Suriye’de Baas rejiminin yıkılması ve Beşar Esad’ın Rusya’ya kaçmasıyla “Türkiye bir zafer kazanmış gibi” sevinenler var. Bunlar sadece muhalif güçlerin başını çeken HTŞ (Heyet Tahrir Şam) ile ideolojik bağı olanlar olsaydı bunu anlayabilirdik. Malum HTŞ, El-Kaide kökenli selefi cihatçı gruplardan oluşan bir örgüt. HTŞ lideri Colani 2016’da El Kaide ile bağlarını kopardığını duyurmuş olsa da örgütün genetik kodları böyle.
HTŞ lideri Colani, Nisan 2023’te yayınlanan bir videosunda, “Genel ahlak kurallarını ihlal eden kişilerin hesaba çekilmesi konusunda İçişleri Bakanlığı’nda din adamlarının ve mollaların yöneteceği ahlak polisi olacak” sözleri etmişti. İran’daki ahlak polisi uygulamasının yarattığı toplumsal sıkıntıları hatırlayınız.
Fakat milliyetçi, yerli ve milli olduğunu söyleyen bazılarının da zafer sevinci yaşayanlara katıldığını görünce, Suriye’de olanları ve muhtemel gelişmeleri bir kere daha değerlendirmek gerekiyor.
HTŞ İdlip’ten çıkıp, Halep, Hama, Humus, Şam ve Dara’yı ele geçirdi. Suriye’nin üç hafta öncesine kadar Esad’ın hakim olduğu bölgeyi yönetmeye başladı. HTŞ resmen Türkiye’nin ve Batı’nın terör örgütü saydığı bir organizasyon.
Ancak ABD ve İsrail ile Türkiye HTŞ’nin iktidara gelmesini destekledi. İsrail, Gazze’de Hamas’a, Lübnan’da Hizbullah’a vurarak, İran’a yönelik suikastlar yaparak İran’ı devreden çıkarttı. ABD Ukrayna’yı kullanıp, Rusya’yı zayıflatarak ve Rusya ile anlaşıp, sessizce çekilmesini sağlayarak, hiç çatışmasız bir şekilde HTŞ’ye iktidar yolunu açtı. Türkiye bu iki devlet ve HTŞ iletişiminde yardımcı oldu.
Kısa süre önce bile, gücüyle ülkesi içindeki ve dışındaki düşmanlarını korkutan, üç yıl önce seçimden %95 oyla yeniden seçilmiş olan Beşar Esad, 2016’da yendiği HTŞ’nin yeni saldırıları karşısında hiç direnemedi. Bu olanlar tesadüf değildi.
*********************************
HTŞ’yi Kontrol Etmek Mümkün mü?
Türkiye’nin MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın, HTŞ Başkanı Colani’nin kullandığı araç içindeki görüntüleri, Şam Büyükelçiliğimizin tekrar aktive edilmesi Türkiye’nin HTŞ yönetimini meşru gördüğünün ve iyi ilişkiler içinde olduğununişaretleri.
Elbette, Türkiye’nin HTŞ’yi etkileyici bir konumda olması olumludur.
HTŞ’nin kazandığı zafer her ne kadar ABD/ İsrail ve Türkiye desteği ile mümkün olsa da bu tür örgütlerin üzerindeki etkinliğin sürdürülebilir olup olmadığı önceden belli olmuyor.
Bu yüzden İsrail bir yandan Golan Tepeleri ile Suriye’nin güneyinden Şam’a 15 km kalana kadar kısmını işgal etti. Daha da önemlisi Esad’ın bıraktığı Suriye devletinin askeri altyapısını ve kritik devlet dairelerinin hemen hepsini imha etti.
Yani İsrail HTŞ’yi bu aşamaya kadar desteklemesine rağmen, yarın kendisine karşı savaşma ihtimali gördüğü için, yeni Suriye devletinin silah gücünü eline geçirmesine izin vermedi. Devlet yapısını uzun süre düzgün çalışamaz hale getirdi.
Çünkü İsrail, yeni Suriye’nin kendisi için muhtemel bir risk oluşturmaması için zayıf bir yapıda kalmasını istiyor.
Zaferin gerçek sahibi ABD/ İsrail olup, bu iki oyun kurucu için HTŞ bugün için kullanışlı bir aparattır.
