Şeyh Sait İsyanı, İngiltere Ve Musul (13 Şubat 1925) Sheıkh Saıt Rebellıon England and Mosul, (February 13, 1925) Özet

98

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Türk Dünyası
Uygulama ve Araştırma Merkezi Yakın Tarih Dergisi 2019 Cilt 3 Sayı 6

52

Halifeliğin kaldırılmasını bahane eden çevreler Doğu Anadoluda Şeyh Sait İsyanını çıkarmıştı.
Bu İsyan daha önceden planlanmış İngilterenin
desteğinde gerçekleştirmek isteniyordu. O sıralar Musul meselesi ile ilgilenen
Türkiye İngilterenin kışkırttığı isyanlar
sebebiyle iç sorunları çözmek istedi. Aksi halde yeni devlet yıkılabilirdi.
İngiltere bunu bildiği için Türkiyeyi Musul meselesinin çözümünden uzaklaştırdı ve isyanlarla meşgul etti.

Anahtar Kelimeler: Türkiye,
İngiltere, Musul, Şeyh Sait İsyanı

Summary

The groups who excused the abolition of the caliphate
launched the Sheikh Sait Rebellion in

Eastern Anatolia. This rebellion was intended to be realized
with the support of Britain, which was

previously planned. At that time Turkey was interesting in
the problem of Mosul, Turkey wanted to

solve problems of rebellion against provoked from Britain.
Otherwise the new state could be

destroyed. England knew this, Turkey was too occupied with
the solution of Mosul and rebellion.

Keywords: Turkey, England, Mosul, Sheikh Said Rebellion

Giriş

Türkiye
Cumhuriyetinin kuruluş sürecinde
İngiltere, Türkiye üzerinde diplomatik baskıyı yoğunlaştırmıştı
ve 6 Ağustos 1924 günü Musul sorununu tek taraflı
olarak, Türkiye’ye danışmadan,
Milletler Cemiyetine götürdü. Hemen ertesi günü Hakkari bölgesindeki

Nesturiler Türkiye
Cumhuriyeti’ne karşı ayaklandırıldı (7 Ağustos) ve İngilizin ekmeğine yağ

sürdüler. Cumhuriyet henüz birinci yaş gününü
bile kutlayamamış iken dış destekli bir saldırıyla karşı karşıya bırakıldı. Halifeliğin
kaldırılmasından yaklaşık bir yıl sonra, 13 Şubat

1925’te Şeyh Sait, din
elden gidiyor diye
doğudaki bazı aşiretleri Türkiye
Cumhuriyeti’ne karşı ayaklandırdı. Şeyh Sait, yeşil bayrak açarak, sala
getirerek yürüyor, “Halifelik
kaldırıldı, medreseler kapandı, din elden gidiyor” diye propaganda
yapıyordu. Din, (istismarcıların elinde) tehlikeli bir silahtı. İsyan çabucak
yayılabilir, yalnız Doğudaki bazı illerle sınırlı kalmayabilir, Orta ve Batı
Anadolu’ya da yayılabilirdi. Yayılmaya çalışılıyordu1

.

 

*

Prof. Dr, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi,

1 Bilal Şimşir, Kürtçülük
II (1924-1999), Bilgi Yayınevi, 2009, Ankara, s.26.

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Türk Dünyası
Uygulama ve Araştırma Merkezi Yakın Tarih Dergisi 2019 Cilt 3 Sayı 6

53

1. Şeyh Sait İsyanı

Şeyh Sait isyanını2 organizatörü ise 1923 yılında kurulmuş olan gizli azadı
teşkilatı idi.

Şeyh ve aşiret reislerini elde etme gayreti içine
giriyorlardı. Şeyh Sait bu hareketin elebaşı olarak ileri sürülmekte
idi. Azadı mensupları 1924 yılında ilk kongresini yaparak isyanının planını çizmişlerdi.
Ana stratejiyi de tespit etmişlerdi. Şeyh Sait bu toplantıda ön plana çıkarılmıştı.
İsyanda 1925 yılına ertelenmişti. İsyan müddetine
kadar teşkilat mensupları, aşiret reis ve etkili şeyhlerle temas edip, onları
isyan hareketine katılmaya çağırıyor. Hükümet icraatlarına muhalif olan
Türk unsurlarla özellikle
Hilafet yanlılarını yanlarına almaya gayret ediyorlardı. Dış ülkelerden destek sağlama imkânları aranması da
kararlaştırılmıştı. Gürcistan ve
Irak’a temsilci gönderilerek Rus ve İngiliz desteğinin sağlanmasına çalışmıştır.
Araları açık olan aşiret reislerini şeyhler vasıtası ile barıştırma faaliyetine
girişilmiştir.

