Biraz gerilere götürmek istiyorum sizi. Yıl 2000. Yer İstanbul Sheraton Oteli. Kısa ismi RUİAD olan Rumelili İş Adamları Derneği’nin yemekli bir toplantısı var. Konuk da çiçeği burnunda Emekli Orgeneral Çevik Bir. 04 Şubat 1997 de tankları Genelkurmay Başkanı Orgeneral Karadayı’dan habersiz Sincan’da yürüten, dönemin Genelkurmay 2.Başkanı Orgeneral olarak, o döneme mühür vurmuş önemli bir isim.
“Şeriatçı bir yönetime karşı, müdahalenin kaçınılmaz olduğu” şeklindeki düşüncesini, her fırsatta emrindeki komutanlara ve Genel Kurmay Başkanı Karadayı’ya ileten Çevik Bir ile ilgili 8 Eylül 2003 tarihli Vatan Gazetesi’nde Bilal Çetin imzalı çıkan yazıdan bazı alıntılar yapmak istiyorum.
Sonra konumuza tekrar döneriz.
“4 Şubat sabahı Sincanlılar müthiş bir palet gürültüsüyle uyanıyorlar. 15 tank, 20 zırhlı kariyer, cip ve REO’lardan oluşan konvoy ağır ağır Sincan’ın ana caddesinden ilerliyor.. İlçe merkezine gelindiğinde birlik komutanı yüzbaşı çadırı arıyor, ama çadır çoktan kaldırılmış. Çünkü kamuoyundan yükselen sert tepki RP’lileri de endişelendirmiş ve o gün akşam saatlerinde RP Genel Merkezi, Belediye Başkanı Yıldız’a “o çadırı kaldır” talimatı vermişti. Palet gürültülerinin Sincan caddelerinde duyulduğu sabahın erken saatlerinden itibaren Ankara’da müthiş bir panik yaşanmaya başlıyor. Darbe oldu mu, oluyor mu konuşmaları sürerken Genelkurmay’dan kısa bir açıklama geliyor: “Motorlu yürüyüş tatbikatı yapılıyor.”
Haberi duyan Cumhurbaşkanı Demirel, Genelkurmay Başkanı Karadayı’ya telefon ediyor. Karadayı, Cumhurbaşkanı Demirel ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından 2. Başkan Çevik Bir’i makamına çağırıyor. Karadayı oldukça sert bir ifadeyle “Tank emrini kim verdi?” diye soruyor. “Ben verdim komutanım” oluyor Bir’in yanıtı. Bir an susuyor Karadayı ve şunları söylüyor: “Keşke yapmasaydın. Durum nazik bir noktada. Cumhurbaşkanı ile konuşuyoruz. Bu ayki MGK toplantısında her şeyi halledeceğiz…” Çevik Bir kıpkırmızı oluyor, adeta kendini kaybediyor, Karadayı’nın üstüne yürüyor ve iki eliyle yakasına yapışıp çok sert bir ses tonuyla şunları söylüyor: “Komutanım Türkiye elden gidiyor, siz ne diyorsunuz. Demirel de bizi uyutuyor. Çıkın bakın birlik komutanları neler söylüyor, bugün Türk Silahlı Kuvvetleri’nin alt personeline bile sorsanız hâlâ ‘Bunları niye seyrediyoruz’ diyorlar, İrticanın Atatürk Cumhuriyeti’ni ele geçirişini seyredecek miyiz? Bunun sorumluluğunu nasıl taşırız?”
Bu olayın ardından hepimizin yakinen bildiği 28 Şubat tarihinde alınan MGK tavsiyesi (!) yapılıyor RP-DYP Hükümeti’ne.
Biz gelelim yine Fenerbahçe’nin Efsanevi Başkanı Ali Şen’in yöneticiliğini yaptığı o RUİAD Toplantısı’na.
Basın yoğun ilgi göstermişti. Kimler yoktu ki. Hatırımda kalanlardan bazıları Mehmet Ali Birand, Deniz Arman, Ali Kırca ve Reha Muhtar.
Reha Muhtar bir soru sordu Bir’e.
– 1960- 1971-1980 derken 28 Şubat. Türkiye’nin kaderi midir bu? 1960 İhtilali’nde babam elimden tutup, “Oğlum gel bak tanklar geçiyor” deyince korktum. Bu tanklar ne zaman kışlaya dönecek?
Çevik Bir bu soruya karşılık bir soruyla cevap verdi Reha Muhtar’a.
– Kaç doğumlusun sen?
Reha Muhtar;
– 1959.
Çevik Bir’in; “1960 ta 1 yaşındayken mi hatırlıyorsun bunu sen“ şeklindeki cevabı karşısında Reha Muhtar’ın düştüğü duruma herkes gibi ben de gülmüştüm.
Gecenin bombasını ise Gazeteci Mehmet Ali Birand patlatmıştı. Soru sordu Çevik Bir’e.
– Efendim, şimdi size bir soru soracağım. Ama cevabını da net olarak almak istiyorum. Cumhurbaşkanlığı’na aday mısınız?
Çevik Bir, lafı biraz sağından solundan dolaştırsa da sonunda gönlünden geçeni, ağzındaki baklayı çıkarttı.
– Şartlar da uygun olursa neden olmasın.
O cevapla birlikte Çevik Bir’in hayallerinin sonu oldu. Zira artık 28 Şubat’ın o güçlü Paşa’sı gitmiş, siyasetçi Çevik Bir gelmişti. Bunu teyiden hemen bu cevaptan sonra salonda bulunan Kurt Politikacı Orhan Keçeli’nin Bir’e dönerek; “Size Paşam yerine Çevik Bir diyebilir miyim” diye sorması bitişin de başlangıcıydı.
Bu anımı sizinle neden paylaştığıma gelince:
Bütün bunlardan sonra 2002 de AKP İktidar oldu. Hem de tek başına.
28 Şubat’ın Mimarı diye bilinen Çevik Bir, bu Hükümet’in görevlendirmesiyle mutemet bir vatandaş olarak, AKP İstanbul Milletvekili Alaattin Büyükkaya, RUİAD Başkanı Em. General İdris Koralp ve beraberindeki heyetle geçen yıl Makedonya’daki seçimlerde Türk Partisi TDP’ye duygusal (!) ve de fiziki destek vermek üzere Makedonya’ya gidiyor.
Peki, şimdi söyleyin bakalım. Komutanlara yönelik bu operasyona 28 Şubat’ın rövanşı diyenlere sesleniyorum özellikle.
– 28 Şubat kime yaramış?
– 28 Şubat Paşası’nın Hükümet ile bu kadar yakın olmasını nasıl izah edeceksiniz?
Madem bir rövanş var, öyle ya, hayali falan değil, harbi bir müdahalenin gerçek Mimarı ile ilgili neden herhangi bir girişim yok da aksine bir yakınlaşma söz konusu.
Yoksa 28 Şubat, “Bu Hükümet’in temellerinin atılmasına yardım etmekten başka bir şey değildir” diyenler haklı mı?
Veya 28 Şubat’ın Mimarı, Amerika’nın koruyup kolladığı bir askerken, gözaltına alınanlar Amerika’nın yaramaz çocukları mı?