Giriş: 12 Eylül günü Anayasanın bazı maddelerinin değiştirilmesi ile ilgili olarak Halk oylaması yapılacaktır. “Neye” ve “ne için” oy verileceğini, hangi maddede “neyin” ifade edildiğini, bu maddelerin halkımıza “neler getirdiğini ya da getirmediğini” bilen seçmen sayısının çok olduğunu hiç sanmıyorum. Bu konuya yoğunlaşmış eli kalem tutan bir münevver olarak konuyu detaylı farklı yönlerden inceleyip sizlerle paylaşmaya devam ediyorum.
Yaklaşım şekli: Konuyu iyi bilen hukukçulardan, bürokratlardan, sosyal bilimcilerden, pasif politikacılardan, yazar ve akademisyenlerden, konu ile doğrudan ya da dolaylı ilgili olan görevlilerden, sade vatandaşlardan soru-cevap bağlamında görüşler aldım. Bu farklı meslek gruplarından başka konuyla çok ilgilenmeyen daha çok siyasi parti liderlerinin söylemlerine ve çevreden gelen telkinlere göre fikir oluşturan vatandaşlardan; küçük esnafın, küçük memurun, işçinin ne düşündüğünü öğrenmek için rasgele seçilmiş kişilerden, konu hakkında ne bildiklerini ve neden ne için “evet” ya da “hayır” diyeceklerini öğrenmeye çalıştım.
Anayasal değişikliği iyi anlamak için bazı hatırlatmalardan sonra sorgulamalar yaparak konuyu irdeledim; verilen cevaplarına bağlı olarak bu insanların kararlarını da sordum.
Vatandaşlardan edindiğim ana fikir şöyle; öncelikle bu anayasal değişiklik halkın dışında oluşmuş bir olay olduğu, seçmenden saklanan bir şeylerin olduğu, değişikliğin amacının görünenden farklı olduğu, işin içine inandırıcı olmayan “cunta” söylemlerle basite indirgendiği algısı…
**
Yöntem: Hal böyle anlaşılmakla birlikte konuya bazı sorularla yaklaşımda bulunarak irdelemeye çalışalım. Önce konu hakkında bazı hatırlatmalar yapıldı, onun üzerine sorgu cümlesi geldi. Verilen cevaplar özetlenerek verildi. Bazı sorular “genel” kapsamlı idi ve hedef kitledeki kişilere göre değişik oldu. Cevaplardan sonra kararları soruldu, verilen açık ya da kapalı yanıt aynen yansıtıldı.
**
Sorular-cevaplar ve kararlar…
Hatırlatma: Anayasa değişikliğinin hayat standartlarımızı değiştirmek için yapıldığı, ‘herkes için daha çok demokrasi, herkese daha çok hürriyet’ geleceğini söylüyor siyasi irade.
Soru: (genel) 12 Eylül’de oylayacağımız Anayasa değişiklikleri, hayat şartlarımızı iyileştirecek hükümler içeriyor mu? Cevap: (Görüştüğüm hukukçular ve akademisyenlerin verdiği yanıt tek kelime oldu: “Hayır”… Kararınız: “Hayır”
**
Hatırlatma: 2009 yılına ait işsizlik sorunu ve ekonomik krizle artan sefalet hakkında gerekli bilgi Çalışma Bakanlığından alındı. İşsizlik aile 1.600 bin ve toplumdaki işsizlik yüzde rakamı %33. Ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiç böyle bir işsizlik rakamı telaffuz edilmediğini yetkililer ifade ettiler.
Soru: (işçiler ve hukukçulara) Peki ala, “bu değişiklik maddelerinde işsizlere iş bulma konusunda bir yenilik, hüküm getiriyor mu?” Cevap: “Hayır, yok.” Kararınız: “Hayır”
**
Hatırlatma: Hangi siyasi parti iktidara geldiyse emekli memura, emekli işçiye “hayat standartlarını yükseltecek” vaatlerde bulundular. Mevcut siyasi iktidar da bu vaatleri tekrarladı. Tam da fırsatı gelmişken, emekliler için kalıcı bir Anayasa hükmü konulabilirdi.
