Şehitlikteki Mezar Taşında 16 Günlük Yazıyordu…

78

      ‘’Selden koymuştu anacığı adını. Şehitlikte o’nun adını ilk kez okuduğumda; tüylerim diken, diken olmuş, insanlığımdan utanmıştım. Çünkü o henüz bir bebekti. Ne olduğunu dahi anlayamayan o küçücük bedeni diri, diri toprak olurken; bunu yapanların, EOKA terör örgütüne mensup Rum canileri olduğunu sezemeyecek kadar küçücüktü… ’’

         Kıbrıs adasında yaşanan öylesine tarihi bir gerçek var ki! Bu gerçeği hiçbir güç, hiçbir çaba değiştiremeyecektir.

         Bu gerçeğin adı; Kıbrıs adasında Kıbrıs Türk Halkına uygulanmak istenen soykırım, bir nevi jenosit’tir.

        Bu insanlık suçunu işleyenler; adada o dönemde EOKA’yı Kuran Rum yöneticileri, bu terör örgütünün eli kanlı eşkıyaları, bu oluşumu destekleyen Yunanistan’daki cunta yönetimidir.

          Her 21 Aralık geldiğinde; tarihin derinliklerinde kalan acılı bedenlerin adalet isteyen feryatları yükselir adadan…

          Her 21 Aralık; 1963 yılı Noel’inde Kıbrıs’ta yaşanan Rum’un acımasızlığını, o gece Kıbrıs Türk Halkının topyekûn nasıl yok edilmek istendiğini, Rum çetelerince gerçekleştirilen cinayetleri anlatır.

         Her yıl Aralık ayının son haftası, KKTC’de ‘’Şehitler Haftası’’ olarak anılır. Bu zaman diliminde bu katliamlara kurban gidenlerin acılı ailelerinin feryatlarıyla yankılanır ada…

        Dünya var oldukça da; ‘’1963 Kanlı Noel’inde’’ yaşanan bu katliamlar, bu insanlık ayıbını gerçekleştiren Rum canilerin alnında kara bir leke olarak kalacaktır.

        Bundan 56 yıl önce adanın her yerinde yaşanan bu insanlık ayıbı, işlenen bu cinayetler yıllardır Rum yönetimince inkâr edilmiş, uluslararası arenada konu dahi edilmesi istenmemiştir.

       Hatta bir ara (Annan Planı süreci…) GKRY, Rum çetecilerin işledikleri bu suçları; kuruluş amacı Kıbrıs Türk’ünün adadaki maddi,  manevi varlığını, namus ve şerefini korumak olan TMT’ye dahi yüklemeye çalışmıştır!

        Ama her defasında tarihi gerçekler, katledilen masum insanlarımızın kayıp mezarları, uydurdukları bu yalanlara galebe çalmış. Yaşattıkları o acıları, yaptıkları katliamları, bir tokat gibi Rum tarafının suratına çarpmıştır.

         O ‘Kanlı Noel Gecesinde‘, insanlık tarihinin hiçbir döneminde yaşanmamış bir vahşet yaşanmıştır. Zira Rumlar; inançlarına göre kutsal saydıkları o gece! Sadece Türk oldukları için yüzlerce insanımızı katletmişlerdir.

          Aslında o gecenin hazırlığı, nasıl uygulanacağı ‘Akritas Planı’nda’ yıllar öncesinden yapılmıştır.  O gece, uygulamaya konulan bu imha planın hedefinde; ‘Kıbrıs Türk’ünün’ etnik katliamı, topyekûn katledilmesi vardır.

           Ancak, öncelikle Kıbrıs Türk’ünü korumakla görevli TMT işte tam da bu dönemde yeraltından çıkarak, Rumların bu alçak saldırılarına kahramanca karşı koymuştur.

           Türkiye’de bu katliamlara tepkisiz kalmamış, Garantörlük anlaşması gereğince, tıpkı 20 Temmuz 1974’te olduğu gibi uluslararası siyasi caydırıcılığı da kullanarak, adaya yapılan bir hava harekâtı ile bu jenosit uygulamasını önlemiştir.

