Sokak Ortasında İki Şehit ve Arkasındaki Gerçekler (4)

80

Amerikan Savaş Akademisinin yayınlarında, savaşların geleceği dünyanın geri kalmış şehirlerinin sokaklarından, lağımlarından ve derme çatma evlerinden geçmektedir. Tabi bu süreçte saldırı yapılacak şehirlerin bilgilerinin ele geçmesi önemli bir durumdur.

Her şehrin yapısı ve insanları aynı olmadığı için buna uygun taktik ve strateji geliştirmek için şehirlerin incelenmesi, bilgilerin düzenli olarak kaydedilmesi gerektiği belirtilmektedir.

ABD’nin düşünce kuruluşlarından RAND bu amaçla, İstanbul dâhil olmak üzere pek çok şehirde ve ülkede Amerikan ordusu adına araştırmalar yapıyor.

Geçenlerde, TÜİK verilerine göre 73 milyon olan Türkiye nüfusunu CIA, 78 milyon olarak açıkladı. Bu açıklama ulusal basında da yer aldı. Bu bilgiler de ABD’nin Türkiye’ye ilgisinin ayrıntıları hakkında yeterince bilgi vermiyor mu?

RAND gibi düşünce kuruluşlarının ABD ordusu için oluşturduğu açık istihbaratlar ARROYA araştırma merkezine gidiyor. Bu merkezde değerlendirilen ilginç çalışmalardan birisini de; “Nüfus Hareketlerinin Gelecek Çatışmalara Etkisi” oluşturuyor. Bu çalışmanın ana fikri; “aşırı göç alan şehirlerin, şehirleşmiş terör doğurma yapısıdır”. Bu ana fikrin günümüz Türkiye’sinde yaşanan terör odaklı ayrılıkçı hareketin nereden ve neden kaynaklandığını izaha yardımcı olacağını düşünüyorum.

Onun için tekrar söylüyorum: “Sokak ortasındaki iki şehit” vicdanımızı kanatıyor. “Yetti artık, ip inceldiği yerden kopsun!” dedirtiyor ama ABD-İsrail İmparatorluğunun oluşturmak istediği yeni emperyalizm; tam da bunu istiyor. Bu tahrikler neticesinde, Türkiye’de oluşacak muhtemel Türk-Kürt çatışması, her iki halka tarifi imkânsız ve nesiller boyu onarılmayan acılar ve tahripler yaşatır ama ABD ve İsrail ile taşeronlarının ekmeğine yağ sürer.

Namuslu Türk ve Kürt aydınlarını, ateş kendilerini bulmadan ve kalabalıklar harekete geçmeden bu ateşi söndürmek üzere elinden geleni yapmaya davet ediyorum. Ateş onları bulduğu zaman ortada ne kurtarılacak Kürt ne Türk ne de bir vatan kalır. “Bad el harab’ül Basra” olduktan sonra hiçbir pişmanlık işe yaramaz ve kafayı kuma gömmek sizi mesuliyetten kurtarmaz. Unutmayın bombalar patlamaya başladığında ilk ağzını açan siz olacaksınız ve o nedenle ilk vurulan da siz olacaksınız. Çünkü bu milletin milli hafızası sizsiniz ve o hafıza yok edilmedikçe taşeronlar ve efendileri kendilerini hep tehlikede hisseder. İnanmıyorsanız, Irak’ın hafızasına ne olmuş lütfen bir bakın!

Sokak ortasında iki şehit ve daha binlercesi; ‘bu vatan bölünmesin, Türkiye Cumhuriyeti bütün vatandaşları hür ve müreffeh olarak ebediyen yaşasın’ diye canlarını verdiler. Onların bu şahadetini bir iç savaş vesilesi yapamayız, aksine birleştirici ve bütünleştirici bir merhem olarak değerlendirmeliyiz. Herkes diyor ki; Cumhurbaşkanı, Başbakan; Savunma Bakanı, Genel Kurmay Başkanı niye susuyor? Ne yani! Onlar, geçmişte binlerce kez olduğu gibi,” kanları yerde kalmayacak, eli kanlı katiller en ağır şekilde hak ettikleri karşılığı bulacaklar, devletimiz terörizmle mücadelesini kararlı bir şekilde sürdürecektir” deselerdi siz görevinizi yapmış mı olacaktınız?

Şehitler kanlarının ve canlarının, geride bıraktıkları bağrı yanıkların haklarını senden, benden ve hepimizden günü geldiğinde tahsil edecekler, üstelik yedi kuşak geleceğiniz sürünerek acılar ve sefalet içinde bu borcu ödeyecekler ama onlar yine de haklarını helal etmeyecekler.

Siz, şehit haberlerini duyduğunuzda; ‘aman yine acıklı haber, dayanamayacağım’ deyip tek tuşta başka kanala geçebilme özgürlüğünüzü o şehitlere borçlu olduğunuzu düşündünüz mü? Düşündüyseniz, onların şehit oldukları idealleri yaşatmak adına bu vatan için ne yapıyorsunuz?

Benim görebildiğim tek şey; şehitlere askeriyenin eskiyen demirbaşları, askeri tabirlerle ‘HEK ve KAL’ deposuna kaldırılan envanteri muamelesi yaptığımızdır. Yaşayan ölüler gibi yapmayıp onların haklarını verseydik bu gün ABD ve İsrail’in oyuncağı, küresel sermayenin kölesi olmazdık.

Sokak köpekleri için ne yapabilirim diyenlerin hassasiyetine eyvallah ama vatanın bölünüp parçalanmaması, bizim birlik ve beraberlik içinde yaşamamız için canını verenler için, çocukların, torunların, kendin için ne yapıyorsun? Mesela Türk-Kürt Kardeşliği Derneği kurdum, komşumla arada bir latife ederiz diye iki kelime Kürtçe öğrendim, düğünlerinde halay çektim, taziyelerine gittim onlardan elimi ayağımı çekmedim de…  

Haydi, anlat bana! Buradan yazmazsam, ellerini öpmezsem namerdim ama sakın,’ şehidim hakkını helal et bize’ diye slogan attığını söyleme ve incitme bu vatanın bağrında sıra dağlar gibi duranları! (SON)