Sevgi Eğitimi – 9

91

 

İnsanlar eğitim sürecinden geçerek hayatı anlamlaştırır ve çevresinde olup biten her şeyi tanımaya çalışır. Eğitimle belli bir şekil kazanan insanlar daha sonraki hayatlarında eğitilme yöntemlerinin etkisi altında kalırlar.

Sevgi ile yetiştirilen ve bu şekilde büyüyen bir yetişkin, davranışlarında sevgi yöntemini kullanır, olaylara ve kişilere sevgi gözüyle bakmaya çalışır. Aksine sevgiden uzak, nifak tohumlarıyla eğitilen bir çocuk, bütün gördüklerini bir yetişkin olduğunda devam ettirir.

Türk Eğitim Sistemi’nde yetiştirmek istediğimiz insan profili dikkate alındığında bizim ivedilikle, sevgiyi eğitimin her alanına yansıtmamız gerekmektedir. Tarihimizin ve kültürümüzün sevgiyi içeren müthiş zenginliğinden, ancak bu şekilde faydalanabiliriz. Sevgiyle yetişen bir nesil oluşturmak en büyük hedefimiz olmalıdır(Kocaarslan, ).

Çocuk başlı başına özgün bir bireydir. Onu var saymalı, saygı duymalı, öğrenme ve araştırma alışkanlıklarını geliştirmeli, olduğu gibi kabul etmeliyiz.

Çocuklarımızın ihtiyaçları var. Öğrenme ve araştırma imkânlarını temin edeceğiz, mutlu olmak ve güvenli ilişkilerden yararlanmalarını sağlayacağız.

Evlerde çocukların güvenli ilişkilere ihtiyacı var. Anne ve baba arasındaki ilişkiler güvensizse, kavga ve gürültüleri bitmiyorsa, huysuzlukları yüzünden çocuk sıkıntı çekiyorsa, bu çocuğun güvenli ilişkileri ve özel yaşantısı yoktur. Onun için herkes kendisine dikkat edecek(Haktanır,2010).

Gönülleri sevgi merkezli eğitime hazırlamanın vaktidir. Anneler, babalar öğretmenler, kafalarından önce, kalplerini açmaya hazır olmalılar. Çünkü yeni nesilleri daha çok insan yapmanın başka yolu ve imkânı kalmamıştır.

Sevgi merkezli eğitimin ilkokulu, evdir. Evde başöğretmen, şefkat kahramanı anne, öğretmen de babadır. Ne var ki, babaların annelere gerektiği kadar destek vermediğini çoğu şikâyetlerden anlamaktayız.

Birçok baba, hala işin vahametini tam olarak anlamış görünmüyor.
İşte o babalardan biri.

Keşke Ben de Köpek Olsaydım: Okul öncesi yaşındaki bir delikanlı, köpek olmak istiyor. Köpekleri çok seviyor. Hep köpek resmi çiziyor. Köpek taklidi yapıyor. Yemeğini köpekler gibi yemeye çalışıyor. Köpeklerle çok ilgileniyor. Sürekli köpeklerle ilgili sorular soruyor. Adı sorulduğunda kendi adını değil, kendine yakıştırdığı bir köpek adını söylüyor.

Eğitim danışmanı olarak çalıştığım okulda, rehberlik uzmanı, durumu bana da aktardı. Bu ilginç delikanlıyla bir süre ilgilendim. Bu sürenin sonunda, delikanlının köpek olma merakının babasından kaynaklandığını anladık. Babası, köpek meraklısıydı. Bir kaç köpek besliyor ve onlarla çok yakından ve büyük bir sevgiyle ilgileniyordu. Bu masum delikanlı da, babasının dikkatini ve sevgisini çekmek için köpek olmaya özeniyor, her halini o hayvanlara benzetmeye uğraşıyordu. Arkadaşlarına, sürekli, “Keşke ben de köpek olsaydım” diyordu”(Tesnimi,2008).