Siyasi partiler, devletlerin kurulu düzeni üzerinden halkın sorunlarını çözmek, ihtiyaçlarını gidermek üzere, belirledikleri programları çerçevesinde hizmet için kurulmuş yapılardır. Yani ana misyonları topluma hizmet etmektir. Bu kuruluşlar günümüzdeki en iyi yönetim tarzı olarak kabul edilen demokratik yönetim biçiminin vazgeçilmez unsurlarıdırlar.
Gelişmiş batı ülkelerinde bu kurum ve kuruluşların çalışması, toplumla ilişkileri belli kurallar düzeninde oturduğu için siyasi partilerin çalışmaları ve seçimler oldukça sakin geçer. O ülkelerde halk siyasi çalışmalardan çok etkilenmemekte, çevre ve insanlar bu çalışmaların etkisine pek girmemekte, ciddi bir ayrışma yaşamamaktadır. Seçim çalışmalarında da her gurup kendi görüşünü ve önceliklerini belli platformlar üzerinden halkı ile paylaşmakta, radyo ve televizyonlar üzerinden açık tartışmalarla görüş ve düşüncelerini paylaşmaktadır. İnsanlar bu belirlenmiş propagandalar ile kanaatini oluşturup oyunu kullanmaktadır. Sisteme ve siyasete olan güven sebebiyle bu çalışmalar bir nebze ilgisizliğe dönüşerek seçime katılma oranları da düşük olabilmektedir.
Ülkemizde son siyasi çalışmayı 16 Nisan 2017 referandumu ile yaşadık. Bu referandumun sonuçları iktidarın ve muhalefetin alması gereken mesajlarla doludur. Referandum öncesinde ve oy kullanma sürecinde ciddiye alınacak bir olayın olmaması ve katılımın yüksek olması halkımızın vatandaşlık bilincindeki iyiliğini göstermektedir. Çok yoğun ve baskılayıcı, her türlü imkânın kullanıldığı bir EVET propagandasına halkımız ancak % 51,5 oranında destek vermiştir. Ötekileştirici, yok sayıcı, karşı görüşü düşmanmış gibi gösteren ifadelere pek itibar etmemiştir. Fakat Ak Parti döneminde hem yerelde, hem de genelde yapılan büyük hizmetleri unutmamış, Cumhurbaşkanı seçtiği ve devletinin başına getirdiği Sn. R.Tayyip Erdoğan’ı üzecek bir sonuca da fırsat vermemiştir. Ama bence daha yüksek bir EVET çıkmamasında bu propaganda sürecinde, toplumun tüm kesimlerini kucaklayan demokratik bir hizmet dilinin kullanılmaması etkili olmuştur. Halbuki Ak Parti iktidarı dönemlerinde yapılan hizmetlerde olduğu gibi, kuşatıcı-kucaklayıcı her vatandaşımızın günlük hayatına dokunan çalışmalar benzeri birleştirici bir dil kullanılabilse idi sonuç çok daha iyi olabilirdi. Ayrıca siyasi söylemlerde dini ve tarihi kutsalların çok kullanılması, haram-helal, sevap-günah gibi dinimizin bazı kavramlarının siyasi bir tercih ile ilişkilendirilmesi bazı insanlar nezdinde hoş görülse bile toplumun geniş kesimleri tarafından doğru bulunmamıştır. Hatta itici-ötekileştirici bir şekle sürüklenebildiği için hem siyasete hem de o kutsal değerlerimize faydadan çok zarar vermiştir.
Aynı şekilde HAYIR oyları da önemli mesajlar vermektedir. Ülkemizin geleceğinin çok karanlık olacağı, Cumhuriyetin biteceği, demokrasimizin yok olacağı, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucu değerlerinin rafa kalkacağı gibi çok iddialı söylemlere halkımız pek itibar etmemiş, fakat bu yorumların bir uyarı vazifesi yapabilmesi içinde %50 ye yakın bir oran ile bunu da sandığa yansıtmıştır.
Siyaset kurumlarımızın ve siyasetle uğraşan insanlarımızın bu ve benzeri değerlendirmeleri iyi okumaları ülkemizin geleceği ve milletimizin huzur ve refahı için önemlidir. Hizmet vasıtası olan bu kurumları daha iyi ve verimli çalışan, güvenilen adresler haline getirebilmeliyiz. Parti farklılığı, hizmet şekli ve kamu imkânlarının nasıl, ne şekilde kullanılmak istendiği, hizmet önceliklerinin ne olacağı gibi çalışma alanlarını tanıtmak üzerine olmalıdır. Böyle bir dönüşüm siyasetçiye de, siyaset kurumları olan partilerimize de itibar kazandıracaktır. Ak Parti’miz 2001 yılında kurulduğunda Muhafazakâr Demokrat çizgide bir yapı ve fikir ile devletimizin içine düştüğü yokluk, yasaklar ve yolsuzluklar ile mücadele etmek üzere kurulmuş, oluşturduğu kadrolar ile umut olarak halkımızın güvenini kazanıp iktidar olmuştur. Yaptığı çalışmalar ve hizmetler ile kendisine oy vermeyen kesimler için bile güven verici olmuştur. Şu anda ise oy oranı artmasına rağmen, siyasetçilerimizin söylem tarzının sebep olduğu bir zıtlaşma, kutuplaşma, sosyal ayrışmayı görmekteyiz. Bu ayrışmayı gidermek, güvensizliği ortadan kaldırmak, yapılan hizmetler kadar önemli olup öncelikle Ak Parti’mizin sorumluluğudur.
Hz. Ömer: “Adalet olmadıkça yönetimin, edep olmadıkça asaletin, cömertlik olmadıkça zenginliğin faydası olamaz” der. Önümüzdeki yeni dönemin iyi kurulmuş kurumlar ve doğru konulmuş kurallar ile çalışan, demokrasimizin toplumda ayrışma, zıtlaşma, kutuplaşma aracı olmaktan çıkarılıp, geleceğimize umut, günümüze huzur ve refah veren, daha iyi yönetimlerin vasıtası olması gerektiğine yönelik bu mesajların iktidar, muhalefet-küçük-büyük fark etmeksizin tüm ilgililerce alınacağı umudu ile.