“Siyasi davalarda” hukuki değerlendirme ve savunma yapmanın pek bir anlamı yoktur.
Yassıada Sıkıyönetim Mahkemesi Başkanı Salim Başol’un dediği gibi “Sizi buraya tıkan irade böyle istiyor” durumu varsa, hukuki gerekçeler birer kılıftan ibarettir.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İBB’nin üst düzey yöneticileri, Beylikdüzü ve Şişli Belediye Başkanları için açılan dava süreçleri “siyasi dava” olarak, bu türlü operasyonlar da “yargının siyasallaşması” olarak nitelendiriliyor.
Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın, CHP’nin Esenyurt ve Beşiktaş Belediye Başkanlarının tutuklandığı davalarla başlayan siyasi sonuçlu yargı operasyonlar da aynı kapsamda değerlendirmelidir.
Geçmişte, R.T. Erdoğan İBB Başkanı iken, O’na karşı yapılan yargılamalarda aynı nitelendirmeyi bugünün iktidarı olan Ak Partililer ve şimdiki Cumhurbaşkanı Erdoğan yapıyordu.
Ayrıca “Ergenekon, Balyoz” gibi kumpas davalarının da “siyasi dava” olduğu, FETÖ’cü savcı ve hâkimlerin etkili olduğu siyasallaşmış yargının, siyasi sonuçlar elde etmek ve devleti ele geçirmek için yaptığı operasyonlar olduğu anlaşıldı. Bu davalarda da siyasi iktidarın dahli ve katkısı olduğu kuşkusuzdu.
Bu yüzden öncelikle gündemdeki “davaların siyasi olup olmadığını” tespit etmemiz ve “yargının bağımsızlığı” konusunu sorgulamamız lazım.
****
Bağımsız ve Tarafsız Yargı Var Diyorsanız
· “Yargı bağımsız ve tarafsızdır” diyen bu iktidar neden soruşturma aşamasında savcı ve hakimlere emir ve talimat vermeyi suç olmaktan çıkardı? (TCK, madde 277)
· Neden hâkimlerin “coğrafi teminatı” yok? Neden siyasi davalarda iktidarın işine gelmeyen kararları veren hâkimler görevden alınıp, istenen kararı veren hakimler görevlendiriliyor?
· “Yargıya güvenin” mesajı veren iktidar, mesela Can Atalay davasında, Anayasa Mahkemesi kararlarına neden uymadı?
********************************
Eğer Yolsuzluk Konusunda Hassassanız…
· İstanbul ve Ankara’nın AKP’li eski Belediye Başkanları hakkında yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırma, görevi kötüye kullanma gibi suç duyuruları yapılmıştı. AKP’li Belediye Başkanlarının yaptığı yolsuzluklara ilişkin dosyalar neden İçişleri Bakanlığına çekilerek üstü örtüldü? Melih Gökçek için “Parsel parsel Ankara’yı sattı” iddiasının sahibi AKP’nin eski TBMM Başkanı ve Bakanlarından Bülent Arınç’a bu iddiasının içeriği neden sorulmadı?
· İstanbul, Ankara, Bursa dâhil AKP’li Büyükşehir Belediye Başkanları “metal yorgunluğu” sebebiyle görevden alınırken neden haklarında soruşturma açılmadı?
· Ahmet Davutoğlu AKP hükümetinin Başbakanı iken “siyasi etik yasası” çıkarmak istediğinde neden engellendi? Davutoğlu’na “bu yasayı çıkarırsak il ve ilçe başkanı bile bulamazsın” diyen kimdi?
· “Yargı CHP’li Belediyelerde yapılan yolsuzluklara göz mü yumsaydı? diyen bu iktidar zamanında (30 Ocak 2024 tarihi itibarıyla) Türkiye “Yolsuzluk Algı İndeksi”nde neden 115. sıraya düştü? Çok sayıda AKP’li belediyelerde yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırma, naylon fatura vasıtasıyla siyasetin finansmanının sağlandığı ve yetkilerin kişisel zenginleşme aracı olarak kullandığı iddiaları ortaya kondu. Peki neden hiçbir AKP’li Belediye Başkanı için soruşturma dahi açılmıyor?
