Sığınmacı!

98

Eskiden İçişleri Bakanlığı yapmış olan bir siyasetçi ile üç beş
arkadaş sohbet ederken “Türkiye’de
olan biten şeylerin hiç biri tesadüf değildir.”
demişti.

 

Bu gerçekten samimi bir itiraf ya da saptamadır!

 

O nedenle, Türkiye’nin bu kadar yoğun bir şekilde maruz kaldığı
sığınma göçüne de tesadüf diyemeyiz…

 

Yani sığınmacılar “bizim
ülkemizde savaş var hadi Türkiye’ye gidelim”
dememiş aksine bilerek
Türkiye yönlendirilmiş ve Türkiye’nin sınırları da bunlara her nedense
açılıvermiştir!

 

Anlaşılan o ki, Türkiye demografik yapısını, kültürünü, dilini bozan
ve ekonomisini zayıflatan planlı bir saldırıya maruz kalmıştır.

 

Tarihimizde bu ilk değildir. Bundan öncede Türkiye benzer göçlere
uğramış aynen bugün olduğu gibi “insani ve dini değerler” öne
konularak bu göçler kabul edilmiştir.

 

İspanya’dan Yahudilerin Osmanlı ülkesine göçü ile başlayan tarihi
süreç Kafkaslar, Balkanlar ve Ortadoğu’dan Türkiye’ye yapılan göçlerle devam
etmiştir. Bu göçler Türklere çok ağır bedeller ödetmiştir.

 

Yine son sığınmacılar da, Türklere tarihte olduğu gibi günümüzde de,
çok ağır bedeller ödetmeye başlamıştır. Görülmektedir ki, bu bedeller giderek
ağırlaşacaktır.

 

İçişleri Bakanlığı’nın son açıklamasına göre İstanbul’da yasal olarak
kaydı bulunan sığınmacı sayısı 1.300.000 binin üzerindedir. Kaçak olarak
yaşayanların sayısını düşünmek bile istemiyorum.

 

Türkiye’nin bu sığınmacılara 100 milyar doların üzerinde harcama
yaptığı değişik kişiler tarafından ifade edilmektedir. Vatandaşlarımız ağır bir
geçim sıkıntısında iken bu paraların bir plan dahilinde Türkiye’ye sokuldukları
ayan beyan görülen bu insanlara harcanmış olması en hafif tabir ile gaflettir.

 

Hatay, Kilis, Gaziantep ve Adana başta olmak üzere bir çok ilimizde
durum can sıkıcıdır ve bu durum yerel yöneticilerce açıkça ifade edilmektedir.

 

Bu sığınmacıların çoğunlukla Suriye olmak üzere Irak, Afganistan,
Pakistan ve Afrika’nın muhtelif bölgelerinden geldiği görülmektedir.

 

Düşünün Kabil ‘den yola çıkan bir adam yürüyerek (!) ve hiç bir
engelle karşılaşmadan ilginç bir şekilde İstanbul’a ulaşabilmektedir…

 

Bu sığınmacı sorunumuzun arkasında bir çok sorunumuzun arkasında
olduğu gibi yine ABD, İngiltere, İsrail ve AB ülkeleri yer almaktadır. İran ve
Suriye menfaatleri gereği desteklemektedir.

 

Bunların bu konuda plan yapmaları ve projelerini yaşama geçirmeleri
olağandır. Esas ilginç olan bu ülkenin iktidarının, muhalefetinin, ordusunun,
güvenlik (jandarma ve emniyet) güçlerinin ve istihbarat kuruluşunun olan biten
karşısında sessiz kalması ve bir çok şeyi görmezden gelmeleridir.

 

Yoksa bir kabulleniş mi, vardır? İnsan ister istemez bu projenin
ülkemizde ortakları mı var diye sormadan edemiyor!

 

Bu “sığınmacı
projesi”
, Türkiye’yi çökertme ve Türksüz bir Türkiye yaratma
projesidir. Ne yazık ki, içeride de ayakları olduğu görülmektedir!

 

Mütedeyyin insanlarımıza bir kez daha ifade etmek isterim ki, bu konu
“Ensar -Muhacır” kapsamında değerlendirilemez. Türklerin din unsuru
kullanılarak geleceği iğdiş edilemez. Hiç bir Türk buna izin vermez.

 

İnsani değerler elbet önemlidir. Biz Türkler tarih boyunca mağdurların
yardımına koştuk ve onların yanında olduk. Ancak durum canımıza kast eden ve
geleceğimizi tehlikeye atan bir boyuta ulasmışsa buna “dur” demesini de biliriz…

 

Onun için Türk milleti adına devlet erkini kullanan siyasiler ve
bürokratlar sadece ve sadece Türk Milletinin menfaatlerini göz ederek karar
almalıdır. Hiç bir kimse, bilerek veya bilmeyerek bu projenin kullanılan bir
elemanı olamaz!

 

Yarın bu ülkeye ihanet ettikleri ortaya çıkanları ABD, İngiltere,
İsrail ve AB ülkeleri kurtaramaz…

 

Herkes bilmelidir ki, Su uyur düşman uyumaz ama Türk’te asla
uyumamaktadır.

 

Bu sığınmacı sorunu öyle veya böyle başımıza daha büyük dertler
açmadan çözülecektir ve Türkiye’nin Türksüzleşmesine asla izin verilmeyecektir.

 

Tarih boyunca Türkiye’ye gelip yerleşmiş ve bir türlü Türklüğü
içselleştirememiş (!) olanlardan çektiklerimiz yetip de artmıştır.

 

ABD’nin 1950’lerden bu yana devam eden Türkiye’yi İslamcı bir siyaset
ile Ortadoğululaştırmasına, ama sizle ama sizsiz elbette dur diyeceğiz.

 

Artık tesadüfe bırakılacak hiç bir işimiz kalmamıştır. Gün, bu nedenle
Türk’ün birleşme bütünleşme zamanıdır…