Tarih Sürecinde Kocaeli Türkmenleri

111

Orhan Gazi döneminde,AKÇAKOCA’nın da büyük gayret ve emekleri sonunda bugünkü Kocaeli ilimize yerleşen Türkmenlerimiz, tarih süreci içinde ve bu topraklarda yaşamanın yollarını aradılar. Tabii ki yeni toprakları yurt yapmak kolay olmadı.

Üç – beş haneyle kurulan bu Türkmen (manav) köylerindeki evler, birbirine çok yakın yapılır, evler Çandı dediğimiz birbirine geçmeli ağaçlardan yapılırdı. Büyük ve geniş yapılan bu evlerin ortasında büyükçe bir oda olurdu.Tüm aile fertleri bu odada otururdu. Bu büyük odaya  İÇE odası veya KÖŞK denilirdi.

Evin yan pencereleri yoktu. Çünkü bu oda evin ortasında idi. Bu odanın çevresinde ayrıca odalarda mevcuttu. İç oda veya köşk denilen bu odanın yapısı otağ çadırına benzerdi. Orta uç kısmında gökyüzü tarafında küçük bir pencere olurdu. Bu pencerede kar yağınca kapanır, zaman zaman oda karanlık kalırdı. Keten tohumu (bezir) yağı ile yanan kandillerle aydınlatma ihtiyacı karşılanırdı. Soğuktan korunmak için evin ortasına alınan bu odanın, bir köşesinde ateşin devamlı yandığı ocak vardı. Bu ocaklar ısınma,aydınlatma ve yemek pişirmek için kullanılırdı. Bu ocaklarda bol miktarda meşe ve gürgen odunu yakılırdı.

Ocağın sağındaki minder veya pösteke’de  Büyükbaba (Kocabuba)  solundaki minder ve pösteke de ise Büyükanne (Kocaana) otururdu.

Evin altındaki ahırlarda ise hayvanlar barınırdı. Hayvanların evin altında olması, özellikle kışın ısınmaya katkısı olması açısından tercih edilirdi. “Mal canın yongası”dır anlayışı doğrultusunda kışın köye sürüler halinde saldıran kurtlardan da hayvanlar korunmuş olurdu.

Yazın ise, hayvanlar SAYVAN’larda (üstü etrafı kapalı alan), yada AĞIL (üstü açık hayvan barınağı) da olurdu. Hatta ağıllar, genellikle köyden uzak yerlere kurulur, hayvanlara bakan kişilerde  GELİK denilen ağaçtan yapılmış yüksekçe kulübelerde uyurlar ve barınırlardı.

Köyün hayvanları için ortak olarak kullandıkları arazilerde vardı. Bu yerler yöre yöre İYİREK, ÖRÜ ve MERA gibi isimlerle tanımlanırdı.

Köyün içinde veya yakınındaki su kaynağına taştan pınarlar ve çeşmeler yapılır, yanına da hayvanların su içmesi için oluklar oluşturulurdu.

Suya yakın yerlere yapılan ve avlu ile çevrilen BOSTAN’lar oluşturulurdu. Kışlık ve Yazlık sebze ihtiyaçları da bu bostanlardan sağlanırdı.

Fethedilen yerlere koyunumuzla, keçimizle, hayvanlarımızla ve özellikle atlarımızla gelmiştik. Yaşamımızda koyun-keçi çok önemli yer tutar. Süt, peynir, yoğurt, lor, keş, süt çiği, dartı, yün ve kışlık yiyeceklerimizden olan kavurmalar da  bu hayvanlardan elde edilirdi.

Bu arada kışlık yiyeceklerimizde üzüm, elma, armut pekmezi ve son zamanlarda pancardan yapılan pekmezler kışlık yiyeceklerimizde önemli yer tutardı.

Her mevsim yenmek üzere de tarhana ve kuskus yapılırdı.

Bu bölgede yediğimiz çorbalar; kesme çorbası, dımbıl çorbası, uğmaç çorbası ve erişte  çorbalarımız meşhurdur.

Gözleme, bazlama ve cizleme gibi ekmek çeşitlerimiz ise her zaman yapılırdı.

En çok yenilen yemeklerden biri de Etli KEŞKEK’lerimizdir. Mısır unundan ve buğday unundan yapılan DARTILI MALAY’ı da bu arada unutmayalım.

Her evin muhakkak bir veya birkaç atı vardır. O günün şartlarında atlar, ulaşım aracımız,yük taşıyıcımız, çift sürme, tarak çekme ve de harmanda düven (ekin saplarını samana çeviren aygıt) çekicimizdir. Büyüklerin ve gençlerin ömrü, at üstünde geçerdi.

Köye yakın tarlalara buğday ve arpa ekilirdi.

Uzak tarlalara da Keten ve Kapulca (hayvan yemi) ekimi yapılırdı.

Kocaeli ilimizdeki köylerin büyük çoğunluğu, Akçakoca zamanında gelen Türkmen boylarının (manav) temellerini attığı köylerdir. Kandıra, Taşköprü, Araman yöresi, Gebze ve köyleri, Karamürsel – Akçat tarafları, Gölcük Saraylı, Örcün, Değirmendere, Ulaşlı tarafları ve Suadiye (Çepni) gibi…

Bugün bile bu köy ve kasabalarda geçmişin izlerini büyük oranda görmek mümkündür.

Düğünler, nişanlar, misafir karşılamalar, komşuluk ilişkileri imeci anlayışı harman zamanı, harman sonu şenlikleri ve devletle olan ilişkiler gibi birçok konuları da inşallah araştırarak siz okuyucularımıza aktarmaya çalışacağız.