Somali’de İslam Medeniyeti

106

 

Somali’de İslam medeniyetini anlayabilmek için çok iyi bir İslam Tarihi bilgisine sahip olmak gerekiyor. Somalililer Medine-i Münevvere’den önce İslam Medeniyeti ile şereflendiklerini söylüyorlar. Biz de Somali’de  İslam Medeniyetini araştırabilmek için başkent Mogadişu’daki İslam Medeniyeti eserlerini teker teker gezerek araştırmamızı sürdürüyoruz.

İlk ziyaretimizi Ataları,Irak Bağdat’tan gelen ve Abdulkadir Geylani hazretlerinin torunlarından olan Somali Ehli Sünnet müslümanları birliği başkanı Şeyh Ali   Şeyh İbrahim’in medrese ve dergahına yapıyoruz. Bizi milli kıyafeti, başında beyaz sarığı ile talebeleri ile kapıda karşılayan Şeyh Ali Şeyh İbrahim  “Hoşgeldiniz” diyerek bağrına bastı.Mogadişu merkezdeki bu dergah ve medresede 500’den fazla talebe okuyor.Talebelerin büyük bir kısmı şu an bayram arefesi olduğu için evlerine gitmişler.Bizleri talebeler kaside ve ilahi okuyarak karşılıyorlar.Osmanlı medrese sistemi ile eğitim görüyorlar.Yuvarlak bir halka çeviren talebeler diz üstü oturarak hocalarının okuduklarını tekrar ediyorlar.Okunan kitaplar tamamen ehli sünnet akidesi üzerine.Tefsir ve hadis kitapları ise bize hiç yabancı gelmedi.Tefsir -i Kebir  kitabı ile hadis kitapları  Buhari , Müslim ve Taberi  gibi  kitaplar  okutuluyor.

Talebelerin bir kısmı yatılı. Caminin etrafında üstü çinkolarla kaplı kilim ve hasır parçaları üzerlerinde yatıyorlar.Talebelerin gözünden zeka fışkırıyor.Talebelerin okuduğu ilahi ve kasideler dikkatimi çekiyor.Bizim kültürümüze hiç de yabancı değil. 800 yıl önce bugünkü Kırgızistan Fergana bölgesi  Oş Eyaletinden, Siracüddin Ali Oş-i tarafından yazılan Emali kasidesi ile yine ünlü bir kaside olan Kaside-i Bürde’yi kendilerine has sesler ile güzel bir şekilde okuyan öğrencilerin sesi, mimik ve hareketleri  gönlümüzü coşturuyor. Ne kadar güzel bakıyorlar ne kadar tatlı okuyorlar. O perişan ve fakir halleri içerisinde Bilal-i Habeşi edası  ve asalet ile ile okunan Kaside-i Bürde ve Emali Kasidesi’ni sadece dinlemekle kalmıyor gönlümüze nakş-ı bend ediyor, belgeseller görüntülerle tarihe not düşüp zamana noterlik yapıyoruz.

Bugün Türkiye’de bir çok Kur’an kursunda ve dini eğitim veren kuruluşlarda gerek Kasideyi Bürde ve gerekse “YEGULLÜL  ABDÜ,  FİBEDİL EMALİ” diye başlayan Emali kitabı Türkiye’deki talebelere  de okutulup öğretiliyor.Türkiye neresi Somali neresi? Demek arada binlerce kilometre olsa da kültürümüz medeniyet ve tarihimiz bir. Tekrar müderris ve meşai olan Şeyh Ali Şeyh İbrahim ile kucaklaşıp medreseden ayrılıyoruz. Hemen belirtelim burada insanların adı  babaları ve dedeleri ile anılmakta aslında Şeyh Ali Şeyh İbrahim ve Şeyh Ebubekir adındaki medrese hocası medreselerin arkasındaki büyük dedelerinin kabri başında Irak Bağdat’tan Somali’ye nasıl geldiklerini anlatıyor ve Hz.Hasan efendimizin torunlarından olduğunu Abdül Kadir-i  Geylani soyundan geldiklerini söylüyor ve dedeleri hakkında  ayrıntılı  bilgi veriyordu.Heyecanlı ve duygu yüklü bir atmosfer  içerisinde medreseden ayrılarak Somali’deki belgesel çekimlerimizi sürüdüyoruz. .

