‘’Sınırları Girne’de Bitermiş!’’

104

        25 Mart 2022 tarihinde Güney Kıbrıs Rum
kesiminde yapılan bir resmigeçit töreninde, Rumların taşıdığı pankartlardan
birisinde yazan cümle buydu!

     ‘’Sınırlarımız Girne’de biter…’’

       Evet, Yüzbinlerce Türk’ün katledildiği 25 Mart
1821 Mora ayaklanmasının-Yunanistan’ın bağımsızlığının 201’nci yıldönümünde Rum
kesiminde yapılan törende yaşananlar Yunan-Rum ikilisinin tarih boyunca
değişmeyen iki yüz yüzlülüğünü bir kez daha gözler önüne sermiştir.

      Güney
Kıbrıs’taki Yunanistan Büyükelçiliği önünde yapılan tören geçidine benzer
törenlerin vazgeçilmez katılımcılarının başında gelen ama 50’li yıllardan,
1974’e kadar Kıbrıs Türklerine kan kusturan EOKA terör örgütünün temsilcileri,
ilk, orta, lise, üniversite öğrencileri, izciler kurum ve kuruluşların
katılımıyla tarih sayfalarına Yunan katliamlarıyla geçen Mora isyanı hiç ilgisi
olmayan Kıbrıs topraklarında bir kez daha kutlanmış oldu.

      Bu törenler nedeniyle Rum kesimi yöneticisi
Bay Anastasiadis twitter hesabından yaptığı açıklamada: ‘’1821 ve 1955 Kıbrıslı
mücadelecilerinin (EOKA’cılar) bayrağı bize her zaman Kıbrıs’ın Yunanistan’la
kutsal ve kopmaz bağını hatırlatacak’’ paylaşımında bulunurken, adadaki
Yunanistan Büyükelçisi Yoannis Papameletiu ise Türkiye’ye saldırarak ‘’Kıbrıs
istila ve işgal kurbanıdır’’ demiştir.

     Rum kesimindeki siyasi parti temsilcileri de;
Türkiye’yi işgalcilikle suçlayarak; Kıbrıs’ın Helenizm’in kopmaz parçası
olduğunu vurgulamışlardır!

  Değerli Okur:

  Türk-Yunan ilişkileri tarihin her döneminde
çeşitli sorunlar yaşamış, bundan sonrada yaşamaya devam edecektir.

   Bu ilişkiler içerisinde yakın tarihimizde yaşanan
ve hala yaşanmaya devam eden Kıbrıs anlaşmazlığı bu sorunların en büyüğü olarak
yaşamaya devam etmektedir.

   Neredeyse üççeyrek asra yaklaşmış, hiçbir
şekilde çözüm adına bir adım dahi atılmamış bu önemli konu tüm sıcaklığı ile
öylece beklemektedir!

  1968 yılından beri devam eden müzakere
sürecinde her defasında görüşme masasını devirmeyi başaran Rum tarafı, bu
müzakereler süreci incelendiğinde; Kıbrıs adası onlara verilinceye kadar bu
sorunun çözümü adına hiçbir şekilde olumlu bir adım atmayacağı çok açıktır.

  Kıbrıs sorunun çözümü için uluslararası
platformda; içinde Kıbrıs Türkü geçen her öneri onlar için yok hükmündedir!
Çünkü Kıbrıs Türkleri adada sadece azınlık statüsündedir. Azınlıklara verilecek
hakları da adanın tek sahibi olan Rum tarafı belirleyecektir.

  Ya tarihi gerçekler diye sorulacak olursa?

  Kıbrıs’ın ada tarihi, Rumlara göre onların
varlığı ile başlar! Türklerin adayı işgali ile son bulur! Bu nedenledir ki;
Türkiye garantörlük hakkından vazgeçmediği, Türk askeri adayı terk etmediği
sürece Kıbrıs adasında Türkler adına yaşanan her şey Rum tarafına göre yok
hükmündedir!

  İşte bu nedenledir ki, Rumlar her tarihi
etkinlikten istifade eder, ‘’25 Mart Yunanistan’ın Bağımsızlık Gününü’’ dahi
kendi çıkarları için kullanıp, güya dünyaya mesaj verip, Türkiye’yi işgalci,
adanın kuzeyinde kurulu KKTC devletini de ‘’ayrılıkçı oluşum’’ olarak
tanımlarlar.

     Ama
aşağıdaki tarihi gerçekler hiç de öyle demez:

      Osmanlı döneminde 307 yıl boyunca adanın Türk
toprağı oluşu, 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyetinin anayasal kurucu
ortağından birinin de Kıbrıs Türk Halkı oluşu, bu devlet kurulurken 1959 Londra
ve Zürih anlaşmalarıyla Türkiye’ye tanınan yasal Garantörlük hakkı, dönemin
Cumhurbaşkanı Başpapaz Makarios tarafından Türklerin bu cumhuriyetten atılışı, 1963
Kanlı Noelinde Türklerin topyekûn öldürülmek istenmesi, 15 Temmuz 1974’te adada
gerçekleştirilen Yunan Cuntası destekli askeri darbe ile Kıbrıs adasının
Yunanistan’a bağlanmak istenmesi… Bütün bu tarihi gerçekler nasıl yok
sayılabilir?

    Ama bu tarihi gerçeklerin en çarpıcı olanı
da nedir bilir misiniz?

    Gerek Yunanistan ve gerekse Kıbrıs Rum
kesimindeki genç nesillere aşılanan Türk düşmanlığının hala devam etmesi, o
genç dimağlara böylesine aymaz bir eğitimin verilmesidir!

     Siz hiç ülkemizin milli bayramları
kutlanırken, okullarımızda okutulan tarih kitaplarında Yunan-Rum düşmanlığına
vurgu yapan, körükleyen bir eylem, yazılı bir bölüm gördünüz mü? Tek bir
görüntü, tek bir satır dahi bulamazsınız. Çünkü biz Türkler Devletimizin
kurucusu Büyük Önderimiz Atatürk’ümüzün deyişi ile: ‘’Yurtta Sulh Cihanda Sulh’’ kavramına
sadakatle bağlı bir milletiz. Bizim ne geçmişimizde, ne de geleceğimizde
düşmanlık aşılayan bir kavram yoktur.

    Ancak bize kem gözle bakana, düşmanca
yaklaşana, aziz vatan topraklarımıza girmeye kalkana hak ettiği dersi veririz.
Tarih sayfaları bu derslerin niceleri ile doludur.

  
 İşte bu nedenledir ki, 25 Mart’ta
Kıbrıs adasında gencecik Rum çocuklarına ‘’Sınırlarımız Girne’de Biter’’
pankartı taşıtan okul yöneticilerinin, siyasilerin adada yaşanan tarihi gerçeklere
bir kez daha bakmaları gerekir.

   Çünkü
Kıbrıs’ta Girne’deki yaşam 48 yıldan beridir Ay Yıldızlı Bayraklarımızın
gölgesinde sürmektedir. Bu gerçeğin de hiçbir neden uğruna değişeceği yoktur.

Önceki İçerikEbüsuûd Efendi Ve Tefsiri – 4 (İrşâdü’l Akli’s-Selim- 4)
Sonraki İçerikEbüsuûd Efendi Ve Tefsiri – 5 (İrşâdü’l Akli’s-Selim – 5)
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.