Soru: Peki, şimdi emekli vatandaşa soralım; “Anayasa değişikliğinde, açlık sınırında yaşayan siz emekliler için birazcıcık ferahlatıcı bir hüküm var mıdır?” Cevap: “Kesinlikle yok.” Kararınız: “Hayır!”
**
Hatırlatma: Siyasi iktidar 2002’de şu vaatleri yapmıştı; ‘ÖTV’yi ve KDV’yi indireceğiz, küçük esnafı, çiftçiyi ezdirmeyeceğiz’ demişti. Sonra, ürünü para etmeyen çiftçiye hiç de nazik olmayan ifadeler kullanılmıştı. Şimdi bir fırsat çıktı; mademki anayasa değişikliği yapılıyor, tarım kesiminde çalışan insanlar, küçük esnaf ve çiftçi için olumlu bir madde konulabilirdi. Bir beklenti içindeki çiftçi ve esnafa soruldu.
Soru: “Anayasa değişikliği; siz tarım kesiminde çalışan çiftçiye, siz üreticiye, siz küçük esnafa iyileştirici bir hüküm, madde var mıdır?” Cevap: “Avukatımıza sorduk; asla öyle bir şey yok.” Kararınız: “Kararsızım, Hayır, Sandık başında..”
**
Hatırlatma: İktidara gelen her iktidar, “Türkiye Büyük Devlettir, bölgesinde lider devlettir, zengin ülkedir” İlginçtir bunun aksini gösteren rakamlar ortaya konuldukça, halk “imdat” diye bağırdıkça iktidardakiler kızdılar, kükrediler, öfkelendiler. Tam sırasıydı bu Anayasa değişiklikle gelir dağılımındaki adaletsizliği gidermek için bir madde koyabilirlerdi. Varoşlarda ayakkabısız kışı geçiren üç çocuklu asgari ücretli bir işçiye, bir memura soralım:
Soru: “Türkiye’deki milli gelirin fert başına dağılımından memnun musun? Değilseniz, Anayasa değişikliği bu gelir dağılımındaki adaletsizliği giderecek bir madde ya da hüküm taşıyor mu? Yoksulun daha da yoksullaşmasını engelleyecek bir hüküm var mı?” Cevap: “Tabii ki gelir dağılımından memnun değilim; bu iktidarda zenginler daha çok zengin oldu, bir de sonradan görme yeni zenginler türedi. Biz yoksullar daha da yoksullaştık. Çocuğuma kış günü bir kara lastik bile alamıyorum.” Kararınız: “Ümitsizim, herhalde “Hayır” diyeceğim”
**
Hatırlatma: Bu günkü siyasi iktidar, halk arasında “üstünler” ve “üstün olmayanlar” , “seçkinler” ve “düşkünler”, “seçilmişler” ve “atanmışlar” diye ayırımcılık yaptığını hatırlayalım. Büyük bir iddia ile ‘üstünlerin hukukundan hukukun üstünlüğüne geçiyoruz’ dediler. Bakıyorsunuz güya yerilen-aşağılanan hayali “üstünler” dedikleri meğer kendileriymiş üstünler, seçkinler ve de seçilmişler… Her haliyle iktidarda devletin nimetlerine konmuşlar, onu paylaşıyorlar, zenginleşiyorlar. Mademki “hukukun üstünlüğüne geçiyoruz” diyorsunuz, o zaman herkesi hukuken eşit kılacak, hukukun herkese dokunur olmasını sağlayacak bir fırsat doğmuştu; Anayasa değişikliğine mebusların “dokunulmazlık” zırhını kaldıracak bir madde konulması gerekirdi. Şimdi bu soru öncelikli olarak hukukçuları ilgilendirdiğine göre onlara soralım; bir serbest avukat, bir kamu avukatı, bir de hâkimden oluşan üçlü hukuk insanın görüşleri;
Soru: “Anayasa değişikliği kapsamında, milletvekili dokunulmazlığını kaldıran bir madde hükmü konulmuş mu? Hukuk açısında dokunulmazlık ne demektir?” Cevap: “Şaka mı yapıyorsunuz beyefendi? Başkası değil de bu iktidar dokunulmazlık zırhını çıkaracak öyle mi? Bu hiçbir zaman mümkün değil, olmayacaktır da… Değişiklik paketinde bu konunun yanından bile geçilmemiş!” Kararınız: “Söylemlerimizde belli değil mi?”
