Tarihe Not Düşelim Diye

94

Çağımızda her şey hızla akıyor ve değişiyor. Zaman da. Zamana bağlı olarak teknoloji eskiyor, yenileniyor; algılar, anlayışlar, bakışlar yeni boyut kazanıyor. Zamanın ruhunu taşımayanlar hızla çöp oluyor, tarihin çöplüğündeki yerini alıyor.

Siyaset, bir bakıma, kişilerin veya toplumun varlık mücadelesini kazanma veya hükümranlığını devam ettirebilme sanatı.

Ülkemizde yeni bir siyasi hareket yaşandı. Adına, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne Geçiş dendi. Genel seçim yapıldı, aynasız berberin dediği gibi, saçın rengi göründü, yöneteceklerin boyunun ölçüsü alındı, yönetileceklerin de boyunun ölçüsü verildi.

Devlet gemisini yönetecek kaptan ve ekibinin, tayfalara kadar her birinin, bundan sonra, yapılması gerekenleri yapamama noktasında hiçbir mazereti kalmadı. İç ve dış bahaneler, milletin gözünde artık yok hükmündedir. Tarihin bu kırılma noktasında, mevcut iktidardan beklentilerimiz şunlardır:

A.      Bürokrasi:

 

1.       Bürokrasi devlet demektir. Devlet, yeniden yapılandırılmalı. Devletin, kendisini ve vatandaşı yoran hantal yapısı derhal değiştirilmeli, kendisinin gardiyan değil garson olduğu olgusunu kabullenmeli.

2.       Devlet, varlığını bir güç, otorite olarak değil, ihtiyaç halinde bir emniyet olarak hissettirecek şekilde yapılanmalı.

3.       Bürokraside israftan kaçınılmalı, kaynaklar kısıtlanmalı, bürokratların müsrif, iş bilmez ve bitirmez oldukları inancı silinmeli, bürokratlara güven ve saygınlık kazandırılmalı, devlet kapısı vatandaşın en kolay açabileceği kapı olmalı. Gerekirse zamanla devlet kendini zaaf oluşturmayacak şekilde özelleştirmeli.

4.       Bürokrasi bir istihdam mecraı değildir, bir hizmet mecraıdır. Her kademedeki hizmet vericiler, çok verimli kullanılmalı, “Sallabaşı, al maaşı” devri kapatılmalıdır. Her makamdaki devlet memuru, mesaisinin saatle sınırlı olmadığını bilmeli, işini ibadet gibi yapmalı. Devlet geleneğine ve insan onuruna hiç yakışmayın fitne, dedikodu, yalakalık, riyakârlık, dalkavukluk; hiçbir şekilde hoş karşılanmamalı, bu kötü alışkanlıkları bertaraf edecek çalışmalar yapılmalı.

 

B.      Eğitim:

 

1.       Eğitim; okulöncesi-ilkokul, ortaokul-lise ve yükseköğrenim diye üç kategoride ayrı ayrı ele alınmalı, buna göre idari yapı oluşturulmalı.

2.       Eğiticilerin eğitimi esastır. İnsan sevgisi, vatan aidiyeti, hizmet aşkı duymayan hiçbir eğitimciye bu alanda yer verilmemelidir. Hizmet içi kurslar veya yakın markajla, sendikalar veya başka oluşumlar tarafından eğiticilerin rehabiliteleri yapılmalı, aidiyetleri sağlanmalı, verimlilikleri artırılmalıdır. Bunun için gerekli olan yurt içi veya dışı gezi, görev verme veya görevden alma, geçici uzaklaştırma gibi yollar kullanılabilir.

3.       Hitap ettiği öğrencisinin bir emanet, zamanın ve sağlığının bir nimet, aldığı maaşının bu millete borç olduğunu bilmeyen, buna inanmayan hiçbir eğitimci bu sektörde barındırılmamalıdır.

4.       Sistemdeki sık değişikliklere artık son verilmelidir. Enderun sistemine geçilmelidir. Yetiştirilecek insan modeli tanımlanmalı, bu doğrultuda müfredat oluşturulmalıdır. Bütün çalışmalar, ayakları bu ülkenin toprağına basan, bu toprağın tarihine, kültürüne ve ideallerine bağlı, coğrafyasının kendine yüklediği misyonu ve sorumluluğu bilen, dünyayı her yönüyle tanıyıp gerektiğinde dünya üzerinde egemenlik kurabilecek özgüvene sahip, yüksek moralli insan yetiştirmek amacıyla yapılmalıdır.

5.       İnsan, yetenek, zekâ israfı hem insanın kendisine hem bu ülke insanına hem de genel insanlığa ihanettir. Zeki, yetenekli insanlar tespit edilmeli, bunların gelişmeleri sağlanmalı, bunlar için gerekli eğitim müesseseleri acilen kurulmalıdır. Tarihi yazacak ve yönetecek insanlar bunlardır.

6.       Eğitimde özel sektör teşvik edilmeli, desteklenmelidir. Bu milletin çocuklarını yine bu millet yetiştirir. Devlet; denetleyici, teşvik edici, belirleyici olarak eğitimde varlığını, ağırlığını hissettirmelidir.

7.       Fiziki donanım, müfredat yenileme gibi zorunluluklar ertelenmemelidir, bunun için gerekli zaman ve kaynak kullanımından kaçınılmamalıdır.

 

C.      Sosyal yapı:

 

1.       Toplumun, siyasi görüş veya ideolojik farklılık nedeniyle birbirinden ayrışan kesimleri birbirine yakınlaştırılmalı, birbiriyle kaynaştırılmalıdır. Bunun için devlet ve STK’ler çalışma yapmalı, devlet bu alanda çalışma yapan sivil kuruluşlarını desteklemelidir. Her vatandaşımız, kendisinin bir bedenin uzvu olduğu kabullenmesiyle, hiçbir siyasi düşünce ve liderin uğruna kavga etmeye veya ölmeye değmeyecek değerde olduğuna inandırılmalıdır.

