20 Nisan 2011 tarihinde kaleme aldığım ve Mayıs ortalarında bu köşeden okuyucunun takdirlerine sunduğum; “12 Haziran Siyaset Okumaları” konulu yazımda; partilerin avantaj ve dezavantajlarını belirterek, Türkiye geneli ve Manisa yereline ait sonuçlara dair görüşlerimi paylaşmıştım.
“İktidar yıpranır, seçmen yorulur” ilkesinden hareketle, AK Partinin %38-44, Kılıçdaroğlu ile yeni bir heyecan yaşayan CHP’nin %25-30, sandıkta kalıyor iddiasının pozitif rüzgarını arkasına alacak MHP’nin oyların %14-18’ini alabileceği, BDP’nin oluşturduğu ‘gök kuşağı koalisyonu’ nedeniyle 25-30 Milletvekili çıkaracağı ve Manisa’da bir eşitliğin söz konusu olduğu ve çok çalışan partinin dört vekil çıkaracağı tahmininde bulunmuştum.
Sonuçları biliyorsunuz. Ortada AK parti ve diğerleri gibi bir durum var. Her iki seçmenden biri AK Partiye oy verdi. Seçim sonuçlarına göre AK Parti ile ilgili okumaları sona bırakarak seçim sonuçları hakkında şunları diyebiliriz.
Türkiye’nin yeniden tasarlanması konusunda kararlı olan AK parti, bu süreçte kendisine ayak bağı olarak gördüğü MHP engelini kısa vadede aşmış görünüyor. AK partinin hareket alanını güçlendiren bu rahatlama, CHP’deki değişimle birlikte değerlendirildiğinde, onu aynı zamanda mazeretsiz bırakıyor.
Tabiat boşluk kabul etmez. MHP’nin temsil ve etkileme gücünün zayıfladığı alana BDP bütün gücüyle yerleşti ve Kürt sorununda AK parti, BDP ile baş başa kaldı. Bu nedenle AKP’nin Kürt sorununda çözümü zamana yayması artık mümkün değil. Sorunun çözümünde CHP ve MHP’den destek ya da etkili bir köstek gelmeyecek gibi. Bu konuda tek partneri BDP olacak.
Seçim sürecinde BDP’nin uçuk kaçık söylemlerine karşılık Başbakan’ın; “hepsi bu kadar, ötesi yok” manasındaki sert açıklamaları, BDP’ye ve ona taraf olanların hayallerine sınır koyma ve milliyetçi seçmene mesajlardı.
Başbakanın, seçim akşamı yaptığı balkon konuşmasında; her iki kişiden birinin oyunu alan AK partinin, oylarını 21 milyona çıkardığının altını çizmesini, bölge ülkelerinin halklarına hitap etmesini; küresel planlayıcılara: “Ben de küresel aktörüm, üstelik arkamda halkın yüzde ellisi var. Beni Mübarek, Bin Ali, Kaddafi, Esad ve diğerleriyle karıştırmayın! Türkiye’ye yönelik hesaplarınızı da bu gerçeğe göre gözden geçirin! Bölge halkları üzerinde, bölgeye ait küresel planlarınızı bozabilecek etkime dikkatinizi çekerim” anlamında ve Kürt sorununun özellikle dış tetikleyicilerine yönelik bir mesaj olarak algılamak gerekir.
Seçim sonuçları itibariyle -hoşumuza gitmese de- en takdire değer başarıyı BDP bağlantılı bağımsızlar yakaladı. Oy verecek kitleyi isimlere göre organize etmek, olağanüstü bir çabayı gerektirir. Hz. Musa ile imtihana hazırlanan büyücü gibi kendilerini sakallarından tavana asmışlar adeta!
BDP’nin bu başarısını, “Kürt Sorunu” söylemiyle yatıp kalkan Türkiye’ye BDP’siz bir plan yapamayacağının işareti olarak görmek gerekir. BDP 16 Milletvekili fazla çıkarırken, AKP 15 vekil kaybetti. Seçim sürecinde gerek bölgede gösterdiği milletvekilleri ve gerekse söylemleri itibariyle AKP’nin bu tercihinin BDP’ ye yarayabileceğini ta o zaman yazmıştık. Bu sonucun AKP’nin seçim planlarının bir parçası olmadığına inanamam.
AKP’nin, BDP’yi daha çok söz sahibi yapan yaklaşımı, başka karşı sonuçlar da doğurdu. Kürt meselesinde, ‘tavizsiz ve bundan ötesi yok’ manasındaki belirgin Milliyetçi tutumu neticesinde MHP’ye 18 Milletvekili kaybettirdi ve MHP %25 oranında küçüldü, parlamento dışında kalmadı ama karizması çok fena çizildi ve taraftarın özgüveni sarsıldı. Milliyetçi tabandan hatırı sayılır oy alan AK Parti, milliyetçi taban adına söz söyleme gücünü de MHP’den aldı.
Her açıdan onuru zedelenmiş MHP, bu dönem kendi kozasına çekilmek ve içini temizlemek zorunda. “O kozadan bir kelebeğe dönüşerek mi çıkar, koza başkalarına ipek kumaş mı olur orasını zaman gösterecek ama MHP’ye uygulanan operasyon etkisini bundan sonra gösterecek.”
BDP’nin güçlenmesinin doğurduğu esas sorun şu: ” Kürt Meselesinde” siyasi taraf haline gelen BDP, bu başarıyı nasıl okuyacak? Başarıyı hazmedip, büyük bir özgüvenle demokratik bir taraf haline mi gelecek yoksa çıtayı daha da yükseltip çözümsüzlüğün odağı mı olacak? Gönlüm demokratik bir çözümden yana olmalarını istiyor fakat medya’nın öve öve bitiremediği bağımsız aday Sırrı Süreyya Önder’in, seçim akşamı Ali Kırca’nın programında; ‘Kürt halkına, Ermenilere, Keldanilere, Yezidilere, Süryanilere, Asurîlere ve eşcinsellere’ teşekkür eden konuşması gösteriyor ki çıtayı daha da yükseltecekler. Suriye’deki son gelişmeler ve bölgede büyük Kürdistan planlayıcıları onları bu yönde harekete zorlayacak. (devam edecek)