Siz, Nesiniz, Neyin Derdindesiniz?

90

Yaşı altmış civarındaki bir arkadaşım,
çözümünde çaresiz kaldığı bir sırrını paylaşmak istediğini, sıkılarak söyledi. Konunun
mahremiyetine dikkat çekerek “Bir gün sosyal medya vasıtasıyla, yeni emekli
olduğunu söyleyen bir erkek, benimle yazıştı, derdini yüz yüze anlatabilmek
için dükkânıma geldi, bana ‘Fazla bir şey değil, sadece senin karın olmak
istiyorum.’ dedi. Bu isteğinin bir sapkınlık olduğunu kendisine ifade ettim.
Ben şimdi buna nasıl yardımcı olayım?” cümleleriyle sıkıntısını dillendirdi. Ben
de aklımın yettiğince bir şeyler söyledim.

Yine, oğlu cinsel sapkınlığa düşen bir
babanın mahcubiyetine ve kızı yanlış ilişkilere giren annenin ezikliğine şahit
olmuş, bu insanları teselli etmek adına söyleyecek söz bulamamıştım. Cinsler
arasındaki yanlış tercih ve yönelişlerin, tedaviye muhtaç hastalık olarak
algılandığı dönemden, sanki bu ilişkilerin, özgürlüğün gereği olarak övünçle
yaşanması gereken zemine sürükleniyoruz.

Konu, sapkınlık ve sapıklık. Son çeyrek asırdır
buna LGBT diyorlar. Bu sapkınlığı yapanlar çok da cesurlar. Cesaret değil, cüretkârlık
bunlarınki. Bir azgın güruh ki haklarında bir laf söylesen linç ediliyorsun. Sapıklığı
hak olarak görmemek, insan haklarına saygısızlık, demokrasiye aykırılıkmış.
Daha ötesi suçmuş. Hepimizi evlere hapseden koronavirüsün nedenleri üzerinde
zihin jimnastiği yapanlar, bu sapkınlığın doğuracağı sonuçları da, tarihi
verilerden de yararlanarak, düşünmelidirler.

Diyanet işleri başkanı, geçen hafta, temiz
toplum oluşturma, insanlığın ıslahı adına, sanırım içinde yaşadığımız bunalımlı
dönemle ilişkilendirmek için
“Ey
insanlar! Geliniz, taharete önem verelim…  Gelin, İslam’a göre haram
olan sigara ile topyekûn mücadele edelim… 
Ey İnsanlar,
İslam zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lûtîliği,
eşcinselliği lanetliyor. Nedir bunun hikmeti? Hastalıkları
beraberinde getirmesi ve nesli çürütmesi. Yılda yüz binlerce insan gayri
meşru ve nikâhsız hayatın İslami literatürdeki ismi zina olan bu büyük haramın
sebep olduğu HIV virüsüne maruz kalıyor. Geliniz, bu tür kötülüklerden
korunmak için birlikte mücadele edelim.”
dedi.
Dedi de ne oldu?

Yer yerinden oynadı. Başkan’a karşı
başlatılan linç kampanyası, bize “Meğer memlekette ne kadar ne varmış?”
dedirtti. Sapkınlığı ve meşrulaştırmak için her türlü çığırtkanlığı yapanlar dışında,
adına “Baro” denen birtakım hukuk kurumlarının, söylenme zaman ve zeminin
uygunluğu ayrıca tartışılsa da, samimi düşüncelerle ve makam sahibi birinin
sorumluluk duygusuyla dillendirilen sözlerine tepki vermesini anlayamadık.
Ankara Barosu şunları söyledi:
“Şaşkınlığımız; sesi çağlar öncesinden
gelen bu şahsın, bir devlet kurumunun başında oturup söylemini kutsal sayılan
değerler üzerine inşa ederek halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmesindeki kan
kokan cüreti sebebiyledir”
 

Aynı konuda, iki kurumun
değerlendirmesindeki kutuplaşmayı görünce birden karamsarlığa düştüm. Diyanet,
Baro’nun bu ağır ve aşağılayıcı eleştirisini hak eden ne yapmış, diye yazıyı
bir daha okudum. Söylenenden benim anladığım şu: “Pislik bir hastalık sebebidir. Sigara da bir pisliktir. Cinsel sapma
da bir pisliktir. Bu pislik HIV virüsünü doğurur. HIV, nasıl aids hastalığının
sebebiyse koronavirüs de kovid-19’un sebebidir. Doğadaki yanlış ve hunharca
uygulamalarımız yüzünden şimdi kendimizi evlerimizde karantinaya aldık,
hapsettik; yanlış cinsel yönelişler sebebiyle de Lut kavminin akıbetine
uğrayabiliriz. Her sıkıntının altında insanoğlunun, kendisi için Yaratan’ın
belirlediği sınırları aşması ve sapkınlığı vardır.”
   

Baro’nun linç bildirisinden de şunu
anlıyorum: “Ölçüsünü Kur’anî söylemlerden
alan ve Allah tarafından belirlenen her türlü kural bizim için çağ dışıdır ve
biz bilimperestler olarak bunlara karşıyız. Sigara dâhil her türlü pislik,
bizim tercihimizdir. Kimse, gay veya lezbiyenliğimize laf edemez. İslamî
düşünce ve ölçü, devlet işleyişinde ve sosyal yapıda geçerli değildir. Din,
Diyanet İşleri Başkanı tarafından istismar edilmiş, Başkan, halkı kin ve düşmanlığa
tahrik etmiştir. Bu cüretkârlık, kavga ve kan dökme sebebidir.”

Başta İzmir Barosu olmak üzere birkaç
Baro bu doğrultuda görüş bildirdi. Ankara Barosu daha sonra “özrü kabahatinden
büyük” denecek bir açıklama yaptı.

Bazı kafalara, bazı gerçekleri anlatmak
çok zor. “Seküler Mankurt” diyorum ben bunlara. “Ön yargıları değiştirmek,
atomu parçalamaktan zor.” der Einstein. Türler arasındaki karşıt cinslilik,
belli hazların tatmini için değil, nesillerin devamı içindir. Bu, hem Allah’ın
yasasıdır hem biyolojinin gereğidir. İnsan türünde erkek neyse, koyunlarda koç,
keçilerde teke, ineklerde boğa, tavuklarda horoz aynıdır. Varlığın hakikatine
aykırı konuşmak, cahillik; fıtrat yasalarına savaş açmak, cüretkârlıktır,
dalalettir.

Biz biliyoruz ki masum haliyle bir
rahatsızlık olan cinsel sapma, evrensel anlamda, dünyaya hükmetmek, insanlığı
türünü bozarak sürüleştirmek isteyen gizli güçlerin projesidir. Onlar,
oluşturdukları fonlarla hedef ülkelerdeki kurumları ve kişileri
desteklemektedirler. Şimdi sormak lazım: “Siz nesiniz, ne adına bağırıyorsunuz,
derdininiz ne?” Size “kimsiniz” bile diyemiyorum.

HIV’den bir şey anlamadınız,
koronavirüsten ders çıkarın. Neyi nerede yanlış yaptık, yapıyoruz, deyin.
Fıtratla oynamayın. Siz adını ne koyarsanız koyun ben: “Allah, kendi koyduğu
yasayı değiştirenleri, kendine karşı savaş açanları affetmez.” diyorum.
Hatırlatırım: Nemrut, Firavun, Zeus; her biri tarihin çöpü oldu, savaşı
kaybetti.