**
Hatırlatma: Bazı politikacılar iktidara geldiklerinde, çocuklarının ABD de “hayırsever” vatandaşların-arkadaşların verdiği bursla okuduğunu, iskân ruhsatı olmayan kaçak yapı statüsünde gecekonduda oturduklarına dair beyanlarını, basından çıkan haberleri kimse unutmamıştır herhalde. İktidarları sırasında bazı politikacıların henüz 20-25 yaşları arasındaki çocuklarının çok zengin olduklarını, gemilere sahip olduklarını, mücevher dükkânları olduğuna dair haberler de basında manşet olmuştu. Zabit kâtibi, nüfus memuru, mahalle muhtarı gibi vatandaşlar bu konuda ne düşünürler merak edildi ve soruldu:
Soru: “Siz gibi sade vatandaşın çocukları belki politikacıların çocukları kadar ‘ticari deha’ olmayabilirler; hiç olmazsa evlerine bir ekmek götürecek kadar bir işleri, bakkal dükkânları olmalarını istersiniz değil mi? Şimdi, oy vereceğiniz bu Anayasa değişikliklerinde, sizin ve siz gibilerin çocuklarını de “zengin” edecek bir madde, hüküm var mıdır?” Cevap: “Nereden bilelim Beyim? Ama bizim arzuhalciye sorduk; hani o dava dilekçeleri yazıyor ya kasabada… O da avukata sormuş, “yok” demiş. Kararınız: “Sandık başında kararımı vereceğim, ama arkadaşlar ‘Hayır’ vermekten yanalar.”
**
Hatırlatma: Meclisteki çok zengin politikacılar, sırası geldikçe zenginliklerinin çocuklarına yaptıkları ‘düğünde takılan altınlarla’ sağladıklarını ifade ediyorlar. Bunun doğruluğunu bilemeyiz, ancak aynı şekilde çocuklarının düğününü yapan okul müdürlerinden, daire başkanlarından, komiserlerden oluşan bir grubun da aynı şekilde zengin olup olmadıklarını sorgulamak için şu soru yöneltildi:
Soru: “..Bey siz de çocuk evlendirdiniz, epey takılar olmuştur, bu takılarla araba mı, yoksa ev mi aldınız? Cevap: Hiç bir şey diyemiyorum. Bu konuları konuşmak bana “yasak”. Dinleniyoruz mutlaka, ekmeğime mesleğime zarar verirler!.. Kararınız: Sandık başında…
Bir soru daha: “Duymuşsunuzdur, maliyeden, adliyeden, belediyeden bazı adamlar yolsuzluk yapmış (naylon fatura, evrakta tahrifat vs), suç işlemişler, fakat milletvekili oldukları için “dokunulmazlıkları” varmış. Yani hukuk bunlara dokunmuyor. Siz bu işe ne diyorsunuz, referandumda ne düşünüyorsunuz? Cevap: “No comment-yorum yok…” Kararınız: “Susmak, şimdilik…”
**
Soru: (Genel bir soru) Bu Anayasa değişikliği, TBMM nin kanun kaçaklarının sığınma yeri olmaktan kurtaracak mı? Cevap: “Nerede o günler… Hak getire… Kim ayağına balta ile vurur ki bunlar vursun beyim!?…” Kararınız: “13 Eylül günü duyarsınız..”