MOGADİŞU’DAKİ İSLAM MEDENİYETİ ESERLERİ

Moganişu’yu adım adım gezmeye devam ediyoruz. Savaşın yıkıp yok ettiği batılıların sömürdüğü, bir zamanların bolluk ve  bereketli Somali’si tam bir savaş enkazı içerisinde askerleri güvenlik çemberi içerisinde belgesel çekimlerimizi sürdürüyoruz. Şimdi Somali’deki islam medeniyetinin izlerini taşıyan tarihi  islam eserlerini ziyaret edeceğiz. Genel bir bilgi vermemiz  gerekirse 1200 yıllık tarihi camiler,türbeler,medreseler Somali’deki ihtişamlı islam medeniyetini  gösteriyor.İşte bu tarihi eserlerden  birkaçı; Şeyh Murad Camii, Şeyh Sufii Camii, Erbai Rukun Camii ve her caminin yanında türbe ve medreseler  ve kütüphaneler islam medeniyetinin ihtişamını bize anlatıyor.Somali’nin en eski camiilerinden birisi olan  Horasan medeniyetinden buralara gelen ve ünlü Tefsiri Kebir’in yazarı Fahrettini Razi hazretlerinin adına Hicri 677 yılında yapılan Fahreddin-i Razi Camisi.Bu camiileri ve tarihi yerleri gezerek belgesel çekeceğiz.

HORASAN ERENLERİ AFRİKA’DA

Mogadişü ve Somali’deki belgesel çekimlerinde önemli bir gerçeği daha tesbit etmiş oluyoruz. Horasan erenleri, alim ve evliyalarının sadece Anadolu, Balkanlar ve Kafkaslara gelmediğini Afrika coğrafyasında da çok sayıda Horasan ereni ve alimlerinin olduğunu görüyoruz. Ama ne acıdır ki savaşlar ve sömürü düzeni bu medeniyeti yıkıp yok etmiş Müslümanlar cahil kalmış.Tarihi eserler tahrip edilmiş. İnsanlar fakirleştirilmiş.Müslümanlar o kadar cahil bırakılmış ki camii, türbe ve medreselerde gördüklerim beni deşhette düşürdü.Aslında suçlu olan onlar değil suçlu olan tüm islam dünyası. Batılılar burayı sömürürken Müslümanlar sadece seyirci kalmış. Bugün de seyirci kalmaya devam ediyor. Bugün eğitim ve kültür adına fazla bir şey yapılmıyor. Bugün Türkiye Devleti ve Türk Yardım Kuruluşları Somali başta olmak üzere Afrika coğrafyasına sadece yardım götürüyorlar. Eğitim ve Kültür adına tarih ve ilmi araştırmalar adına maalesef hiçbir şey yapılmıyor. Aslında üniversitelerimiz araştırma enstitüleri, belgeselcilerimiz, yazar ve televizyon programcılarımız çok ciddi çalışmalar ve araştırmalar yapabilirler. Üniversitelerimizde Afrika araştırmaları merkezi kurulabilir.Çok ciddi sinema filmleri ve belgeseller hazırlanabilir, kitaplar yazılabilir. Bugün bunların eksikliği hissediliyor.

