•1- “Yeni Anayasa” vaat eden AKP’nin nasıl bir anayasa istediği anlaşılamadı.
Yeni Anayasa’da ilk dört madde yani devletin temel nitelikleri değişecek mi?
Yeni Anayasa’da Başkanlık sistemi olacak mı?
Anayasa’dan Türk kelimesi çıkarılacak mı?
Devletin kurucu unsuru olarak, “etnisitesi ne olursa olsun hepimizin ortak kimliği olan Türk Milleti kavramı” yerine etnisite isimleri zikredilecek mi?
Eyalet sistemi olacak mı? Eyalet başkanları (Valiler) seçimle mi gelecek?
Mali özerklik, anadilde eğitim, öz savunma gücü olacak mı?
Federasyon öngörülmekte mi?
Genel af söz konusu mu?
Öcalan siyasi haklarını geri alacak mı?
“Kürdistan Eyaleti Başkanı Öcalan” hayallerini kuranlar başarılı olacak mı?
Bu ve benzeri hususlar açıklığa kavuşmadı.
•2- CHP’nin “yeni Anayasa” taslağının ve “yerel yönetimlere özerklik” projesinin (ilk maddede zikrettiğim) BDP/PKK taleplerine ne ölçüde paralellik arz ettiği veya ters düştüğü anlaşılamadı.
•3- Başbakan Erdoğan, Adnan Menderes ve Demokrat Parti mirasına sahip çıkıyor. Bu siyasi çizginin 1964 sonrası dönemine damgasını vurmuş (12 yıl Başbakanlık, 7 yıl Cumhurbaşkanlığı yapmış olan) Süleyman Demirel’e saldırarak bu mirası sahiplenmesinin mümkün olup olmadığı anlaşılamadı.
•4- Darbe planları yaptıkları gerekçesiyle hapisteki general sayısının karargâhtaki general sayısını geçti. Buna rağmen 27 Nisan 2007 e-muhtırasını “bizzat kaleme alan” Genelkurmay Eski Başkanı Yaşar Büyükanıt’a Bakanlar Kurulu’nun onayı, Cumhurbaşkanının tevcihi ile T.C. Üstün Hizmet Madalyası ile taltif edilmesi ve trilyonluk zırhlı araç tahsis edilmesinin hikmeti anlaşılamadı. Büyükanıt, 5 Mayıs 2007’de de Başbakan Erdoğan ile Dolmabahçe Sarayı’nda bir görüşme yapmış ve içeriği sır olarak saklanmıştı. Erdoğan “Bu görüşme benimle mezara gidecek” demişti. Bu sır da hala açıklanmadı.
•5- Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanına “van minut” diyerek gönlümüzü serinleten Başbakan’ın yönettiği AKP hükümeti, 6 ay sonra Uluslararası Atom Enerjisi Kurumunda İsrail’in nükleer silahlarının sorgulandığı toplantıda İsrail’e destek verdi. Ayrıca İsrail’in OECD üyesi olması AKP hükümetinin olur’u ile gerçekleşti.
“İsrail’in 1967 yılından sonraki en büyük siyasi başarısına” (OECD üyesi olmasına) AKP hükümetinin neden destek verdiği anlaşılamadı.
•6- Türk Silahlı Kuvvetlerinin hesaplarının -haklı olarak- Sayıştay denetiminden geçmesini sağlayan Hükümetin, Toplu Konut İdaresi’ni (TOKİ’yi) Sayıştay denetiminden muaf tutmasının ve Kamu İhale Kanunun kapsamı dışına almasının sebebi anlaşılamadı. MHP’nin TOKİ’de yolsuzluk ve AKP siyasetinin finansmanına TOKİ katkısı iddiaları açıklığa kavuşmadı.
•7- Ünlü Yahudi işadamı Sami Ofer öldü. Ancak 4 Mart 2005′ te bu Siyonist işadamına Tüpraş hisselerinin yüzde 14.76 sının sessiz sedasız satılmasının arka planı öğrenilemedi. Ofer’e 446 milyon dolara satılan Tüpraş hisselerinin, (Tüpraş’ın Koç’a satış değeri olan 8 milyar 156 milyon dolara göre) değeri 1.2 milyar doları geçti. Bu “ballı alışverişin” sırrı anlaşılamadı.
•8- The Economist dergisi 12 Haziran seçimlerinde CHP’ye oy verilmesi gerektiğini yazmış. Başbakan buna çok kızdı. Erdoğan, “CHP Genel Başkanı’nın İsrail’e verdiği selamın karşılığını bu yazıyla aldığını” ileri sürdü. CHP Genel Başkanı da 2007 seçimlerinden önce aynı derginin “AKP’ye oy verin” dediğini hatırlatarak, “Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanı Başbakan değil miydi? Amerika’da Yahudi ödülünü alan nasıl oluyor da kaplan kesiliyor?” cevabını verdi.
İsrail’e ve Yahudilere verilen selamın Türk siyasetinde ne kadar belirleyici olduğu tam anlaşılamadı.
•9- MHP’ye yapılan kaset operasyonunun “okyanus ötesinin mi”, iç siyaset aktörlerinin işi mi olduğu anlaşılamadı. Ama bu kadar profesyonelce yapılmış iğrenç operasyonun bir fazilet mücadelesi ürünü olmadığı, siyaseti dizaynetmek (tasarımlamak) isteyen “profesyonellerin” işi olduğu iyi anlaşıldı.
•10- Anketçilerin “yüzde falan ile filan bandında” ifadelerinden ne demek istediği anlaşılamadı. Kendilerini sağlama almak ile firmalarına iş yaptırıp para aktaranlara yaranmak gibi bir aralıkta kalan anketçilerin icat ettiği bir kavram olarak algılandı.
Anlaşılmadığını söylediğim hususları “anlayanlar oy kullansın” desem herhalde tarihimizin en düşük katılımlı seçimi olurdu.