Seçim sonuçları, anket firmalarının seçim öncesi verdiği sıralama ve aşağı yukarı tahmin edilen oranlarda gerçekleşti.
Tahminleri aşan başarıyı iki parti gösterdi. AKP yüzde elli oy oranına ulaşarak, BDP (desteklediği bağımsızlar ile) 36 milletvekilliği kazanarak.
AKP’nin, yaklaşık yüzde 3,3 oy artışına rağmen, 2007 seçimlerine göre milletvekili sayısı 16 azaldı. Yeni Anayasa konusunda diğer partilerle uzlaşma ihtiyacı arttı.
BDP ise tahmin edilen oy oranı yüzde 7’nin altında kalmasına rağmen oy yüzdesini biraz artırdı. Milletvekili sayısını ise (10 artırarak) 36’ya çıkardı. Bu artış BDP teşkilatlarının organizasyon başarısıdır.
Bu iki partinin başarısında parti teşkilatlarının sadece seçim öncesi değil, önceki seçimden hemen sonra başlayan düzenli, disiplinli çalışmalarının çok etkili olduğu kanaatindeyim. Tabii ki AKP‘nin başarısındaki birinci faktörün liderinin karizması olduğunu göz ardı etmeden. İktidarının üçüncü döneminde oy oranını artırmak, hem de yüzde elli oy almak mutlak bir başarıdır. Kullanılan devlet imkânları, harcanan paralar, iç dış destek vs bu başarıyı tek başına izah edemez.
R. Tayyip Erdoğan pragmatik (faydacı) bir lider. Yaptırdığı anketlerde toplumun neye reaksiyon verdiğini görüp buna uygun söylem değişikliği yapan bir kişilik. Bu seçimlerde MHP oylarının AKP’ye kazandırılması hedefine kilitlenen Başbakan Erdoğan son derece keskin milliyetçi ifadeler kullandı. BDP ile yarıştığı yerlerde ise din faktörünü çok etkin bir şekilde kullanarak, BDP/PKK’nın aslında dinsiz, Marksist bir anlayışa sahip olduğunu vurguladı. Kürtçe ezan, devletin imamına uymama gibi BDP eylemlerinin İslam’a aykırılığı tezini çok iyi kullandı.
R.Tayyip Erdoğan, genel başkanlar arasında partisine en fazla katma değer sağlayan lider oldu. Hatta AKP başarısında Recep Tayyip Erdoğan ismi o kadar belirgindir ki, AKP’nin hangi sosyolojik tabana dayalı olduğu ve “Tayyip’siz” bir AKP’nin Özal’sız ANAP gibi mi olacağı tartışma konusudur.
Seçimler aslına dönme, aslına yakınlaşma yani seçilenlerin içinden çıktığı halka yakınlaşma gayretinin en yoğunlaştığı dönemlerdir. Tayyip Erdoğan’ın seçim konuşmaları, halkın hissiyatına en yakın olduğu konuşmaları olduğu için, etkili oldu.
*****
CHP, 2007 seçimlerine göre oy ve milletvekili artışı sağladı. Ancak beklenen artışın gerisinde kaldığı gibi iktidar alternatifi olacak mutlak bir başarı sağlayamadı. Ana muhalefetin iktidar partisinin yarısı kadar oy almasını başarı olarak görmek pek doğru olmasa gerek.
Kılıçdaroğlu’nun çalışkan bir genel başkan olduğunu, ilk defa AKP liderinden daha çok miting yaptığını ve bütün illeri dolaştığını; Türkiye’nin meseleleri hakkında raporlar hazırlatarak görüşler beyan ettiğini unutmamak lazım. (İlk defa bir CHP Genel Başkanının seçim akşamı, yarından itibaren yeni seçimlere hazır olma talimatı vermesi de önemlidir.) CHP örgütü ise yeterince homojen ve çalışkan değil.
Kılıçdaroğlu’nun gerekli ve yeterli güveni sağlayamadığı, partisine sağladığı katma değerin çok sınırlı olduğu anlaşıldı. Buna rağmen kısa zaman diliminde sağlanan yüzde 5 oranındaki oy artışı ve Genel Başkanın çalışkanlığı liderliğinin tartışılmasını engelleyecek sanıyorum.
******
MHP kaset komploları ve baraj altı kalacağı propagandaları ile girdiği seçimlerden yaralı çıkmıştır. Bu handikaplar ve iktidar partisinin devlet gücünü orantısız kullanımından doğan sıkıntılarla girdiği seçimlerden aldığı bu sonucu başarılı bulanlar çıkabilir.
Her ne kadar barajın epey üstünde oy oranına ulaşsa da MHP’nin hem oy oranı (yüzde 1,3) düştü ve hem de milletvekili sayısı 18 azaldı. Bu gerçek inkâr edilemez. Siyaset başarıyla beslenerek yapılır. MHP eski kaleleri olan, özellikle İç Anadolu ve Doğu Anadolu’daki, illerimizde tabanının AKP’ye kaymasına mani olamamıştır. Muhafazakâr görüşlü ve MHP’nin eskiden güçlü olduğu neredeyse bütün illerde AKP’nin oy oranı yüzde 60’ın üstündedir.
Türkiye seçmeninin yaklaşık üçte ikisi milliyetçi-muhafazakârdır. CHP’nin veya diğer sol bir partinin tek başına iktidar olma şansı -sosyolojik olarak- pek yoktur. AKP’ye iktidar alternatifi olacak partinin milliyetçi- muhafazakâr dünya görüşü ve sosyal adalet ile liberal ekonomik görüş dengesini savunan partilerden olacağı aşikârdır.
“Her iki Türk seçmeninden birinin hayatının bir döneminde oy verdiği MHP”, AKP’ye alternatif olabilecek en şanslı partidir. MHP’nin iktidar alternatifi olmak noktasından çok uzak bulunan mevcut konumundan mutlu olmasını bekleyemeyiz.
MHP, partinin temelden değişmesi yönünde dış unsurların baskısına maruz kalacak. Bu baskılar partinin olağan değişim sürecini de olumsuz etkileyecek. Çünkü MHP’nin temel görüşlerinden vazgeçmeden; vitrinde, çalışma usul ve esaslarında yeni bir yapılanma isteyen iyi niyetli arayışlara karşı direneceklere mazeret teşkil edecek. Yine de iç dinamiklerden kaynaklanan bu arayışların sonunda, MHP’de ciddi değişimler mümkün olabilir.
*****
Esasında halkın ne istediğini veya neyi istemediğini bütün partiler bilmektedir. Seçim kampanyasında ifade edilen bazı sözlerin oy kaybettireceği anlaşılınca tavzih edildiğini gördük. Önemli olan biz seçmenlerin her an seçim olacakmış gibi partileri sıkı denetim altında tutabilmemiz.
Özellikle AKP’nin yeni Anayasa vaadini yerine getirmeye çalışması esnasında, BDP/PKK taleplerinin asla kabul edilmeyeceğini ifade eden seçim kampanyası konuşmalarını hatırlatmamız çok önemli olacak.
Seçim sürecinden uzaklaştıkça Hükümet ve milletvekilleri üzerine dış güçler ve menfaat gruplarının tesiri artar. Milli iradenin baskısını ve gücünü her an seçtiklerimizin üzerinde tutacak bir vatandaşlık şuuru içinde olmamızı diliyorum. Yoksa oylarımızla verdiğimiz mesajlar boşa gider.