AFRİKA İLE İLGİLİ ARAŞTIRMA YAPANLAR…

Bugüne kadar afrika ile ilgili ciddi araştırma yapan sadece iki yazarımız ve akademisyenimiz var.Bunlardan birisi Türk Diyanet Vakfı Bursu ile Fransa’da yüksek linans eğitimi ve akademik araştırmalar yapan Orta Afrika’da Çat büyük elçisi olan değerli arkadaşım Ahmet Kavas bey.Diğeri ise çok değerli araştırmacı yazar Cengiz Orhonlu. Cengiz Bey’e bir Afrikalı’nın Osmanlının Afrika politikası ile ilgili sorduğu soruya yeteri kadar cevap verememesi üzerine, 1976 yılında “Osmanlı İmparatorluğunun Güney siyaseti: Habeş Eyaleti”adlı muhteşem bir kitap hazırlaması çok büyük bir hizmet.Bu iki araştırmacı yazarımızın Afrika ile yaptığı çalışmalar Türkiyenin Afrikaya bakış açısını  tümü ile değiştirerek, 55’e yakın ülkenin olduğu Afrika’da on yıl önce sadece on iki Afrika ülkesinde Türk Büyük Elçiliği vardı.Bugün bu sayı  otuz üç .Yakın bir gelecekte kırktan fazla Afrika ülkesinde Türk Büyük Elçiliğinin açılacağı bilgisini öğrenmenin mutluluğu ve sevinci  içerisinde Doğu Afrika’da  Somali’nin başkenti Moğadişu’da belgesel çekimlerimize tüm hızı ile devam ediyoruz..

SOMALİ DEĞİL HABEŞİSTAN

Türkiye  gündemine Somali daha yeni  geldi. Aslında Somali bir zamanlar Osmanlının Habeş eyaletinin bir parçasıydı. Osmanlı 360 yıl Doğu Afrika ve Habeşistan’ı yöneltmişti.Habeşistan İslam Medeniyeti tarihi içinde çok önemli. Müslümanlar daha Medine’yi Münevere’ye  hicret etmeden  önce islam medeniyeti Habeşistan’a  gelmişti. Peygamberimizin emri ile Habeşistan’a hicret etmişlerdi. Habeşistan ilk Müslümanlara kucak açmıştı. Afrika’da islam medeniyetini anlayabilmek için önce Habeşistan’ı  anlamak ve bilmek gerekiyor. Tarihi Habeşistan bugünkü Yemen  Etiyopya Eritra Cibuti ve Somali, Kenya bölgesinin bulunduğu yeri kapsamaktaydı. Habeşistan islam medeniyetinin önemli bir coğrafyası. Habeşistan’ı daha iyi anyabilmek için islamın ilk hicreti, Kral Necaşi, Süleyman Peygamber, Belkıs’ın Sarayı, Ebrehe’nin Fil ordusu ve Veysel Karani ve Bilal-i Habeşi’leri anlamak gerekiyor.Bir zamanların Habeş eyaleti  içinde olan Somali’nin başkenti  Mogadişu’daki belgesel çekimlerimizi sürdürürken islamın ilk hicretinin gerçekleştiği  bir zamanlar Osmanlı’nın Habeş eyaleti olan Habeşistan ile ilgili  bilgileri sizlerle paylaşmaya devam ediyorum..

OSMANLI’NIN HABEŞİSTAN’DAKI ZEYLA BÖLGESİ..

Somali’nin Adel bölgesinde toplam 25 bin nüfuslu  Zeyla tarihimizde  çok önemli bir yer. Habeşistan’ı anlatırkan Zeyla’yı çok iyi bilmek gerekiyor. Bugün Somalıland’da Hint okyanusu sahilinde olan Zeyla Müslümanların ilk Habeş eyaletine çıktığı bölge olarak ta anılmakta. Zeyla, Aden Körfezi’ne kıyısı olan ve Somali´de bulunan bir yer. Zeila, Somaili´nin Adel bölgesinde yer almaktadır. Batısında Harar şehrine uzaklığı 320 km, Doğusundaki Berbara şehrine uzaklığı ise 270 km´dir.

Zeyla, 7. yüzyılda Müslüman Arap fetihleriyle  islam medeniyeti ile şereflendi. 1415 yılında kurulan Adal Sultanlığı´nın ilk başkenti Zeyla olmuştur. Bu devlet 1555 yılında Osmanlılar tarafından  Kanuni Sultan Süleyman tarafından  fethedilerek Osmanlı yönetimine girip,  Zeyla kazası kurularak Habeş Eyaletine bağlanmıştı. Zeyla üzerindeki Osmanlı yönetimi  361 yıl olup, 1916´da İtalyanların  bölgeyi  işgal etmesine kadar sürmüştü.

