Suud Bölgede Amerikalığa Oynuyor

37

İslam Dünyası‘nın kutsal topraklarını barındıran ve adamakıllı bir hac organizasyonunu bile gerçekleştiremeyen Suudîler eskiden beri dış politik arenada Saudia America diye teşmil edilir. İdarî ve ekonomik içiçelik nedeniyle yapılan bu benzetme gitgide siyasal ve askerî benzeşliğe doğru atbaşı gitmektedir.

Biz Türkler hesapta asker milletiz ama yanıbaşımızda olmalarına rağmen ve elimizde hukukî haklar olmasına karşın ne Irak’ta, ne Suriye’de varız. Oysa Suudî Arabistan bölgenin jandarmalığını çoktan üstlenmiş durumda. Suudîler 2011‘den beri Bahreyn‘e askerî anlamda müdahil durumda. 2015 Eylül‘ünden beri de 10 bölge ülkesinden müteşekkil bir koalisyonun başında Yemen‘deki çatışmalara da doğrudan dâhil.

Suud‘un petrolden sonraki en önemli ihraç ürünü olan Vahhabîlikle ilgili Afganistan‘dan Bosna‘ya ve Çeçenistan‘dan Libya‘ya “bas bas paraları Leyla’ya” taktiği uyguladığını cümle âlem biliyor. ABD ile El-Kaide’den IŞİD’e her türlü istihbaratî terör çalışmasına ve I’nci, II’nci Körfez Savaşları’ndaki finansal maliyetin karşılanmasına kadar üstüne düşen her işi bihakkın yaptığına da biz şahidiz.

Suud bundan başka Bahreyn, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri‘yle ortak ekonomik bölge oluşturmaya çalışırken öte yandan Afrika’daki Sudan, Somali ve Cibuti gibi ülkelere de ciddi yardımlar yapabilmektedir. 22 üyeli Arap Birliği‘nde Saddam ve Esad karşıtı kararlarda onların imzası vardır. Ve dahi Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi Suud’un kontrolündedir.

Muayyen bir zamandır oynamaya çalıştığı rol ise Batı’nın İslam Dünyası’nı bu yüzyılda da kontrolü için elzem olan Sünnî & Şiî ayrımına moderatörlük gibi görünmesine rağmen kendi hanedanlarının istikbalini bölgedeki benzer hanedan yapılanmaları üzerinde korumaktan öte bir şey değil. Hani şu I.Cihan Harbi‘nde Osmanlı‘nın “cihad-ı ekber” ilanına karşı İngilizlerle işbirliği yaparak kabilesine devlet kurmak için ihanetten “win, win” çıkaran yapı.

Şiî lider Şeyh Nemr Bakır‘ın bilinçli idamı, sonrasında yaşanan ve yaşanacak gelişmelerin önceden kestirilmesi hatta planlanması olayıdır. Suudîler son kozunu oynarken İran ve Rusya‘nın dış kenarlıkta tutulacağı yeni bir oyuna başlıyor gibiyiz. – Bayram değil, seyran değil – Amerika Genelkurmay Başkanı Dunford‘un sıra dışı Ankara ve Hulusi Akar ziyaretini bir kenara koyun. Bütün sevimsizliğine rağmen 2015’i 2016 yılında çok arayacağız gibi gözüküyor.

Rusya ile aramızdaki uçak krizinde; hem bizim Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı’na evvelden Damat Bey‘i atamamız hem de Rusya’nın ‘şak’ diye uyguladığı ekonomik tedbirler, aslında iki tarafın da “her an her şey”e hazırlıklı olduğunun işaretleri. Ekonomik bir daralma yaşayan Türkiye‘nin Suudî Arabistan öncülüğündeki Körfez Sermayesi‘ne yanaşmasını normal karşılamak lazım. Asıl sorun o sermaye yani yol bittiğinde yaşanacak. Zira Suud ekonomisi düşen petrol fiyatları nedeniyle “error” vermekte.

Görünen o ki OPEC ülkelerinin ürettiği petrol üzerinde çokça tasarrufu yok. İran da bölgesel güç havalarıyla Rusya edalarında. Yakında onlar da Hüsameddin Ferzizade gibi genç bir âlimi yalnızca düşünceleri Şiîliğe muhalif diye asarak cevap verirler. Aslında yöntem biçimleri Suudlarla aynı. Bizim Diyanet Reisimiz Mehmet Görmez Bey’in de göremediği bu; İslam Dünyası düşünmeye karşı, bırakın “oku“mayı, ‘yaz’mayı.. “Ümmet’in çocukları ateşe yürüyor” diyen birine niçin-neden-niye sorularını kullanmayı tavsiye ederim.

Aklın stratejisini başkaları çizdiği sürece bu dünya Cehennem bize, “öteki de şüpheli”!