· Bakanlığı döneminde kendi şirketinden ve piyasa fiyatlarının çok üstünde alım yapan bakan, rüşvet çetesi mensubu olduğu iddia edilen, altın kaçakçılığına ve hatta cinayete karışan iktidar kanadından milletvekilleri haklarındaki iddiaların üstü neden örtüldü?
********************************
Terör ve Teröristlere Karşı Tavizsiz iseniz
İBB Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu için açılan soruşturmalardan biri “Kent Uzlaşısı” kapsamında “terör örgütünün siyasi uzantısı DEM Parti” ile seçim işbirliği yapmasına dair. Savcılık, ‘kent uzlaşısı formülü’ ile “Batı il ve ilçelerindeki Kürtlerin, belediyeleri kazanamasalar da uzlaşılacak ve desteklenecek aday karşılığında, belediye meclislerinde belli sayılarda kota elde edilmesi sonucu belediye meclis kararlarında söz sahibi olmalarının, yerel yönetimlerde yer almalarının ve siyasi bir denge olmalarının amaçlandığını” iddia ediyor.
· DEM “terör örgütünün siyasi uzantısı” olduğuna göre Meclis’te ne işi var? Bu partinin temsilcisi nasıl Meclis oturumlarını yönetebiliyor? Ülkeyi yönetenler ve “bağımsız yargı” buna nasıl izin veriyor?
· AKP seçimlerde iktidar oylarını artırmak ve DEM seçmeninden oy almak için “Teröristbaşının” kardeşini TV’ye çıkardığında, teröristbaşı hapisten mesaj gönderebildiğinde, bu mesaj dev mitinglerde ve onlarca TV kanalında okunduğunda neden suç olmuyor?
· Terör örgütü liderini “Meclis’te konuşmaya”, terör örgütünü “Malazgirt’te kongre düzenlemeye” davet etmek suç değil mi? “Siyasi uzantı” veya “iltisaklı olanlar belediyeye giremesin” ama bizzat teröristbaşı ve örgütün dağdaki liderleri ile müzakere nasıl suç olmuyor?
· Ahmet Türk terör örgütü ile ilişkisi sebebiyle Belediye Başkanlığından alındı. Aynı kişiye devlet ile örgüt arasındaki müzakerede ve diğer siyasi partileri sürece ikna etmede nasıl görev verilebiliyor?
********************************
İktidar Samimi Ve İnandırıcı Değil
İktidar ve yandaşları İmamoğlu’nun tasfiyesi operasyonlarını meşru göstermek için iddia ettikleri gerekçelerde samimi ve haklı değiller, inandırıcı da olamıyorlar.
Yargının bağımsız ve tarafsız olmasını istemiyorlar. İktidar ve yandaşlarına ayrı hukuk, rakiplerine ayrı hukuk (Ümit Özdağ’a göre DÜŞMAN HUKUKU) uygulanmasını istiyorlar. Milli iradeye saygıları yok.
Dönemlerinde Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yolsuzluklarını yaşatan ve bunun sonucu derin yoksulluğu yaygınlaştıran iktidarın “yolsuzluk soruşturmalarını” siyasi amaçla kullandığı açıktır.
50 binden fazla vatandaşımızın katili teröristbaşına “örgütün kurucu lideri” veya “kurucu irade” sıfatını yakıştıranların İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 314 Meclis üyesi içinde, olduğu iddia edilen, 5-10 tane DEM Partiliden rahatsız olacağını sanmak saflık olur. Bizzat kendilerinin teröristbaşı ile müzakere sürecinde rol verdiği DEM partililer bu çelişkiye kızmakta haksız mı?