Tarafsız Türkler ve Bursa Nutku

88

 

“Kürt Nemrut Mustafa Paşa Divanı” nedir ve bu divana yani mahkemeye adını veren paşa kimdir? Bu divan hangi saik ile ne gibi yargı kararları vermiştir? Bunları bu gün çok daha iyi bilmemiz lazım… Çünkü günümüz mahkemelerinin asrın davaları denilen davalar hakkında verdiği kararları, anlayabilmek için en azından yakın tarihimizde kara bir leke teşkil eden bu divanı yani mahkemeyi ve kararlarını öğrenmemiz gerekiyor.

Türk Milleti; bunları bilmediği için başına gelecek olanı, bu nedenle, halen kavrayabilmiş değil… Halbuki çok değil, 95 yıl önce Sevr Anlaşması gereği başta İstanbul olmak üzere Anadolu; İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan Ordularının, ABD destekli işgali altındaydı.

İzmir’le yetinmeyen Yunan Ordusunun, Anadolu’da ki ilerleyişi karşısında, Türk Milleti; hazırlıksız ve tedbirsiz en önemlisi de ne yapacağını bilmez bir halde olduğundan, hiç bir şey yapamıyordu… Bu günkü şer kuvvetlerin ilerleyişi karşısında bir şey yapılamadığı gibi!

Yunanlılar o denli coşkuya kapılmışlardı ki; kralın, kilisenin ve kurmay subayların desteği ile “Ankara’ya Hücum” naraları atıyorlardı. Ege’de kontrolü sağladıktan sonra 50 bin kişilik ikinci bir orduyla Trakya’yı da işgal etmişlerdi. Bunlar da ” İstanbul’a Hücum, Ayasofya’ya Haç” diye bağırıyorlardı. Tıpkı bugün Atatürk’e, Türkiye Cumhuriyeti’ne, Türk Milletine ve milli değerlere saldıranların cesareti ile !..

İşte Kürt Nemrut Mustafa Paşa Divanı gibi mahkemeler; Türkiye’yi işgal etmiş olan İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan ve onların destekçisi ABD’nin güdümüne girmiş vaziyette ve onların isteği ile kararlar veriyordu… TBMM’de yasa ile “Milli Şehit” ilan edilen Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey ile Türkiye’de ilk Çanakkale Şehitleri Anıtı’nı diken Urfa Mutasarrıfı Yanyalı Nusret Bey’de haksız ve hukuksuz yere idam edilerek, bu işbirlikçi divanın kurbanı olmuştu… Yerli etnik ırkçılarda bu vaziyet karşısında sevinçle el ovuşturmuşlardır.

Acaba, hem de bu iktidarın göreve getirmesi ile vatan görevinde önemli hizmetler yapan Genelkurmay Başkanımız İlker Başbuğ Paşa ve diğer generallerimizin, subaylarımızın, profesörlerimizin, gazetecilerimizin ve diğer sanıkların sakın Kaymakam Kemal ve Mutasarrıf Nusret Beylerden bir farkı olmasın?

Eğer bunları öğrenirseniz, bu günkü mahkemelerin kararlarını, iktidarın uygulamalarını ve küreselcilerin ülkemizdeki etkilerini, geçmişle mukayese ederek daha iyi anlayabilirsiniz.

O dönem, Türk Milleti’ne karşı el birliği etmiş olan emperyalistlere ve onların yerli temsilcilerine karşı, mukavemetin Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde Türk Milliyetçileri tarafından geliştirildiğini görüyoruz.

Bu sebeple günümüzün işbirlikçileri ki; bunların içinde yazar – çizer takımı, sermaye, din adamları, dinci örgütlenmeler, siyasetçiler, bürokratlar, yargı mensupları da vardır, Atatürk’le, İstiklal Mücadelesi ve Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan ve söylenilenlerle çok uğraşırlar ve bunların “resmi yalan”lardan ibaret olduğunu anlatmaya çalışırlar. Bunlardan biri de Türk çocuklarına, başına gelecekler ve yapılacaklar konusunda yol gösteren ve hedef koyan “Bursa Nutku”dur.

Hatta “eski ülkücü” denilen zümreden olan Prof.Dr. Mümtaz’er Türköne’de bu ay yayınlanan bir tarih dergisinde “Bursa Nutku”nu “şiddet kokan ve anarşiye hizmet edecek bir metin” olarak nitelemektedir. Bayram değil seyran değil “Bursa Nutku”nun uydurma bir metin olduğu  “Ergenekon Davası”nın kararı öncesinde neden tartışmaya açılmaktadır? Peki gelin uydurma denilen “Bursa Nutku” Türk çocuklarını nasıl uyarıyor, ona bir bakalım: “Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, “Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır” demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır. Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, “Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir” diye düşünecek; ama hiçbir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, “demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek” Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haklı ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, “Ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.” İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!”

İşte “Bursa Nutku”nun uydurmaları bunlar. Varsın uydurma olsun… Ben, Türk Milleti için doğru söylüyor mu?  söylemiyor mu? ona bakarım… İşte “Bursa Nutku” ndan çekinenlerin endişesi bu! Yeter ki; Türk Milleti uyanıp mücadeleye başlamasın.

Şimdi kendini “Tarafsız Türk” olarak gören ve bizi siyasi kimliğimiz nedeni ile “particilik”le suçlayan Türklere gelelim, öyle ucuz yakıştırmalarla mücadeleden kaçmayın ve perde arkasından gelişmeleri korkarak seyretmeyin. Yoksa akıbetimiz Kafkaslara, Balkanlara, Kerkük ve Musul’a, Kıbrıs’a ve Batı Trakya’ya benzeyecek…

Gün “Bursa Nutku” nu her geçen günden daha fazla anlama ve tarafını belli etme günüdür. Onun için “Bursa Nutku” nu uydurma diye hafife alıyorlar. Çünkü korkuyorlar.

Benin tarafım belli. Ben, hem de acımasız ve vicdanların kabul etmediği mahkeme kararlarına rağmen Türk Milletinden yana tarafım. Ya siz?