Kim ne derse desin, Türkiye hızla seçim sathı mailine girmiş bulunuyor. İYİ Parti’nin kurulması, iktidarın ve yandaşı olan partinin eli ayağını dolaştırdı. 16 Nisan Referandumu’ndan sonra altı ay içinde uyum yasalarının çıkarılması gerekirken ha bire geciktiriliyor. Referandumda Ankara, İstanbul dâhil 31 büyükşehrin 18’i AKP+MHP İttifakına “hayır” dedi. İl başkanları değiştiriliyor, belediye başkanlarıdeğiştiriliyor, yenilenme imajı veriliyor. Yıllardır kıpırdamayan Balgat sakini bile başkent dışına açılışlara gitmeye başladı. Ama bütün bunlara rağmen,kamuoyu yoklamaları hiç de iyi sinyaller vermiyor.
Son seçimler ve referandumda Marmara, Ege ve Akdeniz çevresindeki illerin tamamına yakını, 15 yıllık AKP iktidarını desteklemediği ortaya çıktı. Bu illerin seçmenleri eğitim düzeyi, sosyal yön ve ekonomik güç bakımından diğer illerden daha önde. Özellikle Atatürk ve arkadaşlarının yokluklar içinden çekip çıkarıp var ettikleri modern Türkiye Cumhuriyeti’nin, değiştirilerek bir Ortadoğu ülkesi haline getirilmesi konusunda çok hassaslar. İktidar, bu bölgelerde ne yaparsa yapsın, halkı inandıramıyor. Bu bölgelerin halkı, yollar ve köprülerin yapılmasını takdir ediyor, fakat diğer alanlardaki tahribatı gördüğünden, bunları yeterli görmüyor. Eğitimin ve ekonominin kötü gitmesinden, yaşam biçimine müdahalelerden, Andımızın kaldırılmasından, bayramların etkisizleştirilmesinden, Atatürk’ün unutturulmaya ve isminin silinmeye çalışılmasından, T.C.’nin bazı resmi kurumların adından kaldırılmaya çalışılmasından ve Cumhuriyet’e karşı rövanşist tavırlardan çok rahatsızlar.
Önümüzdeki seçimin kilidini, Türkiye’nin orta direği olan Orta Anadolu başta olmak üzere Doğu Anadolu ve İç Ege bölgeleri çözecek. Niçin diyeceksiniz? Bu bölgelerin insanları, ağır tabiat şartları içinde kıtlık ve yoksulluk çekerek yaşarlar. Ama bu cefakâr, çilekeş insanlar saf vetemizdirler, doğru ve dürüsttürler, sabırlıdırlar, kanaatkârdırlar, mütedeyyindirler ve son derece vatanseverdirler. Birine inanırlar ve tutarlarsa, aldatıldıklarını anlayıncaya kadar onun peşinden ayrılmazlar. Kolay kolay saf değiştirmezler. Çok partili hayata geçtiğimizden beri bu bölgelerin insanlarının genelde muhalif bir duruşları vardır. Millet Partisi’ni, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’ni, 27 Mayıs İhtilali’nden sonra muhalif gördükleri için Adalet Partisi’ni, 12 Mart Muhtırasından sonra Milliyetçi Hareket Partisi’ni ve Refah Partisi’ni, 12 Eylül darbesinden sonra Anavatan Partisi’ni ve Doğruyol Partisi’ni desteklediler. Böylece tuttukları partileri ya tek başına iktidara, ya da koalisyon ortaklığına taşıdılar.
Türk seçmeni, son yedi sekiz yıldır, AKP iktidarının sürekli kandırılarak, millete fatura ödettirmesinden bıktı. Irak ve Suriye bataklığına sürüklenmemizden, dışarıda doğru dürüst bir tane dostumuzun kalmayışından, Barış sürecinde PKK’ya verilen tavizlerden, her istediklerini verdikten sonra iktidarı da isteyen FETÖ’ye karşı tutarsız tutumdan, ABD’nin İran’a uyguladığı ambargoyu büyük rüşvetlerle delen Zarrab’la işbirliği yapılarak dünyada itibarımızın sıfırlanmasındanyoruldu. Millet, kurumların yıpranmasından, devletin her kademesine ehliyetsiz yandaşların atanmasından rahatsız. Yargıya, adalete ve emniyete güven kalmadı. Sürekli milleti ötekileştirici ve bölücü şiddet ve nefret dilinin kullanılmasından nefret etti. Millet yavaş yavaş Cumhuriyet’in erdemlerini, Atatürk’ün büyüklüğünü, laikliğin değerini anlamaya ve kavramaya başladı.
Türk insanının ruh dünyası, “sevgi, saygı ve hoşgörü”ye dayanır. Ayrıştırıcı nefret ve öfke diline karşı, barış, dostluk ve huzur dilini tercih eder. “Eline, beline, diline sahip olan” insanı sever. Kibirli, gururlu olanı değil, alçak gönüllü, mütevazı olanı sayar.Olduğu gibi görünüp samimi olana gönlünü açar. Kendi diliyle konuşanla, milli kültürünü benimseyenle, aynı kıbleye yönelenle, yerli ve milli olanla beraber olur.Milli meselelerde tavizsiz ve dik duranın arkasında yer alır. İçte ise, bütün insanımızı, Türkiye Cumhuriyeti’nin eşit hak ve özgürlüklere sahip vatandaşları olarak görüp, sevgi ve barış diliyle birlik ve beraberliğini pekiştirenlerle bir olur.
Mevcut partilerin gücü, 15 yıllık AKP iktidarını değiştirmeye yetmedi. Şimdi Türk milletinin önünde yeni bir seçenek var. Çiçeği burnunda yeni bir parti: İYİ PARTİ. Bu partinin siyasi deneyimi fazla, devleti iyi tanıyan, milli kültürümüzü özümsemiş, hem laik, hem Müslüman, vatan hainleri dışındaki bütün vatandaşlarımızı bir ve bütün gören, herkesin anlayacağı bir dille konuşan samimi bir lideri var. Sayın Meral Akşener hanımefendi. Millette büyük karşılığı olan ve değişim rüzgârını estirecek tek seçenek olarak görülen AKŞENER’in en kısa zamanda pusulasını, vaktiyle MHP’nin kaleleri olan, fakat bugün AKP’ye kaptırdığı Orta Anadolu illerine döndürmesi gerekir. Önümüzdeki seçimin kilidini, Türkiye’nin orta direği olan Orta Anadolu başta olmak üzere Doğu Anadolu ve İç Ege bölgeleri çözecek.
İYİ PARTİ’nin güneşinin yedi bölgeyi kuşattığı ve AKŞENER’in müşfik elinin 81 ildeki 80 milyona dokunduğu gün, bütün kara bulutlar dağılacak veTürkiye Cumhuriyeti tekrar saygınlığını kazanarak büyük Atatürk’ün dediği gibi, “atinin yüksek medeniyet ufkundan yeni bir güneş gibi doğacaktır”.