın ta Doğu ucundan ta Batı ucuna kadar -Anadolu’nun ortası dâhil- uzanan uçsuz bucaksız sâhada keşfedip bulduğu Türk Kaya Resimleri’ni âdeta bir bir konuşturdu.
Onların Millî Tarih’e yaptıkları katkıları heyecanla dile getirdi. Ve demek istedi ki:
“Orhun Âbideleri, Türklerin taşa vurduğu ilk değil son yazılarıdır. 1071 Türklerin Anadolu’ya ilk değil son giriş tarihleridir. ‘Yalan söyleyen ve bize tarih diye hikâyeler okutan’ Batı merkezli tarihi ve tarihçileri elinin tersiyle itmek” gerek.
3588