Kışla da Türk bayrağını,
Süleyman Şah’ta Vatan toprağını,
Sokakta Özgecan’ı,
Üniversitede Fırat Çakıroğlunu,
Egede Türk adalarını,
Adliyede Savcıyı.
Koruyamadınız ama ,Kartalda AKP İlçe Teşkilatını pekâlâ koruyup, saldırgan teröristi kıskıvrak yakaladınız.
Polis gücü yetmezmiş gibi, Jandarmayı da İçişleri bakanlığına bağlayarak villalarınıza kadar kendi güvenliğinizi sağlama alıyorsunuz da iş devletin kurumlarına ve vatandaşın can güvenliğine gelince ne yazık ki aynı hassasiyeti göstermiyorsunuz.
Söylediniz ya, devlette neymiş, şirket gibi yönetelim. Ama unutulmasın Sabancı İkiz Kuleleri de şirketle yönetiliyordu gün geldi onlarda besledikleri kargaların gazabına uğradılar koruyamadılar yani kendilerini.
İran Şahı da sizin gibi düşünüyor olmalıydı ki, binlerce koruma ordusuna rağmen, onu da rahat bırakmadılar, onca şatafatlı saltanat koltuğunu bırakıp kaçmak zorunda kaldı. Yani anlayacağınız “Şahları da deviriyorlar“. Görüyorsunuz ya mukadderat’tan kaçılmıyor. Nedense yüksektekilerin korkusu; başka hiçbir korkuya benzemiyor, kendi halkının gazabından korktuğu kadar. İnsana akla hayale gelmedik önlemler aldırıyor ama ne fayda?
İşveren çevreleri şikâyetlerini rahmetli Turgut Özal‘a bildirdiklerinde; Özal “-Küçülün villalarınızı satın” diye yol gösteriyordu.
Sizinde bir üst aklınız olmuş olacak ki, en son Balkanları kaybedişimizden buyana, ilk defa vatan toprakları sizin döneminizde bir bir terk ediliyor.
Güneydoğu, PKK lı teröriste teslim,
Suriye de Süleyman Şah,
Egede Türk adaları.
Yoksa size her kimse bu üst akıl: “İşler ters gittiğinde küçülün” mü diyor?
Bakın iktidarda kalmak için verdiğiniz ödünler Türk milletine nelere mal oluyor.
Bu günkü Milliyet Gazetesinde (02 04 2015) Yunan Savunma Bakanı Panos Kammenos: “Ege Yunan denizidir, denizlerin sınırı, kara suları bunları müteakip kara sınırları mevcuttur ve ihtilaflı değildir”.
Geçtiğimiz günlerde HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş: “Daha önce dananın kuyruğu bizde kalmıştı, şimdi dana bizde kuyruk sizde kalacak” diyordu.
Zaten 13 yıllık iktidarınız döneminde şirket gibi yönetilmenin farkına 17/25 Aralık tarihinde varmış olduk. Yoksa devletin bir bankasının müdürünün evinde ayakkabı kutularında milyon dolarlar, Bakan çocuklarının yatak odalarında kasalar dolusu paralar olur mu?
Toplumun bir kesimi için “ne istediniz de vermedik” sözü hangi hukuk ve demokrasi ile yönetilen bir devlette söylenebilirdi ki?