Tarihi Genetik

128

“Türkler üzerine bir gam dağı çökmüşse bundan üzülünmemelidir. Zira yüzbinlerce yıldızın kanı dökülmelidir ki seher gözüksün.” (1)

Türkler aslan burcudur. Güneş gibidirler ve göksel imparatorluk düşçüsüdürler. Onların krallığı karizmatik ve kader teşvikiyledir. Doğuştan hükmediciler hükmettikçe değişmezler. Yönetmek bazıları için yeme – içme gibidir. Ve bu yüzden 5 Türk bir araya gelse anlaşamazlar, çünkü en az 4’ü lider tabiatlıdır.

Avrupa bir akrep coğrafyasıdır. Ve akrep tabiatlıdır Batı insanı. Kimseyi sokamazsa kendini sokar. Uyuşturucu tecimiyle kendi yavrularını zehirleyen bir mesaidedir. Kurbağayla anlaşan akrebin yarı yolda onu sokması ve ikisinin de ölümüne sebep olması gibi bütün insanlığın bindiği dalı kendileri de o dalda oldukları halde kesiyorlar. Kin, nefret, gayz, haset, azgınlık, vahşet, sapkınlık gibi tüm öğretilerin yasakladığı ne varsa onu kuşanıyorlar. 10 yaş altındaki çocukları bile bilişim ortamında sanal manyaklar ve kana susamış sersemler haline getiriyorlar. Neticede bumerang kendilerine toslayacak. Ne var ki huy çıkmıyor. Etraflarına ateşten bir daire örmekten başka bir çaremiz yok.

Türk Dünyası patlamaya hazır bir tabancadır. Tersten gizli bir toplu tabanca.. Kabzası Yakutistan (Saka), mermi haznesi Türkistan ve namlusu Türkiye. Avrupa’nın alnına çevrili. Ve ağızda mermi..

AB, Türk korkusunun eseridir. Ve bizden korktukları için kurdukları birliğe girmeye çalışıyoruz, daha çok korkuyorlar. Korku onların bin yılı aşkın Ortaçağları boyunca tek bilinçaltları ve ortak duygularıdır. Her ne kadar Yalçın Küçük, korkuyu bir atom bombası olarak ilk Moğollar kullandı diyorsa da korkunun her türlü türevinden, integralinden muhtelif çap ve markada bomba imal edenler ise Batılılar. Adeta korku manyakları.. Gece yarısında cinlerden, perilerden bahsedip de korkan gençler gibi. Korktukça bahsediyorlar, bahsettikçe korkuyorlar.

Bizim yakın zamanlara kadar en büyük kötü adamımız Erol Taş’tı rahmetli. Ve büyük kötülüğü de sevenleri ayırmaktı. Hele birini sırtından vurması artık son raddedir.

Tabi, artık yeterince Avrupalılaştık. Artık bizim de kanlı, irinli, ifritli filmlerimiz çekilmeye başlanıyor. Mutasyon tamamlanmak üzere. Soruyoruz; bu nasıl bir beyin ve bilinçaltıdır ki yılandan Anakonda, köpek balığından Jaws, robottan Frankeştayn, konttan Drakula, köpekten kurtadam, insandan yamyam, oyuncak bebekten Katil Çaki vs. vs. çıkarabiliyor. Dev örümcekler, dev böcekler, uzaylı yaratıklar, maymunlar cehennemi, mumyaların laneti, kötü ruhlar, dirilen ölüler, vesaire.. Kalemler yazmaya, film şeritleri arşivlemeye, insancıklar seyretmeye yetiştiremez. Bu bilincin kuracağı medeniyetten ne olur? Saatli bomba..

Türk’ün iki temel karakteristiği vardır: Teşkilatçılık ve savaşçılık. İlkini 195 adet farklı devlet kurgusuyla örnekleyebiliriz, ikincisini örneklemeye bile gerek yok ki olsa ayrı bir kitap olur. Bu iki vasıf kendini meşru dairede ifade imkânı bulamazsa gayrimeşru ifade eder. Yani teşkilatçılık (örgütçülük) çete misilli modellere, savaşçılık da sokakta, statta ve sağda – solda ‘vur, kır, parçala; bu maçı kazan !’ repliklerine dönüşüverir. Akışını normal seyrine çekmek isteyenler millete hedef gösterenlerdir. Atatürk gibi, Osman Gazi gibi, Tuğrul Bey gibi, Kutluk gibi, Bumin Kağan gibi, Tanhu Mete gibi..

Amerika dediğiniz insanat bahçesi veya milletler kümesi 72,5 parçadan bir uyduruk milliyet çıkarıyor da 298 milyon kişi sinekler gibi etrafında dönüyor. Siz zaten bir olan, birleşik olan, kavileşmiş olan, bin yıldan öte birbirinde kaynamış olan et ile tırnağı sökeceksiniz; biz de Amerikan televizyonkolikleri olarak seyredeceğiz öyle mi?

Her Türk asker doğar. Sonradan çevre şartları onu vejetaryen yapar. Sanki kuvvet ve kudret suçmuş gibi.. Bakın görün, dünyayı şiddet yönetiyor. Hatta şiddetin şer üçgeni; ABD, İngiltere ve İsrail. Şiddete kontra atabileceğiniz gücünüz yoksa hiçsiniz. Demokrasiniz, insan haklarınız, diplomatik reveranslarınız çocuk oyuncağı. Eğleş, dur.

İki büyük vasfın yanında bir de büyük zaaf sahibiyiz. Kültürel kanmışlık. Evvela dil, sonra din, kılık – kıyafet, düşünce, yeme – içme, yaşayış, özenmek, imrenmek, yabancılara öykünmek, değerlerine uzanmak ve dolaylı olarak zıbarmak gibi bir tarihi alışkanlığımız da var. Çin’i altüst eden Türklerin, Çinlilerin içten yıkma oyunlarıyla birbirine düşmesi ve zamanla Çince konuşma, çubukla yeme, bol giyinme, uzletçi düşünme gibi Türk Milletinin genetik yapısını bozacak işlere girmesi, devamen Çinlileşmesi ve Türklükten çıkması gibi. Bir kısım Uygurlar ve bir kısım Göktürkler böyle eridiler. Avrupa’daki Hunlar, Avarlar, Sabarlar, Kumanlar neredeler? Bulgarlar, Macarlar bırakın bizden çıkmayı, bize nasıl bu kadar kanlı – canlı düşman olabildiler. Yoksa hepsi rol kuşanması mı? Bir kısım Farslaşan, Bizanslaşan, Fransızlaşan, İngilizleşen, Amerikanlaşan Türkleri de katarsak Birleşmiş Milletler’e DNA testi mi yaptırmamız gerekecek?

‘İnsanlığın son adası Osmanlı’ysa, (2) dünyanın huzur ve güven ihtiyacı için son şansı Türklerdir. Batı Medeniyeti aradan çekilmeli ve daha fazla cızırtı yapmamalıdır. Kader programında bu misyon Türklere havalelidir. O yüzden ve arslan olması suçundan hem ağ atılmış, hem kafasına vurulmuş, hem iğne yapılmış, hem kafeslenmiş, hem tırnakları sökülmüş, dişleri çekilmiş, hem ayağına prangalar bağlanmış, hem başına bekçi konulmuş, hem de yine korkuluyormuş. Zira arslan arslandır. Hatta bir arslandan daha tehlikelisi yaralı bir arslandır.

(1) Muhammed İKBAL (Tulu-ı İslam)

(2) Mustafa ARMAĞAN