**
Hatırlatma: Siyasi iktidar mensupları ve onların medyadaki uzantıları olan “köşe kapıcıları” ile “ekran bülbülleri” çok kullandıkları ‘demokrasi’ kelimesinin anlamını bilirsiniz; kısaca halkın kendini idare etmesi demektir. Meclise bakıldığında halkı temsil eden bir oran yok. %10 seçim barajı var. İktidardakiler demokrasinin aksine davranışlarda bulunuyorlar. Görünen manzara, parası olan, gücü olan, genel başkana kul-köle olan, iç ve dış destek alanlar Meclise giriyorlar. Konuyla ilgili görüşü olan emekli hâkim, savcı ve validen oluşan pasif bürokratlara soruldu.
Soru: “Anayasa değişikliğinde, gerçek manada halkın iradesinin meclise yansımasını sağlayan maddeler ve hükümler, örneğin baraj konusunu işleyen değişiklik, var mı?” Cevap: “Niye olsun ki? Halk sadece önüne konulan listeyi seçiyor. Parti başkanları kimi istiyorsa halk da ona oy veriyor. Yani parti başkanı diktası var. Halk nereden temsil edilecek? ” Kararınız: “Görüş belirtmeyelim, kararımızı sandık başında vereceyiz…”
**
Hatırlatma: Siyasi irade “açılım” ismi altında terör örgütüne büyük tavizler verdi. ‘Habur Şenliği’ yapılmasını sağladılar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve milleti bölük pörçük edilmeye çalışılıyor. Buna pek ses çıkarılmıyor. Halk arasında çok tehlikeli “etnik” ayrışmanın başlamasına bu “açılımlar” sebep oldu, gidişat kötü…
Soru: (genel bir soru) “Din ve ırk ayırımına dayalı bir siyasetin yapılmasından yana mısınız? Oy vereceğimiz Anayasa değişikliği, din ve etnik mensubiyete dayalı bir siyaset yapmayı engelleyen maddeler veya hükümler var mıdır? Cevap: “Hiç sanmıyoruz. Öyle olsaydı DBP oylamada “Hayır” derdi. Demediğine göre demek ki böyle bir engelleme yok…” Kararınız: “Dayım, dedem, amcam bu vatan için can verdiler; İstiklal Savaşında, Çanakkale’de, Doğu cephesinde. Şimdi böyle bir durumda bana ne görev düşer? Onu siz düşünün artık…”
**
Hatırlatma: Siyasi irade yaptığı Anayasa değişikliğinin bir maddesinde şunu iddia ediyor ‘kişisel verilerin güvence altına alınması’ maddesidir. Bu madde ile ilgili görüşler alındı.
Soru: (Genel soru) “Bu değişiklikle; Türk milletini ırk-din, inanan-inanmayan, laikler-laik olmayanlar, seçkinler-ötekiler, seçilmişler-atanmışlar, mezhep-tarikat ve farklı inançlarına göre fişleyen; özel hayatlarını kameralara, filmlere, disketlere kaydeden ve bu bilgileri siyasi iktidarların emrine veren yasalar vatandaşın mahremiyetini sizce koruyacak mı?” Cevap: “Aaaa… Daha de neler! Öyle bir madde de mi varmış!?” Kararınız: “Bunu bilmiyordum, kesinlikle “hayır” olacak…”
**
Hatırlatma: Bilirsiniz; gerçekten demokrasinin olduğu ülkelerde, kişinin özel hayatına müdahale etmek, dinlemek, özel yaşamını filmlere almak o ülkedeki siyasi iktidarın istifasını beraberinde getirir. ABD, İngiltere, Japonya, Avrupa da bazı ülkeler… Hukukçulara soralım;
Soru: “Bu iktidar döneminde kişilerin telefonları dinlendi, kayıt altına alındı. Şimdi, getirilen bu Anayasa değişikliği, hukuk dışı bu özel hayata müdahaleyi engelleyen madde veya hükümler var mıdır?” Cevap: “Hayır, yok.” Kararınız: “Hukukça…”
**
Hatırlatma: Ülkesine bir ömür boyu hizmet eden bilim insanları, subaylar, aydınlar, gazeteciler, gecenin bir kör saatinde kapıları çalındı “karakola buyur” edildi. Ardından varsayımlara dayalı olarak tutuklanıp cezaevlerinde yargılanmadan, suçları belli olmadan yıllarca tutuldular. “Bu nasıl bir adalet” diye sabrı taşan insanların bir kısmı hastanelere ölümle, bir kısmı da kahırlarında onursuzca davranışlarla pençeleşerek ölüme doğru yol almaktalar. Devletin tüm kurumları sinmiş, kimse ne fikir beyan ediyor ne de düşündüğünü yazıyor. Birkaç tane “serdengeçti” tek başına mücadele vermeye çalışıyor. Ülkede alenen bir korku atmosferi var. Düşünebilenler korku içinde susmaktalar… Davalı-davacı vatandaşların serbest avukatına soralım:
