Mevlana (ks)’nın mesnevisinde rivayet edilen bir kıssada; bir gün bir avcı kuşların sıkça konup kalktıkları bir yere tuzak kurarak hepsini birden avlamak ister. Yere büyükçe bir ağ serer üzerini kuşların fark etmeyeceği kadar hafifçe toprakla kapatır. Toprağın üzerine de bol miktarda yem serper.
Kuşlar yemi, görünce hep birlikte oraya üşüşürler. Tuzaktan habersiz bayram havası içerisinde karınlarını doyurmaya çalışırlar.
Yedikçe debelenir debelendikçe de ayakları ağa dolanır karınlarını doyurunca tuzağa düştüklerini anlarlar.
Panik havası içerisinde her biri kurtulmak için can havliyle kanat çırpmaya başlar.
Tüm kuşların kendilerinden başkasını düşünmeyip münferit hareket etmeleri daha fazla yorulmalarına sebep olur.
Nihayet hepsi birlikte halsiz ve bitkin düşer çaresizlik içerisinde başlarına geleceği beklerler.
Bu esnada içlerinden güngörmüş avcıların (düşmanın) tuzaklarını iyi bilen tecrübeli bir kuş çıkar onlara şöyle seslenir:
“Ey kuşlar topluluğu beni dinleyin. Böyle ferdi hareket ettiğimiz müddetçe bu tuzaktan kurtulamayız. Eğer kurtulmak istiyorsak topluca hareket etmeliyiz. Topluca hareket etmeye var mısınız?” diye sorar. Kuşlarda hep birlikte evet cevabını verirler.
Lider kuş öyleyse beni dinleyin ben bir iki üç diyince hep beraber güneye doğru kanat çırpacağız tamam mı? der. Onlarda tamam cevabını verirler.
Öyleyse hadi bakalım bir iki üç diye komut verir. Kuşlar hep beraber istenilen yöne doğru uçmaya başlayınca tuzağı da kendileriyle beraber götürür. Güvenli bir tepeye konarlar. Orada gagaları ile ağı parçalayarak özgürlüklerine kavuşurlar.
Bu kıssadan çıkartmamız gereken üç tane önemli husus vardır.
1- Küçücük dünyevi menfaatler çoğu zaman insanları maddi ve manevi büyük sıkıntılara sokabilir. Akıllı, uyanık, dikkatli ve feraset sahibi olmak gerekir.
2- Zorluklar karşısında ferdi hareketler sadece zaman ve enerji kaybına sebep olur.
3- Sonuç almak için uyum içerisinde birlikte hareket etmek gerekir.
Şimdi asıl konumuza gelelim:
Tekke ve zaviyeler cumhuriyet döneminin ilk yıllarında kapatılmış olsa bile günümüzün gerçeğidir.
Günümüzde tarikat ve cemaat gerçeğini en iyi bilenler siyasilerdir.
Her seçim dönemi onların desteğini almak için ziyaretlerine gidilir, elleri öpülür, bir takım maddi vaatlerde bulunulur, hayır dualarıyla beraber oyları da istenir.
Yapılan vaatler tarikat-cemaat ya da sivil toplum örgütlerinin pazarlık güçleri birde oy potansiyelleri ile eşit orandandır.
Bu cemaatler ( ben cemaatlere karşı değilim, bilakis cemaatleşmenin bir ihtiyaç olduğuna inanan bir insanım.)
1- Siyasete yön verir.
2- Ticarete yön verir.
3- Topluma yön verirler.
Ya da verme gücüne sahiptirler. Fakat çoğu bu güce sahip olduğunun farkında bile değildir.
Toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan her birinin binlerce, on binlerce hatta yüz binlerce mensubu ve seveni bulunan bu cemaatler ağda çırpınan kuşlar gibi sürekli münferit hareket ederler. Hep kendilerini ön plana çıkarmaya çalışırlar. Akıllarına topluca hareket etmek gelmez. Akıllarına gelse de işlerine gelmez.
Bu tarikat ve cemaat liderleri ile kanaat önderlerine sesleniyorum.
