Bütün
Türkiye 14 Mayıs 2023 seçimlerine odaklandı.
Ne TC Merkez Bankasının çelik
kasalarla Tahtakaleden döviz toplaması, ne Kızılay Kan Merkezinde kan stokunun
bitmesi, ne de bir Kg. soğanın 35 TL den satılıyor olması. İktidarı zerrece
ilgilendirmiyor.
Ve ne de 6 Şubat Pazartesi 11
vilayetimizde meydana gelen Türkiye için asrın depremi sayılan(çünkü
istatisklere göre başka ülkelerde daha yüksek şiddetli depremler olmasına
rağmen binaları daha az hasar gördü, daha az sayıda insan kayıplarına neden
oldu.) depremde kaybettiğimiz 50,390 kişinin kaybedilmesi.
İktidar ittifakı(Cumhur) bu zor
seçimi kaybetmemek için hamle üzerine hamle yaparken, muhalefet(Millet İttifakı)
da 21 yıllık AKP saltanatını devirmek için alışılmışın dışında bir çalışma
yürütüyor.
Tabir caizse her iki ittifak ta
kazanmak için şeytanla dahi gerdeğe girmeğe çoktan hazırlar. Evet, rakibine
üstün gelmek için her türlü oyun kurmada akla, hayale gelmedik atraksiyonlar
yapıyorlar. Ancak bu yaptıklarının bazıları Türk Milletinin değerlerini
aşındırıyor olsa da ne gam!
İtalyan
Felsefeci Niccolò Machiavelli’yi
sevmeseler de şu sözünden gram geri adım atmıyorlar: “Kazanmak için her yol mubah.”
İşin başında belirtelim ki, Recep
Tayyip Erdoğan’ın anayasa hükmüne göre 3. Defa Cumhurbaşkanlığına aday olmaması
gerektiği halde, yandaş hukukçular bunun aksini iddia ediyorlar. Olur mu, olmaz
mı bilemeyiz ama iş eski İstanbul Baro başkanı Turgut Kazan tarafından AİHM’me
kadar çoktan taşındı bile.
Hayal satıyorlar.
Menfur bir cinayete kurban giden
eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Merhum Sinan Ateş’in “Polis Tutanağı” önce
kayboluyor, daha sonra emniyet tarafından tekrar yerine konuluyor, ama olay
hala fulü vaziyette yerini koruyor. Tahminim o dur ki, kuvvetliyi korumak için zayıflar
yem olarak kullanılacak. Mesele, hukuka değil, kitabına uydurulmaya
çalışılıyor.
Konuşmaya gelince suçluların,
teröristlerin ayakkabı numaralarını, aldıkları nefese kadar her şeyi bilen
devlet, bu menfur vakada ince hesaplarla meşgul ki, cinayet halâ aydınlatılmış
değil.
Öyle anlaşılıyor ki, bu cinayetin
aydınlatılması da iktidar kanadının diğer vaatleri gibi seçim sonrasına
bırakılacak.
Büyük iddialarla hazırlanmış AKP
Seçim Beyannamesine birazcık eleştirel yönünden bakıldığında insan gülmekten
kendini alamıyor.
Deniliyor ki:
“Önümüzdeki dönem kamudaki personel
alımlarında mülakat sistemi kaldırılacak.”
İyi de 21 yıl önce hükümeti devraldığınızda
zaten kamuya personel alımlarında mülakat sistemi yoktu. Yıllarca yüksek puan
kazanmış gençlerin umutlarını kırarak, bazılarının intiharlarına sebep olmuş bu
çarpık zihniyet uygulamasını yandaşlarınızın çocuklarına kapı aralamak için sizler
icat ettiniz.
İddia ediyorum ki bu haksız
uygulamayı şayet kazanırsanız yine kaldırmayacaksınız. Aksi takdirde yandaşlarınızın
çocukları nasıl hâkim, nasıl kaymakam olacaklar?
*
Millet
İttifakı çatısı altındaki muhalefet Partilerine gelince:
İki seneyi aşkın süredir “Güçlendirilmiş Parlamenter Hükümet Sistemi”
üzerinde yaptığınız çalışmalar umulur ki seçim kazanıldığında meyvesini vermiş
olsun. Aksi takdirde Cumhurbaşkanını belirlemedeki gel-git’ler gibi olursa çok
büyük fiyasko olacağı kesin. Türk milleti bu adar başarısızlığı asla hak
etmiyor.
Milletvekilliği sıralamasında ise
gerek Cumhuriyet Halk Partisinde gerekse İYİ Partide partililerin itiraz
seslerinin yükselmesinin büyük ölçüde haklılık payı var.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki,
DEVA Partili eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in Türkiye’nin gözbebeği ve odak
noktası Çankaya’dan aday gösterilmesi çok büyük yanlış olmuştur. Sessiz sedasız
başka bir vilayetten aday gösterilseydi bu kadar tepki toplayacağını
sanmıyordum. Kaldı ki onun döneminde yapılan adaletsizliklerden CHP çok şikâyetçiydi
ve üstüne üstlük birde Ankara’dan İstanbul’a “Adalet Yürüyüşü” yapılmıştı.
İkinci milletvekili rahatsızlığı da
İYİ Partide olmuştur. Büyük umutlarla İYİ
Parti’nin kuruluşunda yer almamızın nedeni, liyakatsizliğe haksızlığa ve
adaletsizliğe son verilsin, vatanımız emin ellerde iyi yönetilsin diyeydi. Ama
milletvekilliği sıralamalarında gördük ki, yine aslan payını aslan olmayanlar
almış.
İYİ Parti’nin kuruluşu kolay olmadı,
kimi vilayetlerde salon verilmedi, kimi vilayetlerde elektrikler kesildi, kimi
yerlerde ise miting alanları kamyonlarla engellendi ama parti kuruldu. Bu
mücadelenin hiçbir yerinde bulunmayıp, “görelim bakalım ne yapacaklar” diye
uzaktan seyredenler, il başkanı veya ilçe başkanı olduktan sonra partiye üye
olmalarına rağmen milletvekilliği sıralamasında ilk sıralarda yer almaları
vicdanları yaralamıştır.
Şu kesin olarak bilinmelidir ki hiç
kimse vaz geçilmez ve yeri doldurulmaz değildir. Büyük tepkilere rağmen neden
Ordu, Amasya, Gaziantep ve Kocaeli gibi vilayetlerde bariz yanlışlıklar yapılır
anlaşılır gibi değil.
Sağlıklı kalın.