Çıkıp da, abisini taklide yeltenerek, hadi Tunceli’ye git de bu sözleri söyle bakalım derlerse, adama böyle yaparlar. Abisi de yıllardan beri böyle yapıyor, ama iş gerçeğe gelince hemen yan çiziyor.
Libya örneğinde, peşmerge örneğinde, pyd örneğinde, ışid örneğinde, ırak örneğinde, kürecik örneğinde, zina örneğinde, pkk ile görüşme örneğinde(şerefli-şerefsiz tartışmaları), yolsuzluk ile mücadele örneklerinde, Esat ile ilişkiler örneğinde, basın ile ilişkiler örneğinde ve buraya almaya yerimizin yetmeyeceği daha birçok örnekte gördük, abisinin u dönüşlerini.
İşte bakın, Tunceli’ye giderler ve Seyit Rıza isyan etmiştir, devlet isyancıya pabuç bırakmaz, gerekeni yapar, isyancıya destek olan da terörist muamelesi görür derler ve adamı bu hale getirirler.
Hâlâ, Tunceli’ye gidilip gidilmemesini tartışan yakınlarımız var.
Bu konu, tarihî bir konudur ve tartışılacak bir konu değildir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne, onun kurucu iradesine, kuruluş ilke ve felsefesine tereddütsüz, tartışmasız, kayıtsız ve şartsız destek çıkmak Türk Milliyetçiliği’nin olmazsa olmazlarındandır.
Türk Milliyetçisi, Alevi-Sünni ayırımı ile değil, Türklük temelinde meseleye bakar. Kendini Türk hisseden herkes Türk Milliyetçiliği’nin aslî unsurudur.
Türk Milliyetçisi, Yunus Emre ile Pir Sultan Abdal’ın dizelerinde mertliği, dürüstlüğü, dolayısıyla kendini bulur.
Türk Milliyetçisi, Mevlana’nın ve Hacı Bektaş-ı Velî’nin ve en temel olarak Ahmet YESEVÎ’nin öğüt ve tavsiyelerinde huzur bulur.
Türk Milliyetçisi, bağımsız TÜRK Devleti özelliğini koruyan devlete isyan eden, kim olursa olsun, karşısında yer alır.
Mekân, zaman, grup, zümre ayrımı yapmadan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkesi olan MİLLÎ DEVLET, yani Türk Milleti’nin aslî unsur olma özelliği olan HÂKİMİYET KAYITSIZ ŞARTSIZ TÜRK MİLLETİNİNDİR ilkesine zarar veren herkes, Türk Milliyetçiliği ile kavgalı demektir.
Bu kavgada tereddüt edilmez, bu kavgada şart aranmaz, bu kavgada nefsaniyet olmaz, bu kavgada, şahıs, grup, ekip farkı olmaz, bu kavgada mezhep ayrımı olmaz, bu kavgada günlük siyaset olmaz, bu kavgada menfaat olmaz.
Bu kavgada, Tunceli’de birkaç kişilik marjinal gruplar eylem yaptı safsatası ile, keşke gidilmeseydi, bakın olaylar olacaktı diyerek, bu tarihî olayın sulandırılması ile uğraşılmaz.
Gidilmesi çok iyi olmuştur. Bir tarih yazılmıştır.
Alevi kardeşlerimiz ile ortak değerlerimizin vurgulanması da ayrıca çok önemli olmuştur. Biz ve siz değil, hep beraber bir bütünün parçaları olduğumuz ısrarla vurgulanmıştır.
Beni, pir Sultan Abdal’dan kim ayırabilir?
Hacı Bektaş-ı Velî’nin yolu benden nasıl farklı olabilir?
Benim bu değerlerimi benden koparmaya hangi anlayışın, kimin gücü yetebilir?
Zaman zaman aile içerisinde olan bir takım farklılıklar ailenin dağılmasına neden oluşturmaz.
Çünkü, biz mazisi en derinde, geleceği aydınlık bir Milletin, Türk Milleti’nin mensuplarıyız.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!