Herkese merhaba…
Herkese merhaba…
Herkese merhaba…
Bugün 30 Ağustos 2010…
Zafer bayramı…
Bilgi kirliliği ve kavram kargaşasının hakim olduğu ülkemde yazı yazarken, özellikle, seçtiğim kelimelerin sözlük anlamlarını kendime bir kez daha hatırlattıktan sonra, sizlerle paylaşmayı inadına çok seviyorum…
Zafer… Savaşta kazanılan başarı demektir…
Zafer kelimesini araştırdığınızda Arapça olduğunu görürsünüz…
Türkçesi “YENGİ”dir…
Anlamı ise, birçok emek ve tehlikeli uğraşma pahasına erişilen mutlu sonuç, utku, galibiyet, galebe, zafer.
Şimdi de Zafer Bayramı’na bakalım…
O da neymiş demeyin…
Sabredin açıklayacağım…
“30 Ağustos 1922’de kazanılan büyük zaferi kutlamak üzere yasayla kabul edilmiş olan resmî bayram”ımız…
Hatırlatırım özellikle unutanlara ve unutturanlara…
Süper, buraya kadar bilgilerimizi tazelediğimize göreee…
Şimdi de 30 Ağustos 2010’a geçebiliriz…
Birileri her ne söylerse söylesin eminim bugün de, ordumuz aynı güçle birlik içindedir.
Bizi yenmek hiçbir zaman kolay olmamıştır.
Bugün de kolay değildir.
Biz olalım ya da olmayalım bütün dünya bunun farkındadır.
Çünkü özünde benim ülkem Türkiye Cumhuriyeti, önüne pek çok fırsat çıktığı halde, komşularının toprak bütünlüğüne, sınırlarına saygılı olan, vicdan sahibi ve “Yurtta Barış Dünyada Barış” isteyen bir ülkedir.
Bizler gerekmedikçe savaşmayız.
Ama gerekirse etimizin, kanımızın, canımızın son damlasına kadar çarpışır, gözyaşımızı, terimizi katık eder savaşırız.
İşte 30 Ağustos bu demektir.
Bilmem anlatabildim mi?
Sorun değil… Anlayana sivrisine saz… Anlamayana da “Her Şeye Maydanoz”unuzun davulu az gelir zaten sevgili okur… Az gelir az…
Güm be de güm güm… Güm be de güm güm… Güm… Güm.. Güm…
Sözün tükendiği yere geldik ama son sözü bugün ben değil Atatürk’üm söylesin…
Meydan savaşından sonra, çevreyi gezen Mustafa Kemal Paşa, düşmanın ağır yenilgisini, savaş alanında bıraktığı silah, cephane ve savaş malzemesini, ölülerini, sürü sürü esirin kafilelerle geriye götürülmesini gördükten sonra çok duygulanmış ve yanındakilere, “Bu manzara insanlık için utanç vericidir. Ama biz burada vatanımızı savunuyoruz. Sorumluluk bize ait değildir.”
Nasıl olsa yaptıklarımız yapabileceklerimizin bir göstergesidir sevgili okur…
Siz yazdıklarımı düşüne durun, ben bugün de müsaadenizi istiyorum…
Yeniden görüşünceye kadar en çok beni özleyin…
En çok beni özleyin…
En çok beni özleyin…
Hatta bir tek beni özleyin…
Özleyinnnn…