Soru: “Bu anayasa değişikliği bu korku atmosferini ortada kaldıracak hükümler içeriyor mu?” Cevap: “Hayır, aksine ilerde korku terörü estirecek, siyasi iradelere imkânlar sağlayacak Yüksek yargıda politik yapılandırmaya yol açan hükümler var. O zaman daha çok korku olacak.” Kararınız: “…AK partili olmama rağmen destek veremeyeceğim, mesleğim adına, yeminim adına “hayır” diyeceğim…”
**
Hatırlatma: Her gün gelen şehit cenazeleri artık kanıksandı. Hükümet yetkilileri artık cenazelere tepki alırlar korkusuyla katılmıyorlar; adeta “vaka-i adiye” oldu şehir cenazeleri. ‘Kürt açılımı’ adı altında “ırkçı bölücülük” legal hale geldi. Şimdi de Türk bayrağının yanına renkli bir şeyi, terör örgütü bayrağı olarak, asmak istiyorlar, “37.Kürt İsyanı” ilanı gündemde. Vatandaşlara soralım:
Soru: “Anayasa değişikliğinde buna karşı bir önlem var mıdır? İktidarın tavrı olumlu mu?” Cevap: “Aksine, bundan sonra, daha önce Anayasa Mahkemesinden geçirilmesi mümkün olmayan yasaları geçirtmek için, Anayasa Mahkemesinin üye sayısını ve yapısını değiştiren hükümler var. Değişikliğin esas amacı budur, diğer maddeler kamuflajdır, zaten yıkıcı olan, mutlaka “hayır” denmesi gereken bu maddelerdir.” Kararınız: “Kesinlikle “hayır”
**
Hatırlatma: Tarıma kotalar koyarak çiftçiyi, köylüyü, istediği ürünü ekmelerine engel oldular. Üretici tamamen mağdur edildi. Vatandaşı toprağından koparıldı. Ziraat oda başkanına ve çiftçi temsilcisine soralım;
Soru: “Çiftçiyi mağdur eden bu çarpıklığa çözüm olacak bir değişiklik var mı bu Anayasa değişiklik metninde?” Cevap: “Nerede… Mahıv ettiler mahıv…” Kararınız: “Halimizden belli olmuyor mu?…”
**
Hatırlatma: Hakları gasp edilen işçiler grev ya da eylem yaptıklarında Hükümet yetkilileri şöyle diyor; ‘ayaklar baş olmamalı.’ Bu anlayış şunu hatırlatıyor; işçiler “ayak” olarak algılanıyor ve ona göre muamele yapılıyor. İşçi sendika temsilcilerine soralım;
Soru: “İşçi emeğini sömüren sistem engellenecek mi? Anayasa değişikliğinde bu konuda bir madde var mı?” Cevap: “Sendika hukuk bürosundan, işçilerin menfaatine tek bir madde hükmü yoktur dediler. Bu duruma göre bir karar vermek gerekiyor.” Kararınız: Düşünüyoruz…
**
Hatırlatma: Hükümet bu Anayasa değişikliğiyle memurlara ‘toplu sözleşme hakkı’ verildiğini iddia ediyorlar. Hâlbuki memurların zaten toplu sözleşme hakları var, fakat grev hakları yok. Toplumun büyük bir kitlesini oluşturan memurlar “devletin nikâhlı memuru” olarak kabul edilir. Hükümetler onları siyasi amaçları için kullanıyorlar. Sosyal hak olarak eğer “toplu sözleşme” hakkı varsa bunun grev hakkının da olması gerekir. AB ülkelerinde grev hakkı olmayan memur yoktur. Anayasa değişikliğinde var olan bir şey tekrarlanmış fakat olmayan grevden bahsedilmemiş. Grev hakkı veren bir madde olabilirdi. Konunun muhatapları memur sendika temsilcilerine soralım;
Soru: “Bugüne kadar uygulanmakta olan sözleşmeli işçi / sözleşmeli memur haksızlığını ortadan kaldıran bir Anayasa değişikliği var mı? Memurlara Grev hakkı veriliyor mu?” Cevap: “Asla öyle bir grev hakkı yok, adı bile geçmiyor. Sözleşmeli işçi-memur konusu ise hiç gündeme getirilmiyor. Geldiğinde de 3C, 4C statülerini gösteriyorlar.” Kararınız: (Farklı cevaplar veriliyor.) Tabii ki “hayır”, “evet” de olabilir, “kararsızım” diyenler gibi.