****
İsrail’in duyduğu endişeyi Türkiye’de duymalı mı? Yani HTŞ bugün için Türkiye desteğinden mutlu olsa da gelecekte aynı dostane ilişki devam eder mi?
HTŞ’nin ülke yönetimini, sivil siyasi kuruluşların katılımına açması ve parçalanmış egemenlikleri birleştirerek “demokratik bir Suriye” yaratması istenen bir şey. Ama bu ütopyaya erişmek son derece zor.
Çoğu uzman HTŞ’nin, tıpkı Esad yönetimi gibi, iktidarı otoriter yöntemlerle elinde toplayabileceği kaygılarını taşıyor.
HTŞ ilk iktidar sınavını yaklaşık 4 milyon insanın yaşadığı İdlip’te vermişti. İdlip’deki kamu hizmetlerini sağlarken, şeriat ilkelerini takip eden bir dini konsey de yönetime katılıyordu. Yönetimi sırasında yoğun baskıların ve siyasi muhaliflerin hapse atılmasının da söz konusu olduğu söyleniyordu.
Yeni Suriye yönetiminin “Taliban modelini izleyebileceği” ve bağnaz bir şeriat yorumuyla yönetilen otoriter bir İslam devleti kurabilecekleri” yönünde tahminler var.
Bu durumda yeni yönetim de kendi halkına zulmederse Türkiye HTŞ ile iyi ilişkiler içinde kalacak mıdır?
“Dış ilişkilerde, muhatap devletin içişleri nasıl olursa olsun, ülkemizin yüksek çıkarları önemlidir” denebilir.
Peki, o zaman Devrik Başkan Esad ile ilişkileri niye bozduk? “Esad’ın zalim bir diktatör olmasını” bahane etmedik mi? (Aslında “dostum Esad” döneminde de Esad aynı zalim diktatördü.)
Olsun belki de “dün dündür bugün bugündür” der ve HTŞ’ye özel bir uygulama da yapabiliriz.
Çünkü Türkiye’yi yönetenlerin zihin kodlarında da siyasal İslamcı ve mezhepçi DNA’lar olduğunu söyleyebiliriz.
*********************************
PYD/YPG/SDG Nedir?
Suriye’nin kuzey doğusunda (Fırat’ın doğusunda) kalan petrol zengini bölgede, ABD’nin desteklediği PYD/YPG/SDG hakim. Bu üç harfli örgütler bazen karıştırılıyor, bu yüzden bir açıklama yapalım:
Suriye’deki PKK’lıların oluşturduğu PYD/YPG aslında aynı örgütün parçaları. Demokratik Birlik Partisi (PYD) Türk Dışişleri Bakanlığı tarafından “PKK/KCK terör örgütünün Suriye uzantısı olan bir terör örgütü” olarak tanımlanıyor.
YPG ise PYD’nin silahlı kanadına verilen isim. YPG “Kuzey Suriye’de ilan edilen “Rojava öz yönetimindeki” kantonların güvenliğinden ve toprak savunmasından sorumlu” olduğu iddiasında.
SDG ismi nereden çıktı? Dönemin ABD’li özel kuvvetler komutanının ifadesine göre, “Türkler, YPG’nin PKK ile aynı olduğunu söylüyor ve ‘Benim terörist bir düşmanımla muhatap oluyorsunuz, bunu müttefik olarak nasıl yapabilirsiniz’ diyordu. Biz de bunun üzerine onlara (YPG) isimlerini değiştirmeleri gerektiğini söyledik. ‘Suriye Demokratik Güçleri’ olduğunu ilan ettiler. Adlarının ortasına ‘demokratik’ ifadesini koymaları zekice bir hamle oldu.”
Türkiye’ye göre SDG, PYD ve YPG’nin bir uzantısı. Ancak SDG’yi Ankara dışında terör örgütü olarak gören ülke yok.
Özetle, PYD/YPG/SDG örgütleri PKK/KCK terör örgütünün Suriye uzantısı olup, ABD ve İsrail’in himaye ettiği ve Suriye operasyonun uygulanmasında çok kullanışlı bir aparattır.
Türkiye için asıl risk bu örgüte kurdurulacak bağımsız veya federe bir devlet yapılanmasının gerçekleşmesidir. Bu devlet kuruluşu tamamlanırsa İsrail ile komşu olduğumuzu farz edebiliriz.