HABEŞİSTAN’IN KALBİ HARAR’DA ATIYOR

Harar’da bir taraftan açlıktan boğuşan insanlar diğer taraftan turistler. Belki de hiç birbirlerini anlayamıyorlar bu insanlar. Turistler bu insanların  neden bu kadar aç, muhtaç ve perişan olduklarını düşüne dursunlar. Burada acı bir gerçekle karşı karşıyalar insanlar. AÇLIK, SEFALET…

Etiyopya’nın turistik şehirlerinden birisi Harar.  Müslümanlarca kutsal kabul edilen Harar 15. yy.da Osmanlı  yönetimine girmişti. Harar’ı çevreleyen surlar 16.yy. ortalarında Amir Nur Ibn al-Wazir Mujahi tarafından inşa edilmiş.

Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’nın yaklaşık 500 km. doğusunda bulunan Harar, bugün halen bir kasaba görümünde.  Müslümanlarca kutsal kabul edilen Harar’ı kuşatan duvarlar arasında 90’dan fazla cami bulunmakta.

Kral Haile Selassie’nın evi bugünlerde bir şifacı tarafından kullanılmakta.  Kanserden şeker hastalığına birçok hastalığı iyileştirdiğine inanılıyor bu şifacının.

HABEŞİSTAN’A İLK HİCRET NASIL GERÇEKLEŞMİŞTİ ?

Müslümanların gördüğü baskı ve zulüm dayanılmaz bir hâl almıştı. Ambargolar, işkenceler birbirini takip ediyordu. Herkes canından, malından, ırz ve namusundan endişe ediyordu. Bu şartlarda, Allah Resulü´nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) “O, ülkesinde kimseye zulmedilmeyen kraldır.” diyerek övdüğü Necaşi Eshame´nin ülkesine, Habeşistan´a hicret izni çıktı. Farklı tarihlerde iki ayrı kafile halinde yola çıkan sahabeler, Kızıldeniz´i aşarak Afrika topraklarına geçti. Burada, Hz. Peygamber´in (sallallâhu aleyhi ve sellem) haber verdiği gibi hürmetle karşılandılar, aziz birer misafir gibi ağırlandılar.

Necaşi, heyetin iftiralarını, yalanlarını dinledikten sonra, kendisine sığınan insanları dinlemeden bir karar vermeyeceğini beyan etti. Müslümanlardan bir grubun saraya çağrılmasını istedi. Allah Resulü´nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) amcasının oğlu, Hz. Ali´nin de büyük kardeşi olan Cafer b. Ebu Talip (r.a.) başkanlığındaki heyet, Necaşi´nin huzuruna çıktı. O günün protokol kuralları uyarınca hükümdarın huzuruna çıkanlar secde ederlerdi. Fakat onlar inançlarının gereği olarak bunu yapmadılar. Müşrikler buna çok sevinmişler, huzurdan kovulacakları hevesine kapılmışlardı. Ama Necaşi tepki göstermedi, onları saygıyla dinleyip sorular sordu.

Cafer b. Ebu Talip (r.a.) özetle şunları söylemişti: “Biz, cahil bir kavimdik. İçki içer, kumar oynar, zina eder, insan öldürürdük. Bütün kötülükleri irtikâp eder; fakat tek faziletli iş işlemezdik. Allah (c.c.), içimizden bir peygamber gönderdi. O bize doğru yolu gösterdi. Bizi her türlü kötülükten çekip çıkardı ve her türlü faziletle donattı.”

Hıristiyan olan Necaşi Eshame, Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Meryem´i sordu. Cafer (r.a.), hicretlerinden hemen önce inen Meryem Sûresini okudu. O okudukça Necaşi´nin gözlerinden yaşlar akıyordu. Sonunda eğilip yerden ince bir çöp aldı ve tarihe geçen şu sözleri söyledi: “Allah´a yemin ederim ki, sizin peygamberinize nazil olanlarla, Hz. İsa´ya inenler arasında şu çöp kadar dahi fark yoktur!..”