**
Hatırlatma: Pamuk ve tütün tarlalarında, fındık bahçelerinde ucuza çalıştırılan çocukların, kadınların sefalet içinde ve sigortasız oldukları biliniyor. Bu konuda iyileştirici bir Anayasa maddesi konulabilirdi. İşçi temsilcileri ve tarım kooperatif başkanına soralım;
Soru: “Çeşitli işletmelerde ya da tarım alanlarında kaçak çalıştırılan kadınların, kızların, çocukların emek sömürüsünü durduracak, sigortalı ve sendikalı hale getirecek bir hüküm var mı bu Anayasa değişikliğinde?” Cevap: “Hayır, yok.” Kararınız: “Bilmiyoruz, daha vakit var.”
**
Hatırlatma: Bilindiği gibi bu hükümet, evlenmemiş kız çocukların babalarının üzerinden sağlık kurumu güvencesinden yararlanmaları yasaklandı. Çok fazla mağdur olan insan var. Ev kızlarına soralım;
Soru: “Evlenmeyen siz genç kızların bu mağduriyetlerini gideren bir değişiklik var mı?” Cevap: “Sigortadan birilerine sorduk. Değişiklik paketinde yok.” Kararınız: “Çaresiziz… Daha belli değil.”
**
Hatırlatma: Sosyal devlet demek vatandaşını her yönüyle koruyan ve kollayan devlet demektir. Sosyal demokrat örgüt ya da insan ise, sosyal ve toplumsal konulara öncelik tanıyan, uygulama programlarını, hedef ve amaçlarını toplumun istem ve ihtiyaçlarına göre düzenleyen, çalışan toplumcu örgütler ya da kişileri tanımlar. Mevcut iktidar da şöyle bir ifade kullanıyor; ‘en sosyal demokrat biziz’ diye. Öyleyse, toplumun mağdur belli kesimlerine en azından bazı haklar verecek programları ve uygulamaları beklenir.
Soru: “Anayasa değişiklik paketinde toplumun bu mağdur kesimlerine iyileştirici değişiklik var mı?” Cevap: “Hayır yok.” Kararınız: “Düşüneceğiz”
**
Hatırlatma: Mevcut hükümet; “herkesin yargıya başvurma hakkı olduğunu” iddia ediyorlar. Hâlbuki Devlet birimlerinde çalışan insanlardan bu hak ellerinden alındı. Hem yargıya başvurma hakkını elinden alacaksın hem de memura toplu sözleşme hakkı veriyorum diye övüneceksin. Bu bir çelişkidir.
