Bu tarihî hatıra; devletlerin tarih boyunca var ola gelen manevi şahsiyetlerine tam bir ayna tutmakta. Adeta:
“Bir ben vardır bende, benden içerü.”
Dediği gibi şairin, bize de:
“Bir devlet vardır devlette, devletten içerü.”
Dedirtmektedir.
Sanmayın ki, ABD’nin manevî şahsının belirlediği bu tip karar alışlar, bu çeşit karar verişler, sadece ABD’ye ait bir husustur.
Hayır, asla böyle değil.
Emin olun, değil sadece ABD’nin; tüm Avrupa devletlerinin, hatta bütün dünya devletlerinin; devlet politikaları, kendi manevî şahsiyetlerinin tespiti ve yönlendirmesiyledir.
Yani devletin hayatî kişi ve kurumlarının, bir araya gelmesiyle aldıkları karardır. Memleket şart ve istemlerinin gereklilik ve zorunluluk göstermesiyle varılan karardır.
İç-dış vaziyet ve ortamın ortaya çıkardığı millî bir politikadır.
İç-dış koşulların güdülmesini istediği ulusal bir politikadır.
Bu karar alış seyri, bugün böyle olduğu gibi, tarihte de böyle cereyan ede gelmiştir.
Yani hiçbir devlet -eski olsun yeni olsun- devlet adamlarının ve devlet organlarının bilgi ve tecrübesine sırt çevirmemiş, bigâne ve kayıtsız kalmamıştır.
Çünkü tarihen bilinir ki, kayıtsız kalanın kaydı silinmiştir, zaman ve mekândan, kısaca tarihten be dostlar!
Çünkü gerçeğin gereğinin yapılması; oya moya bırakılamayacak kadar hayatî / yaşamsal bir gereksinimdir.
Değerli okur!
Bu tespitler; tatbik olunsun ve takdir edilsin diyedir.
Yoksa:
Seçilmişler; tahkir olsun diye değil.
Seçilmişleri hor ve hakir görmek ve göstermek için, kesinlikle değil.
Seçilmişlerin seçkisi; devletin manevî şahsı yani devletin ruh ve manasıyla örtüşmeli.
Seçilmişlerin seçkisi, tercih ve kararı; tarih çerçevesindeki oluş, bulunuş ve varlık sebeplerine ters düşmemeli.
Seçilmişlerin teşhis ve tedbiri; devlet keyfiyet ve hikmetinin tayin edip işaret ettiği seçki, tespit ve saptamalar ile tam bir uyum ve ahenk içinde olmalı.
Kısaca:
Seçilmişlerin seçkisi; devletin seçkisiyle uyuşmalı, bilişmeli ve kesişmeli.
Asla ve kat’a bu baş ile bu vücut birbiriyle sürtüşmemeli.
Birbiriyle didişmemeli.
Birbirinin hareketini engelleyecek oluşumlara fırsat ve meydan vermemeli.
Yoksa iki taraf da felç ve meflûç hâle gelir. Hareket ve hayatiyetten mahrum ve yoksun kalır.
İç-dış düşmanların sadme ve darbelerine uğrar.
Çünkü biri ruh, diğeri beden yerinde.
Çünkü biri mana, öteki madde hükmünde.
İkisi ancak, bir vücuda sayılır.
Vücutta organ ve uzuvlar birbirine set çekmezler.
Birbirlerine engel olmazlar.
Birbirine çelme atmazlar.