Mübarek ramazan ayı geliyor. Bir iftar sofrasında hepiniz bir araya gelseniz müsafaha yapsanız kucaklaşsanız bunu televizyonlarınız ve diğer televizyonlar canlı yayınlasa ana haber bültenlerinde yer alsa tepede başlayan birlik, sevgi ve güven dalga dalga aşağıya doğru yayılsa güçler birleşerek büyük bir güç olsa, oyuna gelinmese, tuzağa düşülmese, küçük maddi hesaplar peşinde koşulmasa, birlikte hareket edilse daha güzel olmaz mı?
Cemaat liderlerinin bir araya gelmesi Türkiye’nin her tarafında ki mensuplarının iftar sofralarında buluşmalarına sebep olur. Buda gerek yurt içinde, gerekse yurt dışında büyük bir sinerji oluşturur.
Böylece böl, parçala, yut anlayışı da çöpe gitmiş olur.
Böyle bir organizasyonu siyasetten bağımsız yapmak daha doğru olur.
Başbakan ya da Cumhurbaşkanı’ndan bu organizasyonu beklemek 28 Şubat benzeri sıkıntılara sebep olabilir.
Yapılan iş doğru olsa bile fesat odaklarını da hesaba katmak gerekir.
Ülkemizde en fazla mensubu bulunan en büyük ve organize cemaat olan diyanet teşkilatı bu işte ilk adımı atabilir.
Diyanet işleri başkanının böyle hayırlı bir işe öncülük etmesinden daha güzel ne olabilir?
Bu ilk adım atıldı mı diğer adımlar onu izler.
Bakarsınız ki ikinci iftar daveti Mahmut Efendi (Hazretlerinden), üçüncüsü Menzil Cemaatinden ( Seydi Hazretlerinden ), dördüncüsü Fethullah Hoca Efendinin cemaatinden, beşinci Esat Coşan (Rahmetullahi aleyh) sonra milli görüş ülkücü camia derken bu kartopu gibi yuvarlanarak büyür.
İllerde ve ilçelerde müftülüklerin aynı misyonu yerine getirme kapasitesine sahip oldukları kanaatindeyim. Yeter ki lüzumuna inanılsın ve istenilsin.
Bu kanaat önderleri en tepede kendi aralarında ( Cemaat içi değil ) cemaatler arası bir şura oluşturup dönüşümlü başkanlık sistemine geçebilir, organize hareket edebilirler. Bu hayal değil istenirse gayet güzelde gerçekleşebilir.
İşte o zaman
Siyasete yön verebilirler
Ticarete yön verebilirler
Topluma yön verebilirler ve en önemlisi de şer güçleri hizaya getirebilirler.
İşte o zaman bir holding patronu çıkıp milletin inancına, değerlerine dil uzatamaz.
Ekonomik boykot denilen olayın kendi, sonu olacağını gayet iyi bilir.
Bir medya patronu çıkıp da bir hanımın türbanına ne dil uzatma ne de el uzatma cesaretini gösteremez.
Böyle olunca ramazan hayırlara vesile olur, bayramlarda acı ve gözyaşlarından uzak gerçek manada bayram olur.
Böylece ülke içi, cemaatler arası C 8 ( birlik-dayanışma ) gerçekleşir. Bu İslam dünyası içinde bir model olur. Diğer Müslüman ülkelerde de C 8 ler gerçekleşmeye başlar. Cemaatlerin gerçekleştirmiş olduğu bu C 8 ler sonunda devletlerarası D 8 lere dönüşür. İşte o zaman inanı ve inanmayanı ile tüm insanlık huzur bulur.
Aksi halde Doğu Türkistan, Afganistan, Irak, Filistin vb.leri içimizde kanayan yara olmaya devam ederler.
Ey tarikat ve cemaat liderleri ve de kanaat önderleri aranızdaki küçük hesapları bir kenara bırakın silkinin ve kendinize gelin.
Siz dünyaya adalet ve medeniyet götürmüş bir neslin torunlarısınız.
Unutmayınız ki misyonunuz da vebalinizde çok büyüktür.
Gerçek bayramlarda ve aydınlık yarınlarda buluşmak dileğiyle.
Gayret ve dualarımız bu yönde olsun.