Sınıf Muhabbeti (2)

95

Değerli okur! Dünya da bir okuldur. Hepimiz onda kayıtlıyız. Hepimiz onun öğrencileriyiz.

Her yer dünya okulunun sınıfıdır. Diğer insanlar okul arkadaşlarımızdır. Hayat ise öğretmenimizdir.

Elbette sınıf bildiğimiz evlerde ve evler dışında yaşam koşulları içindeyken birbirimize karşı tutum ve davranışlarımızda kusur ve hatalarımız olur. Bu yüzden bazen eksi puanlar alırız.

Yanlışlıklar hayatın her alanında peşimizi bırakmaz. Çünkü insanız. Bazen başarılı olur, bazen başarısız.

Gevşeklik, tembellik, umursamazlık, cehalet ve hamlık; herşeyde kendini gösterebilir. Evde, sokakta, işte, mabette ve inancı anlamada, özellikle onu uygulamada.

Kimi zaman bütün bunlara lâyık olmayan tutum ve davranışlar sergileyebilir. Sevimsiz görüntüler verebiliriz.

x

Bu yüzden kimse kimseyi kınamasın. İncitmesin. Hor görmesin. Hafife almasın.

Kaldı ki inancı tatbik ve uygulamada kişi, iniş çıkışlar gösterebilir. Olmasa iyi ama, olmuşsa bunu da tabii karşılamalı. Bu yüzden din kardeşine uzak durmamalı.

Çünkü hayat mektebi hayatın sonuna kadar sürüyor. Öğrencilik ise hayat boyu devam ediyor.

Nitekim Hz. Mevlana’ya biri gösterilerek: “Şu adam var ya şu adam! Ömründe hiç günah işlememiştir!” denir. Cevap verir Ulu Mevlana: “Keşke der, günah işleseydi de arkasından hemen tövbe etseydi.”

Demek ister ki Koca Mevlana: İnsanız. Beşeriz. İstemeyerek de olsa şaşarız! Günah da işleyebiliriz. Fakat hemen yaptığımıza pişman olmalı. Allahın affına sığınmalıyız. Çünkü günahımız ne kadar büyük olursa olsun, Allahın affı ondan daha büyüktür. Çünkü Yüce Allah: “Rahmetim, gazabımı geçti.” diye buyurmaktadır.

x

Değil mi ki dünya okulunda kaydımız var. Ne gam? Derslerimizden başta geleni ise İslâm. Elbette onu anlamakta, tatbikte insanlar birbirinden farklı olacak. Değişik görüntüler arzedecektir.

Herşeyi -elden geleni müspet şekilde yapmak kaydıyla- zamana bırakmalı. Zamanın en iyi müfessir / yorumcu ve ıslah edici olduğunu unutmamalı.

Hele hele insanlar birbirine küsmemeli. Selamı sabahı kesmemeli. Birbirlerine sevgide kusur etmemeli. Unutulmasın ki, mü’min mü’minin aynasıdır. Aslında herkes birbirinde biraz da kendini görür. Başkasını tenkit, biraz da kendimizi tenkittir. Başkasında kusur görmek, hattızâtında kendi kusurumuzun belirtisinden başka nedir ki?

x

Çünkü “Bazen söz küfürdür. Fakat sahibini kâfir etmez.” hükmü geniş bir yoldur varana. Bu söz, şöyle bir benzerini de söyletir insana: Bazı hareketler görünüşte küfürdür. Fakat sahibini kâfir etmez.

Çünkü şuur ve bilincinde olmadan yaptığımız öyle hareketler var ki, bunlardan habersiz oluşumuz, kurtuluşumuzun sigortası oluyor âdeta.

“Lâ ikrahe fi’d-dîn.” / “Dinde zorlama yoktur.” İlâhî hükmü ise insanların birbirlerine katlanmalarının İlâhî bir gerekçesidir sanki. Lâikliğin de özü, hiç şüphesiz bu hükümde saklı.

“Leküm dinüküm ve li yedin.” / “Sizin dininiz size, benimki bana.” diyen ilâhî hüküm ise, toplumda rota çizmeli birbirimize. Velhasıl:

 

Bu dünya okulunda öğrenciyiz hepimiz.

Hepimizin var hayat denen öğretmenimiz.

 

Olmalı daim fani dünyada sınıf muhabbeti,

İnanın bu sağlayacak asıl güzel akıbeti.

 

 

Önceki İçerikProf. Dr. Süleyman Doğan Açıklıyor: Çocuklarımıza Müzik ve Benzeri Faydalı Alışkanlıklar Kazandırmalıyız
Sonraki İçerikYa Türk Askeri Kıbrıs’a Gelmemiş Olsaydı?
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.