1925 yılında 2. kongresini yapan azadı mensupları, Şeyh Saitin işareti ile Mayıs 1925’de
isyanın başlatılmasına karar vermişti. Şeyh Sait müritlerinin çoğunlukta bulunduğu Lice, Hani, Piran,
Palu bölgelerinde hazırlıkları gözden geçirmek için, seyahate çıkmıştır.

Licenin Hanı
bucağına gelen Şeyh Sait burada Torakanlı Reşit Ağa, Kör Hüseyin ağa,

Eyüpoğlu Zülfı ağa, Pirandan öğretmen
Fahri, Şeyh Saitin kardeşi
Abdurrahim ve Miri

Hamdi beyin katıldığı bir toplantı yaptı. Ayaklanma tarihi 21
Mart 1925 olarak kararlaştırıldı.

Esasen Şeyh Sait 1924 yılının 15 Kasımında oğlu Ali Rıza’yı
İstanbul’a göndermiş, Seyid

Abdülkadir’den
muvafakat almıştır. Seyit Abdülkadir
Ali Rıza ile yaptığı bu görüşmeden
sonra, avdeti sırasında ona, Mustafa Kemal aleyhinde hazırlanmış beyannamelerin
de, dağıtmak üzere,
teslim etmiştir.

Şeyh Saitin
beyanname mahiyetindeki aşiret reislerine ve bölge halkına yayınladığı

fetva şöyledir:

“…
Kurulduğu günden beri
Din-i Mübin-i Ahmedînin temellerini yıkmaya çalışan Türkiye

Cumhuriyeti Reisi Mustafa Kemal ile arkadaşlarının ahkâmına
aykırı hareket ederek Allah ve

Peygamberi inkâr ettikleri ve Halife-i İslâmı sürdükleri için gayr-i meşru olan bu idarenin yıkılmasının
bütün İslâmlar üzerine
farz olduğu, Cumhuriyetin başında olanların mal ve canlarının Şeriat-i Garrâ-i
Muhammediyyeye göre
helal olduğu ilan olunur3

.

 

Geniş Bilgi için
bakınız: Yaşar Kalafat, Şark Meselesi Işığında Şeyh Sait Olayı, Karakteri, Dönemindeki
İç ve Dış Olaylar, Boğaziçi Yayınevi, Ankara, 1992.

Yaşar Kalafat, age.,
s. 204.

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Türk Dünyası
Uygulama ve Araştırma Merkezi Yakın Tarih Dergisi 2019 Cilt 3 Sayı 6

54

2. Hilafet, İngiltere ve Şeyh Sait İsyanı

1919-1926 yılları arasındaki Türk-İngiliz münasebetlerini
inceleyen Ömer Kürkçüoğlu,

Şeyh Sait isyanıyla ilgili olarak şu hususları
belirtmektedir:

1925 Şubatında
Doğu Anadolu’daki Kürt ileri
gelenlerinden Nakşibendi, Şeyh Sait’in giriştiği ayaklanma hareketi, Türkiye’nin istikrar ihtiyacını
ve dolayısıyla Musul sorununda anlaşmaya varmak zorunluluğunu somut bir biçimde
ortaya koydu. Ayaklanmanın dinsel sloganlara dayanması, Halifeliğin
kaldırılmasının Kürtler’de böyle
bir tepki için elverişli ortam yarattığını ortaya koyar. Ayaklanmanın önderi
Şeyh Sait’in, “İslâm’ın Türkler’le