Habeş kralı Necaşi Eshame, Mekke müşriklerinin getirdiği hediyeleri de geri çevirip, ülkesine sığınan Müslümanları himaye edeceğini ilân etti. Bu kararı rahiplerin muhalefetine rağmen verdi. Nakledildiğine göre, Müslümanlarla çok kısa süre görüşmesine rağmen onların anlattıklarından ve yaşantılarından etkilenip kısa zamanda İslam´ı kabul etti. Hicret´in 9. yılında, vefatını vahiy yoluyla öğrenen Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) gıyabında bizzat cenaze namazını kıldırdı. O günden bu yana Necaşi, zulme uğramış Hak dostlarına kucak açan, kol kanat geren adil hükümdar olarak Müslümanların gönlünde taht kurdu.

Gördükleri maddi ve manevi işkenceler sebebiyle vatanlarını bırakmak zorunda kalarak Habeşistan´a (614 ve 615 yılında) hicret eden sahabeler, Afrika´nın ilk Müslüman topluluğunu oluşturdular. Birinci kafilede 4´ü kadın 15, ikinci kafilede ise 19´u kadın 111 sahabenin olduğu naklediliyor. Bu insanlar, köklü bir geçmişe sahip, Habeş krallarının hüküm sürdüğü bölgeye, Etiyopya´nın kuzeyine, bugünkü Tigray eyaletinin başkenti Mekele yakınlarına yerleştiler. Bugün bu belde Necaşi köyü olarak tanınıyor.

Örnek yaşayışlarıyla, Necaşi´nin de aralarında bulunduğu çok sayıda insanın İslam´ı kabul etmesine vesile oldular. Vefatından sonra Necaşi´nin cenazesi bu köye defnedilmiş. Bu sebeple köy, onun adını almış. Köyde Necaşi´den başka, vatanlarına geri dönmeyip burada kalan 15 sahabenin de kabri bulunuyor.

MEDENİYET MERKEZİ HABEŞİSTAN’A YOLCULUK

AFRİKA´NIN İLK  CAMİSİ HABEŞİSTAN’DA

Etiyopya’nın başkenti  Addis Ababa ve doğudaki Awash´dan, kuzeye doğru 840 km uzaklıkta olan Necaşi köyünün bulunduğu Mekele  görülmeye değer.  Necaşi köyü Etiyopya’nın  11 eyaletinden biri olan Tigray eyaletinin başkenti Mekele´nin 60 km kuzeyinde, Eritre sınırına 80 km mesafede. Köyün kurulduğu dağa tırmanan yol, dar ve keskin virajlarla dolu. Yeşillik olarak yol kenarlarında daha çok kaktüsler göze çarpıyor. Girişe az bir mesafe kala bir kilise dikkat çeker:

Köye merkezindeki  meydan var. Hayvanların ve çocukların gezindiği meydanın hemen solunda cami yer alıyor. Necaşi türbesi ise caminin gerisinde. Etiyopya Müslümanları için büyük öneme sahip olan caminin, Afrika´nın ilk mescidi olduğu belirtiliyor. Zaman içinde birkaç kez yeniden inşa edilmiş, genişletilmiş.

Necaşi köyünün, Müslümanlarla Hıristiyanların barış içinde bir arada yaşadıkları ilk yer olarak tarihî öneme sahip, sembol bir mekân . Burası  Peygamberi  Hz. Muhammed´in (sallallâhu aleyhi ve sellem) arkadaşlarına barış ve güven içinde yaşayabilecekleri yer olarak gösterdiği, vaat edilmiş bir mekan.” Müslümanların 614 ve 615 yıllarında iki kez Medine’den önce hicret ettikleri bölge, yani Habeşistan bölgesi.

