“Bir ülkenin nasıl yönetildiğini bilmek istiyorsanız, o ülkede insanlar nasıl ölüyorlar ona bakın“. (Jean Paul Satre)
7 Haziran seçimlerinden bugüne kadar gelinen noktada koalisyon ümitleri nihayet tükendi. Zaten Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan, Koalisyon hükümetlerinin her türlüsüne başından beri karşıydı. Bu arada CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçtaroğlu, MHP nin tutumunu başından beri bilmesine rağmen, illa da %60 lık blokta ısrar etmesi, üstelik kendisi başbakanlık koltuğunu nereden buluyorsa birde Bahçeliye takdim etmesi, tabir caizse olmayacak duaya âmin demekten öteye gidemedi. MHP, HDP nin içerden veya dışarıdan desteğine hiçbir şekilde razı olamayacağını, onlarla aynı ortamı paylaşamayacağını 7 Haziran akşamı gayet net olarak açıklamıştı.
MHP den istediği desteği alamayan K.Kılıçtaroğlu, Rotayı AKP den gelecek teklife kırdı. Başbakan A.Davutoğlu’nun, İstikşafi(!!!) görüşmelerine neredeyse balıklama atladı lâkin bir ay süren görüşmelerden sonra CHP sözcülerinin konuşmalarından anladık ki, boşu boşuna zaman israfına sebep olmuşlar, seçmenlerini ve milleti boşuna ümitlendirmişler. O malum masaya Konya’nın ünlü “Bamya çorbası” gelmiş, ama koalisyon konusu gündeme gelmemiş.
CHP-AKP koalisyon görüşmeleri bittikten sonra, adet yerini bulsun kabilinden, (Çünkü bu işin olmayacağı kesinlikle biliniyordu) Başbakan Davutoğlu, MHP’nin kapısını çaldı. 2,5 Saatlik görüşmeden sonra, iki liderin açıklamasından anlaşıldı ki, orada da havanda su dövülmüş.
Aslında yazımın başında da belirttiğim gibi, ne yapılırsa yapılsın Erdoğan’a rağmen bu iş olmazdı; çünkü koalisyon hükümetlerine başından beri karşıydı. Kendisi başbakanın açıklamalarından önce mikrofonun başına geçiyor adeta Davutoğlu’na yön veriyordu. CHP ile yapılan görüşmelerden sonra:
-“Fikirleri uyuşmayan partiler, illa da koalisyon kuracağım diye intihar edecek halleri yok” diyerek baştan işaret fişeğini çakıyordu. AKP’nin kuruluş yıldönümünde partinin kurucusu, başbakanlık, dışişleri bakanlığı gibi görevlerde bulunmuş kardeşim dediği eski cumhurbaşkanı Abdullah Gül, parti kutlamalarına davet edilmediği gibi, birde siyasi mevta ilan edildi. Aba altından sopa göstererek “işte seninde sonun öyle olur ayağını denk al” diyerek Davutoğlu ikaz ediliyordu.
Beş tepedeki sarayında muhtarları toplayarak fıkra seansları yapıp, güya muhalefet liderlerine göndermeler yapıyor:
-“Ben halkın oyuyla seçilmiş bir cumhurbaşkanıyım, Artık sistem değişti“,
-“Beş tepenin adresini bilmeyenlere benim harcayacak zamanım yok“,
-“Evlâdı olmayanlar evlat kıymetini bilmez” vs.
İşin esası, parti liderleri öncelikli olarak oturup bu Beştepe nasıl kontrol altına alınır onun çözüm yolunu bulmalılar. Yoksa bütün ülke olduğu gibi Başbakan Davutoğlu dâhil onun gazabından kurtulamaz. Ülkenin geldiği son durum malum, yurdun dört bir yanından her gün üçer beşer şehit cenazeleri gelirken, Rize de keklik uçurup, Beştepede muhtarlara fıkra seansları düzenliyor. İstiyor ki Türkiye’nin, hatta bütün dünyanın gündeminde o olsun dünya onun büyüklüğünü konuşsun. Koltuk uğruna güç zehirlenmesi bu olsa gerek.