Soru: “Toplu sözleşme hakkı verilmeyen memur yargıya başvurabilecek mi? Grev hakkı da olmadığına göre bu toplu sözleşme hakkının ne anlamı vardır?” Cevap: “Maalesef durum öyle…” Kararınız: “Hem evet, hem hayır…”
**
Hatırlatma: İlginçtir, her siyasi parti, iktidara gelmeden YÖK karşıtı beyanlarda bulunuyor. YÖK üstelik 1982 Anayasasının temel kurumlarından. Bu hükümet de iktidara gelince YÖK’ü kaldıracaklarını söylediler. Fakat YÖK tamamen ellerine geçince vazgeçtiler. Muhatabı olan akademisyenlere soralım;
Soru: “Düşman gibi gördükleri YÖK’ü kaldıran bir yasa maddesi var mı bu değişiklik paketinde? Cevap: “Niye olsun ki? Tüm YÖK organlarını işgal ettiler. Tüm üniversitelere şartsız “biat” edecek kişileri rektör yaptılar, biat etmeyenleri de değiştiriyorlar. Niye YÖK kaldırılsın ki?” Kararınız: “Susma hakkımı kullanıyorum…”
**
Hatırlatma: Mevcut iktidar “eğitim reformundan” bahsediyordu. Okumayan çocuklar, dershanelerin kapısında oluşan kuyruklar, parası olan ve olmayan ayırımı.. Eşit fırsatın verilmemesi gibi sorunlar var.
Soru: Anayasa değişikliği eğitimde hem “sorun” hem de “çare” gibi görünen dershaneleri tamamen ortadan kaldıracak ya da geliştirecek bir hüküm var mı? Cevap: “Hiç konu bile edilmemiş…” Kararınız: “Yorum yok…”
**
Hatırlatma: Mahkemeye düşen vatandaşın ömrü bitiyor fakat davası bitmiyor. Mahkemeler dosya deposuna dönmüştür. Adli reform yapılması gerekiyor. İktidar da “yargı reformu olacak” dedi. Anayasa değişikliğinde sadece Anayasa Mahkemesi ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) yapısını değiştiren maddeler var.
Soru: “Anayasa değişikliğinde mahkemelerde süren davaların sonuçlanması için bir madde hükmü var mı?” Cevap: “Hayır, yok.” Kararınız: “Yorum yok…”
**
Hatırlatma: ‘Yargı bağımsızlaşacak’ diyorlar. Anayasa mahkemesine tayin edilen yargıçların politik mülahazalar gereğince yapılmayacağına dair bir işaret yok. YAŞ arifesinde yargının nasıl siyasallaştığını Türk Milleti şahit oldu. Yargı, hem yasamanın hem de yürütmenin üzerinde olan bir güçtür. Çünkü yasama da, yürütme de yanlış yapabilir (Avrupa’daki sivil dikta rejimleri örneği). Bu yanlışları “Türk Milleti adına” denetleyen yüksek yargıdır. Eğer Anayasa mahkemesi siyasi iktidarın (hangi parti olursa olsun hiç fark etmez) kontrolünde, işgalinde olursa, yasama ve yürütmenin yapacağı yanlışların önüne geçilemez.
Soru: “Bu değişikliğin esas amacının yüksek yargının yapısını değiştirmek ve kendi ideolojisine uygun taraflı yargıçları tayin etmek ve bundan sonra, anayasanın “değişmesi teklif dahi edilemez olan” maddeler de dahil, istediği kararları meclisten çıkarmak ve böylece Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesini yok etmek olduğu iddia ediliyor. Siz bu görüşe katılır mısınız?” Cevap: “Kararsızım. Bu konuda şüphelerim var. Eğer demokratik bir anayasa isteniyorsa neden %10 barajını kaldırmıyorlar, neden dokunulmazlıkları kaldırmıyorlar, neden öncelikli olarak yüksek yargıyı hedef aldılar? Bunları düşündükçe bu teklifin samimiyetsiz olduğu kanaati hâsıl oluyor. Ve daha önce AKP ye oy vermiş olan bir seçmen olarak bu sefer çok tereddüdüm vardır.” Kararınız: “Herhalde hayır olacak”
**
Hatırlatma: Bir ülkede yargı bağımsız ve tarafsız değilse devletin çatısı çöker. Tüm Batı ülkelerinde yargı bağımsızdır, siyasi irade asla yargıya etki yapamaz… Türkiye’de bağımsız kalabilmek için direnen yargı, demokrasinin temeli olan kuvvetler ayrılığının vazgeçilmez unsurudur. 3Y dediğimiz yasama, yürütme ve yargı bir devletin varlık sebeplerindendir. Yasma ve yürütme politik mevkileri kapsadığından, politik ve popülist nedenlerle yanlış yapma ihtimali çok yüksektir. O takdirde tüm halk kesimleri zara uğrar. Bunu engellemek için anayasamız kuvvetler ayrılığı prensibine dayalı olarak hazırlanmıştır. Yasama ve yürütmenin görevlerini denetleyecek olan bağımsız yargıdır.