Bugün  Etiyopya, Sudan, Eritra, Cibuti, ve Somali bölgelerini  kapsayan Habeşistan toprakları, sadece Necaşi´nin değil İslam´ın ilk müezzini Bilal-i Habeşi´nin de ana vatanı. Peygamberimiz´in “Annemden sonraki annem Ümmü Eymen´dir.” buyurduğu hanım da Habeşistanlı.Bir zamanlar Yemen’de Habeş bölgesiydi. Veysel karani’de Yemenli…

Necaşi köyüne 200 km kadar mesafede bulunan Aksum şehri, Habeş krallıklarının eski başkenti. Necaşi’nin sarayının bulunduğu, sahabileri kabul ettiği şehir burası. Hz. Süleyman ve Sebe melikesi Belkıs´ın oğlu Kral 1. Menelik döneminde büyük bir medeniyet merkezi olduğu rivayet ediliyor. Bölge üç semâvi dinin ilk dönemlerine ait mabetlerle dolu. Eski kimliklerini koruduğu söylenen buradaki kiliseler, Batı´dakilerden farklı. Bu yüzden bazı Batılılar tarafından “İslam tesiri altında kalmakla” eleştirildikleri belirtiliyor.

Türkiye´deki pek çok insan Necaşi´yi “Çağrı” filminden tanıyor. Ama o büyük şahsiyetin kabrinin Etiyopya´nın küçük bir köyünde olduğunu, yanında sahabelerin de yattığını bilen pek azdır.

Halk Necaşi´ye ve yanındaki sahabelere karşı öyle saygılı ki, türbenin bahçesine dahi ayakkabılarını çıkararak giriyorlar. Türbede sadece Necaşi´nin kabri yok. Hemen yanı başında sahabelere ait olduğu belirtilen 15 kabir daha bulunuyor. Kabirlerin hepsi yeşil bir perdeyle görünmeyecek şekilde kapatılmış.

Necaşi türbesini ziyarete gelenlere  hediye edilen  yazıda şu bilgiler yer alıyor: “Selam olsun sana ey faziletli hükümdar, selam olsun sana ey adil hükümdar, selam olsun sana ey Allah Resulü´nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) hakkında ´O, ülkesinde kimseye zulmedilmeyen kraldır.´ dediği şahsiyet, selam olsun sana ey Allah Resulü´nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) ashabını ağırlayan, selam olsun sana ey Cafer b. Ebu Talib´e (r.a.) ´Sizler benim topraklarımda emin olarak kalın.´ teminatında bulunan, selam olsun sana ey halkına ´bu insanlara kötü davranan her kim olursa cezalandırılacak´ fermanında bulunan, selam olsun sana ey Al-i İmran sûresinde bir ayette, Allah-u Teala´nın Efendimize övdüğü yüce insan, selam olsun sana ey ´eğer o peygamber benim ülkemde bulunmuş olsaydı onun ayaklarını yıkardım, bir an bile hizmetinden geri durmazdım´ diyen kimse, selam olsun sana Kuran-ı Azimuşşan´ı dinlerken gözyaşı döken, selam olsun sana ey Allah Resulü´ne (sallallâhu aleyhi ve sellem) armağanda bulunan, selam olsun sana ey Allah Resulü´nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) yerine mehir ödeyerek O´nu Ummü Habibe binti Ebu Süfyan ile nikahlayan, selam olsun sana ey Allah Resulü´nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) mektubunu fildişi bir kutuda muhafaza eden, selam olsun sana ey Allah Resulü´nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) ve ashabının (r.a.) gıyabına cenaze namazı kıldığı şahs-ı muhterem, Cenab-ı Allah tüm bunlar için seni cennette Allah Resulü´ne (sallallâhu aleyhi ve sellem) yoldaş eylesin ve Cenab-ı Allah bizleri cennetinde Allah Resulü (sallallâhu aleyhi ve sellem) ile ve seninle buluştursun. Amin.”

İngilizce yazılmış metnin altında duanın Şeyh Ömer Ebrar tarafından derlendiği yazıyor. Kâğıtta, duadan başka yanda tercümesini göreceğimiz Hz. Peygamber´in (sallallâhu aleyhi ve sellem) Necaşi´ye yazdığı mektup ile bu mektuba Necaşi´nin verdiği cevap ve burada kabri bulunan sahabe isimleri de yer alıyor.

