Adını köşemde anmak bile istemediğim, iktidar dalkavukluğu yapayım derken, zırva ve uç fikirlerle toplumsal fay hatlarını derinleştirmeye çalışan bir sözde gazeteciyi örnek vereceğim.
ROK kısaltmasıyla tanınan Rasim Ozan Kütahyalı her konuda uzman (!) bir televizyoncu, gazeteci, köşe yazarı, siyaset ve futbol yorumcusu, Nagehan Alçı’nın eski eşi. Eski çift, iktidara yakınlıkları sebebiyle tartışma konusu olmayı sürdürüyorlar. Eski eş Nagehan Alçı daha dengeli sözlerle “görevini” yapar. Fakat ROK lafının ölçüsü endazesi olmayan biridir.
Belki de “akıllı sözünü deliye söyletir” özdeyişindeki aranan delidir. “Aykırı ve uç ifadelerinin” kendisine hayli kazançlar sağladığı ortada. Bu kişi iktidarın milletin sinir uçlarına dokunan politikalarına zihinleri alıştırma görevini üstlenmiş gibi. Oldukça kazançlı olan görevinden de mutluluk duyduğu açık.
****
Son olarak, ROK (16 Nisan 2025 Çarşamba) “CHP’ye kayyum atanacağı ve kurultayın iptal edileceği” yönünde iddialarda bulundu. Borsada ciddi bir çalkalanma oldu. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM), yorumcu Rasim Ozan Kütahyalı’nın ‘CHP’ye kayyım atanacak’ iddialarını derhal yalanladı.
Adalet Bakanı ise “bu iddiaların kamuoyunu yanıltmaya yönelik olduğunu” belirterek, “Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturma başlattığını” duyurdu.
İktidar yandaşı bir “gazeteci” için soruşturma açılması ilginç. Bu soruşturmadan bir ceza çıkacağını sanmıyorum. Ama kamuoyuna “sadece muhalif gazeteciler değil, bakın bizim yanımızdakilere de soruşturma açıyoruz” mesajı verilmek istenmiş olabilir.
********************************
Padişah Koltuğunu CHP’ye Vermezler
Benim asıl merak ettiğim husus şu: ROK aşağıdaki cümleleri söylediği zaman harekete geçmeyen savcılar neden “CHP’ye kayyım atanacağı” haberi üzerine harekete geçti.
Bu adam son aylarda “Abdullah Öcalan gerekirse kısmi bir seçimle Şanlıurfa veya Diyarbakır milletvekili olarak Meclis’e girmeli” dedi. TCK’daki suçu ve suçluyu övmek suçundan daha ötesini yaptı. Ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü bir teröristi milletvekili olmalı diyerek 50 bin şehidimizin yakınlarının ve bundan daha fazla gazimizin duygularını, milletimizin büyük çoğunluğunun adalet duygularını rencide eden açıklaması için iktidardan çıt çıkmadı.
Haziran 2023 seçimlerinden bir ay kadar önce “Bugün yüzde 80’lik toplumsal zemine dayanan bir REJİM, dehşet güçlü bir DEVLET var, 2020’lerde kesinlikle iktidar yapısı bu. Tayyip Erdoğan bu DEVLET’in Başı olarak istemezse o koltuktan ayrılmayabilecek güçte” demişti.
Bu tezini daha da geliştirmiş olmalı ki geçen hafta şu ÇOK TEHLİKELİ lafları etti:
“Bugün cumhurbaşkanlığı koltuğu padişahlık koltuğudur. Padişahlık koltuğunu CHP’ye vermezler. Milis gücün mü var, istihbarat gücün mü var, ayrı polisin mi var, jandarman mı var ya da elinde silahlı mücadeleye hazır milyonların mı var? Hiçbiri yok, bırak devlet gücünü polisi, jandarmayı, istihbarat teşkilatını, orduyu geçtim, Tayyip Erdoğan’a ölümüne bağlı en az 20 milyon insan var. Geçen Devlet Bahçeli açıklama yaptı, ’15 Temmuz’da olandan çok daha kötü olur, ikaz ediyoruz’, dedi.”
Açık açık “Erdoğan seçimi kaybetse bile gitmez” mesajından ötesi de var bu cümlelerde. Türkiye’nin “demokratik hukuk devleti” olmadığı, “diktatörlük” olduğu iddiası var. Muhalifleri tehdit etme var. Bu sözlere önce iktidarın tepki göstermesi gerekirdi.
Bir muhalif söylese “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçundan” soruşturmalar açılmış olurdu. Bu cümlelerden iktidarın rahatsız olmaması ilginç değil mi?
********************************
Geçiş Tatlı mı Olacak Kanlı mı?
Türkiye’nin bütün temel sorunlarını çözmede başarısız kalan iktidarın yapılacak ilk seçimi kaybedeceği inancı iyice kuvvetlendi. Ancak “bu geçiş nasıl olacak” konusunda farklı görüşler var.
Rasim Ozan Kütahyalı gibileri ciddiye almasak bile, toplumda “bunlar seçimi kaybetse de gitmez” endişesi taşıyan bir kesimin olduğu muhakkak. ROK gibi iktidar yanlısı bazı yorumcular bu algıyı beslemekte. İktidar kanadından da bu silahşorlara “dur!” diyen yok.
10 Nisan’da Mümtaz’er Türköne de “Geçiş süreci tatlı mı olacak, kanlı mı?” başlıklı bir yazı yazdı ve video çekti.
Bu başlık Necmettin Erbakan’ın “Refah Partisi iktidara gelecek, Adil Düzen kurulacak! O halde sorun ne? Geçiş dönemi sert mi olacak, yumuşak mı? Tatlı mı olacak, kanlı mı?” cümlesinden mülhem.
Türköne “28 Şubat Süreci enerjisini ve gerekçesini, bu sözün yol açtığı fırtınalardan aldı” diyor.
Şimdi de “Muhalif kanatta genel kanaat, “sandıkla gelenin ‘seçimle gitmem’ diye ayak diremesi ile karşı karşıyayız. Muhalefete yönelik baskılama operasyonları bu şekilde algılanıyor.”
Fakat Mümtaz’er Türköne “ROK” gibi düşünmüyor. Geçiş döneminin kanlı olmayacağı konusunda çok iyimser.
“23 yıl iktidar dairesinin dışında kalanlar iyi sabrettiler ve dayandılar. Kimse çıkıp da Erbakan gibi tehdit savurmuyor.
Öncekinden farklı olarak şimdi yaşanan sorun, serbest ve adil seçimlerle, eşit rekabetle iktidarın belirlenmesi sorunu.
Kanlı bir değişim ihtimali hiç yok. Burası Türkiye: Halk desteği azalan bir iktidarı hiçbir güç ayakta tutamaz” diyor.
Benim de temennim ve kanaatim bu yönde. AKP nasıl yerel seçimlerde kaybettiği belediyeleri muhalefete suhuletle devrettiyse, genel seçimlerde de kaybedince iktidarı da tatlılıkla devredecektir. Gerçi bu belediyelerin bir kısmını devlet gücünü kullanarak, belediye başkanlarını tutuklayarak, yerlerine kayyım atayarak geri almaya çalışsa da millet bu hukuksuzluklara destek vermiyor.
AKP’nin içine sinmese de hesap sorulmasından korksa da belki tatlı olmayacak ama kansız bir şekilde geçiş sağlanacaktır.