Survivor 2019’un Finali Neden KKTC’de Yapılmadı?

82

Bilindiği gibi Survivor yarışması tüm dünyada olduğu gibi; ülkemizde de televizyonların en çok seyredilen yarışma programlarından birisidir.

Ülkemizde 2005 yılından beri yapılan bu yarışma programı bu yıl da Türkiye – Yunanistan formatıyla ekranlara geldi. 5,5 ay boyunca büyük bir heyecanla izlenen bu yarışma programı geçtiğimiz pazartesi günü sonuçlandı. Türk yarışmacılardan Yusuf Karakaya, Yunan yarışmacılardan ise Katarina Dalaka birinci oldu.

Yıllardan beri bu yarışma programının yapımcılığı başarıyla üstlenen televizyon yönetimi bu yılki Survivor finalinin Bodrum’da yapılacağını açıkladığında; her yıl finallerin yapıldığı Kıbrıs adasının kuzeyinde kurulu KKTC’de bu finalin neden yapılmadığı zihinlere takılı bir soru olarak kalmıştır!

Çünkü uzun zamandan beri Kıbrıs adasında yapılan bu yarışma finali, özellikle adanın kuzeyinde kurulu KKTC devletinin tanıtımı açısından da çok olumlu katkılar yapıyordu.

Ama bu yıl ki final burada yapılmadı!

Bana göre bu yarışmanın finalinin KKTC’de yapılmamasının en önemli nedeni, yarışmaya katılan diğer takım yarışmacılarının Yunanistan’dan olmasıydı. Çünkü ne Yunanistan, ne de Güney Kıbrıs Rum Kesimi adanın kuzeyinde kurulan KKTC’yi tanımıyordu…

Bu nedenledir ki, yarışmanın finali KKTC’de yapılmış olsaydı; gerek yarışmacılar, gerek Yunanlı yarışmacıların yakınları, gerekse Yunanistan’dan gelecek diğer izleyiciler, adanın kuzeyindeki bu finale nasıl katılacaklardı?

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi bu gelişmeye sessiz mi kalacaktı?

Tabii ki hayır!

Rum tarafı bu gelişme karşısında derhal devreye girecek; adaya gelmek isteyen Yunanlı misafirlere adanın kuzeyine gidemeyeceklerini, çünkü orada kurulu devletin onların değerlendirmesine göre gayri yasal olduğunu, buna rağmen gidenler olursa bunun türlü yaptırımları olacağı yönünde tehditkâr açıklamalar yapılabilecekti…

Kaldı ki, adada Rum tarafının KKTC’de yapılması planlanan uluslararası kültürel, sportif, sanat, müzik ağırlıklı benzer faaliyetleri yıllardan beri nasıl engellediklerinin yaşanmış gerçekleri yazmakla bitmez…

Böylesine olumsuz bir gelişmenin yaşanmaması için ilgili televizyon yönetimi bu yılın finalini doğru bir karar ile Türkiye’de Bodrum’da yaptı.

Böylece Rumların bu programın finalinin KKTC’de yapılmasına mani olmak adına yapacakları her türlü olumsuzluğun önüne de geçilmiş oldu.

Aslında bu ve benzer organizasyonlar ülkelerin, halkların yakınlaşması, birbirlerini daha yakından yarışma programı da bu çerçevede güzel bir örnek teşkil etmiş; yarışmacılar arasında yaşanan dostluk ve arkadaşlık içeren güzel ilişkileri, her iki ülke izleyicileri üzerinde de olumlu izlenimler bırakmıştır.

İnanıyorum ki, bu yılki yarışmanın finali adanın kuzeyinde yapılmış olsaydı, KKTC yönetimi de Yunanistan’dan gelen tüm misafirlerini en iyi şekilde ağırlayacak, ellerinden gelen her türlü misafirperverliği gösterecekti.

Ayrıca yıllardan beri adada taraflar arasında mevcut sınır kapılarından her gün binlerce Rum adanın kuzeyine KKTC’ye geçmekte; ne geçerken, ne adanın kuzeyinde eğlenirlerken, ne de alış veriş yaparlarken hiçbir sorun yaşamamakta, tam tersine nereye giderlerse gitsinler; ada Türklerinin misafirperverliği ile karşılaşmaktadırlar.

Düşünebiliyor musunuz?

Hem Türkiye, hem de Yunanistan’da televizyondan en çok izlenen bir yarışma programının finali,  yukarıda açıkladığım bu olası nedenden dolayı adanın kuzeyinde, KKTC devletinde yapılmadı.

Son dönemde özellikle adada ve Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmelere baktığımızda; Rum tarafının bir televizyon programının finalinin adanın kuzeyindeki Türk bölgesinde çekimine mani olabilirler düşüncesini dahi akla getirebilen Kıbrıs’ta:

Türkiye’nin ve KKTC’nin hem adada, hem de Doğu Akdeniz’de anlaşmalardan, uluslararası hukuktan doğan haklarını savunmasının türlü oyunlarla nasıl engellenmek istendiğini göz ardı etmeden, Rumların ve onları destekleyen ülkelerin Türkiye karşıtlığını da değerlendirdiğimizde;

BM ve AB tarafından Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmelerde Rumları haklı gören ama Türkiye’nin konuyla ilgili faaliyetlerine mani olmak adına türlü yaptırımların yapılabileceğinin açıklandığı günümüzde;

ABD’nin bölgede üstünlük sağlamak, enerji yataklarından pay kapmak adına giderek artan faaliyetlerini de göz önünde bulundurduğumuzda;

Doğu Akdeniz’de enerjiye odaklı türlü Bizans oyunlarını içeren sözleşmeler imzalayan, 60 yıldan beri Kıbrıs’ın tek yöneteni benim, Kıbrıs Türk tarafı adada ancak azınlıklar hakkına razı olmalı diyen Rumlarla, yeniden müzakere masasına oturmak:

Kıbrıs adasına kalıcı bir çözüm getirebilir mi?

 

 

Önceki İçerikSevginin Gücü-1
Sonraki İçerikBozkurt İlham Gencer’le Sanat ve Siyâset Bir Arada
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.