Necaşi, Habeş krallarına verilen genel bir ad. İslam´ı kabul eden Necaşi´nin ise Necaşi Eshame olduğu naklediliyor. İlk Müslümanları ülkesine kabul eden Necaşi ile Hz. Peygamber´in (sallallâhu aleyhi ve sellem) cenaze namazını kıldırdığı Necaşi´nin aynı kral olmadığını savunan bazı düşünceler de bulunmakla birlikte, pek çok İslam âlimi gibi Etiyopyalı Müslümanlar da, iki kralın aynı kral, yani Necaşi Eshame olduğuna inanıyor.60 kilometre uzaklıktaki Mekele, ülkenin en gelişmiş şehirlerinden birisi. Tigray bölgesinde, Necaşi´ye yakın bir konumda bulunan ve Hıristiyanlarca kutsal sayılan Aksum şehrine, başta Batılı ülkelerden olmak üzere dünyanın değişik yerlerinden her yıl binlerce turist gelirken, islama kucak açan ve ilk Müslümanların hicret ettiği  bu coğrafya ya  İslam dünyasının ilgi göstermemesi ve  buraları ziyaret etmemesi gerçekten büyük bir eksiklik. Necaşi ve Bilal Habeşi´nin yetiştiği  coğrafya  ve onların  torunları  sizleri bekliyor. Sizler ne zaman Habeşistana   gideceksiniz?

HZ. PEYGAMBER´İN (SAV) NECAŞİ´YE GÖNDERDİĞİ MEKTUP

“Rahman ve Rahîm olan Allah´ın adıyla!

Allah´ın Resûlü Muhammed´den Habeşistan kralı Necaşi Ashâm´a!

Selâm senin üzerine olsun. Yegâne güç ve kudret sahibi Kuddûs, Mü´min ve Müheymin olan Allah´a hamd ediyorum. Şehâdet ederim ki İsa, Allah´ın ruhu ve kelimesidir. Onu bakire, saf, temiz ve namuslu Meryem´in rahmine ilkâ etmiştir ve böylece Meryem, İsa´ya gebe kalmıştır. Âdem´i de eliyle ve yine nefhasından yaratmıştır. Seni bir ve ortaksız olan Allah´a inanmaya davet ediyorum. Onun taati üzerinde yardımlaşmaya, O´na tâbi olmaya, O´na ve benim getirdiğime iman etmeye davet ediyorum.

Ben Allah´ın Resulüyüm. Sana amcamın oğlu Cafer ile beraberindeki Müslümanları gönderdim. Onlar sana geldiklerinde kendilerini misafir et. Kibirden sakın. Seni ve askerlerini Allah´a inanmaya davet ediyorum. Ben vazifemi tebliğ ettim, nasihatte bulundum. Benim nasihatimi kabul ediniz.

Selâm hidayete tâbi olanların üzerine olsun”

NECAŞİ´DEN HZ. PEYGAMBERE (SAV) CEVABÎ MEKTUP

“Rahman ve Rahîm olan Allah´ın adıyla!

Necaşi Asham b. Ebcer´den Allah´ın Resûlü Muhammed´e. Ey Allah´ın Peygamber´i! Allah´ın selamı, rahmet ve bereketi senin üzerine olsun. Allah´tan başka ilâh yoktur. O Allah ki beni İslâm´a hidayet etmiştir. Ey Allah´ın Resûlü! İsa ile ilgili sözlerini içeren mektubun bana erişti. Göklerin ve yerin rabbine and içerim ki İsa senin söylediğin gibidir, fazlası değildir. Biz senin bize gönderdiğini tanıdık. Onları, amcanın oğlunu ve arkadaşlarını misafir ettik.

Şehâdet ederim ki sen Allah´ın resûlüsün, doğrusun ve Allah tarafından da tasdik edilmişsindir. Sana ve amcanın oğluna biat ettim ve onun eliyle âlemlerin rabbine teslim oldum.

Ey Allah´ın Rasûlü! Sana Erîha b. Ashâm b. Ebcer´i (yani oğlumu) gönderiyorum. Sana gelmemi istersen, gelirim. Şehâdet ederim ki senin söylediklerin haktır.”