2.       Din ve dini kurumlar, toplumlarda önemli bir belirleyicidir. Diyanet, İslam’ın doğru anlaşılması, toplumun birleştirilmesi amacıyla çalışmalar yapmalı, gerekiyorsa yeniden yapılandırılmalıdır.

3.       Türk toplumunun sosyolojik bir gerçeği olan cemaatler, tarikatlar kontrol altına alınmalı, menfaat ve ayrılık üreten kurumlar olmaktan çıkarılmalı, vakıflaştırılmalıdır.

4.       Açık toplum olmak, demokrasilerin gereğidir. Bu her türlü bölücülüğe, fitneye açık olmak anlamına gelmez. Devlet, vatandaşının özgürlük alanını kısmadan, hizmet aşkını yok etmeden, aidiyet duygusunu zayıflatmadan, gerekli tedbirleri almalı, halkının huzur ve emniyetini sağlamalıdır.

 

D.      İktisadi Hayat

 

1.       Ekonomi, maliye insanların karnını doyurduğu alandır. Bu konudaki adaletsizler kısa sürede devlet tarafından giderilmelidir. İktisadi ilişkilerin, bir ahlakın tezahürü olduğu inancıyla hareket edilmeli, buna göre devlette ve ticari hayatta düzenleme ve yönlendirme yapılmalıdır.

2.       Devlet verici olmalıdır, ancak ticarette hep alıcı konumundadır. Kazanmayandan vergi alınmamalı, çok kazanandan çok, az kazanandan az alınmalı. Bu, teoride böyle olsa da uygulamada böyle değildir. Sık sık çıkarılan “yapılandırma”lar, kazanılmayan paranın devlete ödenmesidir. Yapılandırma yerine af getirilmeli, vatandaşın yükü kaldırılmalı ve teşebbüs kabiliyeti artırılmalı. Devlet alıcı değil, zor durumda kalana müşavir olmalıdır.

3.       Girişim yeteneği yüksek olan Türk insanı için, devlet projektör görevi üstlenmelidir. Müteşebbisin yapacağı yatırımlar için hükümet, zaman ve yer konusunda teşvik edici ve yardımcı olmalı, gerektiğinde kontrollü maddi kaynak sağlamalıdır.

4.       Müteşebbise finans sağlamak amacıyla kurulan bankalar veya finans kurumları, artık yıl sonunda ettikleri karla değil, ürettikleri hizmetle, işletmelere verdikleri destekle övünmeli. “Paran kadar adamsın, paran yoksa hiçsin.” anlayışına sahip olan kurumlar, sektörde kambur olmaktan çıkarılmalıdır.

 

E.       Askeriye

 

1.       Ordunun görevi, asli olarak, dış güvenliktir; yeri, kışladır. Artık bu bilinç yerleşmeli, yasalar ödünsüz şekilde buna göre düzenlenmelidir.

2.       Askerliğin, kutsal görev olduğu inancıyla “Peygamber Ocağı” anlayışına dönülmeli, buna göre orduda yeni bir yapılandırmaya gidilmelidir. Mehmetçik’in ve kumandanlarının milletin gönlündeki yüksek yeri yeniden tesis edilmeli, bu doğrultuda çalışmalar yapılmalıdır.

3.       Dış güvenlik ötelenemez, ertelenemez. Bunun için ordu içindeki profesyonellik sağlanmalı, tez zamanda yüksek donanıma kavuşulmalı, teknolojiye ulaşılmalı, dışa bağımlılıktan kurtulunmalıdır.

 

F.       Adliye

 

1.       “Adalet, mülkün temelidir.” vecizesi, tam manasıyla kurumsallaşmalıdır. Aksi ispatlanmadıkça hiç kimse suçlu değildir, öngörüsüyle davaların görülmesi temin edilmeli, buna göre yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

2.       Şahıslara yönelik işlenen suçlarda yasaların indirim uygulamasını ya da devletin af çıkarmasını, buna mukabil, devletin kendine karşı işlenen suçlarda hoşgörüsüz davranmasını hiç anlayamamışımdır. Halbuki, suçu affetmek, kendisine karşı suç işlenen kişinin hakkıdır. İşin tabiatı bunu gerektirir. Yasaların tamamı, tabii hukuka uygunluk açısından gözden geçirilmeli, yeniden düzenlenmelidir.

3.       Adliyelerde hakim, savcı, avukat, sanık hiyerarşinde sıkıntılar olduğu zaman zaman dillendirilmektedir. Adaletin işlemesi, güvenilirliğinin sağlanması bakımından da fiziki ve rasyonel düzenlemelere ihtiyaç olduğu kesindir.

Yukarıda yazılanlar, bu ülkenin toprağına basmış, suyunu içmiş, güneşinden faydalanmış samimi bir vatandaşın genel anlamlı önerileridir. Bunlar, uygulamada, adı konularak, özelleştirilmeye muhtaçtır.

Bu yazımızda; sağlık, tarım vb alanlarda yapılması gerekenleri ifade gereği duymadık. Gören göz, düşünen akıl; yapılması gerekenleri yapacaktır, diye düşündük. Amacımız, temel paradigmada bir zihin jimnastiği yapmak, çam sakızı çoban armağanı bir katkıda bulunmaktı.

Şüphesiz, “Bekasını kıyamete dek yaşama” temeli üzerine oturtan devletimizin ve özelde hükümetin bir yol haritası vardır, olacaktır.

Biz söyledik, “Tarihe not düşelim.” dedik. Haddimizi aştıysak, yazmamış olalım.