Soru: “Bu değişikliğin amacının, başbakanın ve cumhurbaşkanının emrinde olacak bir yapıyı sağlamak için olduğu iddia ediliyor ve böylece sivil diktanın kurulacağı dillendirilmektedir. Bu görüşlere katılıyor musunuz?” Cevap: “Söylediklerinizin büyük bir kısmına katılıyorum. Fakat sivil diktaya Türk Milleti müsaade etmez.. Gerektiğinde millet topyekûn olarak hürriyetine sahip çıkar.” Kararınız: “Demokrasi için, hürriyet için, cumhuriyet için Hayır”
**
Özetle;
Bu mini diyalogun ana fikri nedir diye sorguladığımızda, durum şöyle özetlenebilir: Sunulan Anayasa değişiklik paketinin içine “kadına pozitif ayrıcalık”, “engellilere avantajlar”, “Anayasa mahkemesine kişisel başvuru” gibi kamuflajlar dikkat çekicidir. Aslında seçmenin büyük bir kesimi, bu kamuflajın ilk ikisinin normal yasalarda var olduğunu ve halen uygulanan hükümler olmasına karşın göz boyama, aldatma-aldatmaca ile kamufle edilmiş bir tekrar olduğunun farkındalar. İktidarın esas amacı, Anayasa mahkemesi ile HSYK yapısını değiştirmek ve bundan sonra istedikleri yasaları Meclisten geçirtmeyi sağlamaktır. Yargı siyasal iradenin emrine girerse denetim görevini yapmayacağına göre, “dikensiz gül bahçesi” destekli sivil baskı rejimi hedeflendiğinin farkındalar. Fakat kafaları oldukça karışık olan beyan sahipleri de çok. Oy kullanacak her kesimdeki insanlarımız bir “korku” içindeler, açık olarak fikrini beyan etmekten çekiniyorlar.
Sonuç
Herkesin kendine sorması gereken bir soru vardır; “biz neyi oyluyoruz?” diye. Oy kullansın kullanmasın… Hiç kimse kendini de başkasını da aldatmasın; oylanan Anayasa değişikliği filan değildir; AKP’nin icraatlarıdır; PKK terörüdür, AB ve ABD nin Türkiye üzerindeki emelleridir… Emperyalistlerle iş birliği yapanların gafilce oynadıkları rollerinin oylanmasıdır… Türkiye’nin birliği ve bütünlüğüdür; Türkiye’nin geleceğidir, cumhuriyetin bekasıdır. Bunun böyle olduğunu iktidar da muhalefet de biliyor. Milletin kararını bekleyelim, sonucu görelim… Ülkemin geleceği için büyük endişelerim var; Tanrıdan dileğim endişelerimin hiç birinin gerçekleşmemesidir…
Özgür kalmak için, adalet içinde yaşamak için, Türkiye Cumhuriyetini bağımsız ve demokrat bir ülke olması için oylama yapılacaktır. Ülkemiz büyük bir tehlikeyle karşı karşıyadır. Bunun farkına varalım artık. Başını kuma gömen medya patronları, sivil toplum örgütleri, üniversiteler ve sağduyusuna her zaman güvenilen aziz Türk Milleti, tehlikenin farkına varalım; ülkemize, cumhuriyetimize, devletimize sahip çıkalım… 12 Eylül günü sandık başına gidip demokratik gücümüz olan HAYIR oyumuzu kullanalım.