Kürtler
arasındaki tek bağ olduğu; Türkler
de kendi geleceklerini düşünmek zorundadır. biçiminde
söylediği bildirilen sözleri, bu kanıyı güçlendirmektedir.
Fakat dinsel sloganların gerisinde “Bağımsız Kürdistan” fikrinin yattığı da anlaşılmaktır

Halifeliğin kaldırılmış olması, Kürtler’in ayaklanmasında önemli rol oynadığı gibi, Kürt unsurunun çoğunlukta
bulunduğu Musul
üzerindeki
T
ürk iddiasını da
zayıflatmıştır. Milliyetçi d
üşünceye yabancı olan Musul Kürtleri’nin, Türkiye’yi Irak’a tercih
ettikleri söylenebiliyorsa, bunun başlıca nedeni, Halife
ye yani İslam ‘a olan bağlılıklarıydı. Musul
sorununun çöz
üme kavuşturulmamış
olduğu bir sırada Halifeliğin kaldırılması; İngiltere’nin İslâm etkeni dolayısıyla
duyabileceği endişeyi gidermek için, ya da öteki nedenlerle alınmış olsa da, sonuçta
T
ürkiye’nin Musul tezine manevî
bir darbe indirmişti. İngiltere’nin Musul’daki bir görevlisi, Halifeliğin
kaldırıldığı yolundaki haberi hayretle karşılayıp, inanmakta g
üçlük
çektiklerini yazmaktadır. Bu İngiliz görevlisi, o zamana kadar “K
ürdistan’ı patlamaya hazır bir
volkan gibi kaynaştıran T
ürk
propagandasının, K
ürtlerin
Halifeye kesin bağlılıklarına dayandırıldığını, T
ürkler’in kendi bindikleri dalı kesmelerinin ise,
İngiltere için inanılmayacak kadar m
ükemmel
bir şey olduğunu” belirtmektedir. İngiliz görevlisi, “tabii, bu yeni
durumdan kendimiz için yararlanmayı ihmal etmedik” diye eklemektedir. T
ürk

Hükümeti’nin Kürt ayaklanmasına karşı aldığı sert önlemler,
Musul’daki mahalli Kürt ileri gelenlerinin
tepkisine yol açmaktaydı. Bu tepkilerin, İngiltere bakımından
yararlanmaya” elverişli bir ortam hazırladığı görülüyordu5

.

Burada Ömer Kürkçüoğlunun dikkatlerinden kaçan nokta halifeliğin kaldırılmaması(!)
hususunda İngilterenin
oynadığı roldür.
İngiltere İslam dünyasındaki

 

4 Yaşar Kalafat, age.,
s. 184., Ömer K
ürkçüoğlu, Türk İngiliz İlişkileri (1919-1916), Ankara, 1978, s.
290 vd.

Şeyh Sait olayının İngiltere boyutu için bk. Robert Olson,
The Emergence Of, Kurdish Nationalism and the

Sbeikh Said Rebellion, 1880-1925, Austin 1969., age., s.
52-92 ve 128-150. 5

 Yaşar Kalafat, age.,
s. 185., Ömer Kürkçüoğlu, Türk İngiliz İlişkileri (1919-1916), Ankara, 1778, s.
290 vd.

Şeyh Sait olayının İngiltere boyutu için bkz. Robert Olson,
age., s. 52-92 ve 128-150.

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Türk Dünyası
Uygulama ve Araştırma Merkezi Yakın Tarih Dergisi 2019 Cilt 3 Sayı 6

55

mezhebî ayrılığın kışkırtıcısı idi. Dolayısı ile din ve
halifelik adına yapılan isyanlar o dönem de yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyetini parçalamaya ve Musul sorununun
İngiltere lehine sonuçlandırmaya yönelikti. Kürtleri
ve İslam dünyasını düşünen bir İngiltere asla olmayacaktı.

2.1. Sünni
Halifeliğin Kaldırılmaması(!) Yönünde
İngilterenin Planı Gerek
İstiklal Harbi sırasında gerekse ertesinde yeni devletin kuruluşu sürecinde

İstanbul’da bulunan basın, Ankara’daki millî hükümete karşı genelde hasım gibi davrandı.

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş döneminde yürüt

Önceki İçerikKonudan Konuya (24)
Sonraki İçerikKarikatürist Murat Yılmaz