         Şimdi bu yazım aracılığı ile seslenmek istiyorum:

          Siz; bu katliamları yapan eli kanlı Rumları bugüne değin yargılamayan, bırakın yargılamayı, bu insanlık suçunun işlenmesi nedeniyle Kıbrıs Türk’ünden bir özür dahi dilemeyen Rum yönetimi,

         Siz; ‘’Kıbrıslıyız’’ kimliğinin ardına saklanıp, KKTC’de Rumlarla yeniden bir arada yaşamanın heveslileri, ‘’Birleşik Kıbrıs’’ senaryosunu yazanlar,

        Siz; Rumlarla, tek devlet, tek egemenlik, tek kimlik adı altında iç, içe yaşayabiliriz yazıları ile halkımızın beynini bulandıranlar,

        Siz; Türkiye’ye, Türk askerine kabul edilemez suçlamalarla saldıran kimi sendika yöneticileri, dernek temsilcileri; cepleri, mideleri Eurolarla şişirilmiş bilinen vakıf, platform üyeleri!

       Siz; Beyler!

        Kıbrıs Türk Halkının adada ki var oluş nedenlerini, tüm kazanımlarını müzakere masasında pazarlık konusu yapmaktan çekinmeyenler!

       Siz; Rumlarla yol arkadaşlığı yapanlar!

       Tarihi belgelerle kanıtlı bu ‘insanlık suçu’ hakkında söyleyeceklerinizi duyalım!  Bu yaşananlara, ‘’Kıbrıs Türk Halkına karşı girişilmiş bir ‘Soykırımdır’ ’’ demek cesaretiniz var mı?

        1955 – 1974 yılları arasında Kıbrıs Türk’ünün yaşadığı o acılı yıllarda; yüzlerce yakılıp yıkılmış Türk köyü, hayatta kalabilmek için emniyetli bölgelere göç etmiş on binlerce insanımız, hunharca katledilmiş, hala kayıp binlerce masum vatandaşımız varken!

       Biz bu katliamları unuttuk, bu gerçekler tarihin derinliklerinde kaldı demeye hakkınız var mı?

       O insanlarımızın adalet isteyen çığlıklarını da mı unutacaksınız?

       Ama ne yazık ki unuttuk!

        Anlatabildik mi EOKA’CI katillerin yaptığı bu insanlık ayıplarını? Yeterince duyurabildik mi o insanlarımızın acılı çığlıklarını? Uluslararası mahkemelere taşıyabildik mi onların insan haklarını?

       Hala adanın tek sahibiymiş gibi davranarak, Kıbrıs Türk’üne azınlık haklarından fazlasının verilmeyeceğini savunan, kalıcı bir çözüm adına uzatılan dostluk elini görmezden gelerek; türlü Bizans oyunlarıyla Kıbrıs Türk Halkının milli iradesini dayalı, 36 yıldan beri dimdik ayakta duran KKTC devleti gerçeğini görmezden gelenler…

    Yunanistan destekli yarı buçuk haliyle, Türkiye’nin önünü AB’de, Doğu Akdeniz’de tıkamaya çalışan GKRY:

      Bize tarih sayfalarını karıştırtmayın!

      Karıştırdıkça sabıkalarınız, alınlarınızdaki kara lekeler çoğalır! Yıllar öncesinde acımasızca katlettiğiniz soydaşlarımızın çığlıkları Girit’ten, Rodos’tan, Batı Trakya’dan, Anadolu’dan duyulur. Kıbrıs’ta diri, diri toprağa gömdüğünüz; 80’lik Hasan Dede’nin, gelin kız Melek’in, o yiğitler yiğidi Mehmet’in, 16 günlükken katlettiğiniz Selen Bebeğin çığlıklarına karışır.

     Tarihin yazıldığı bazı defterler vardır!

     O defterlere konu olan gerçekler, günü geldiğinde onları yaşayanlarca sorgulanır, sonuç alınır ve o defter bir daha açılmamak üzere kapanır.

    Ama bazıları ise hep açık kalır!

     Hele, hele o defterin başında, ’21 Aralık 1963 Kıbrıs Türk Halkına uygulanmak istenen soykırım’’ yazılı ise.

    Ve bu güne kadar, bu insanlık suçunu işleyen, hala adanın güneyinde yaşadığı bilinen eli kanlı Rum çetecileri, uluslararası yargı karşısında değil hesap vermek, en azından bu utançlarını kabul ederek, Kıbrıs Türk’ünden özür dahi dilememişlerse; hep açık kalacaktır… ( Bk. Atilla Çilingir Tarihten Gelen Çığlık-2010 )

Önceki İçerikAydın Olma Sorumluluğu
Sonraki İçerikProvokasyon mu, Pişman mı Oldu, Korktu mu?
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.