Sarp Yokuşu Aşarak Hakk’a Yürüdü

92

Her insan Rabbi’ne varan yolda çabalayıp durur. Nihayet O’na ulaşır. Çünkü dönüş onadır. Fakat sarp yokuşu aşarak Yüce Allah’a ulaşmak başkadır. Kur’ân sarp yokuşu şöyle tanımlar: “Bilir misin nedir o sarp yokuş? Sarp yokuşa atılmak (insanı) kölelik zincirinden kurtarmak (özgür kılmak), yahut kıtlık gününde akraba olan yetimi ve yahut hiçbir şeyi olmayan yoksulu doyurmaktır. Sonra inanıp birbirlerine sabır ve merhamet tavsiye edenlerden olmaktır.” (Beled 90: 12-17)

Boyunduruk / kölelik zincirini çözmek bütün tutsaklık ve sömürünün sosyal, ekonomik ve politik biçimlerinin tümünü kapsar. Bir milleti böyle bir esaretten kurtarmak sarp yokuşu aşmaktır. Kıtlık günlerinde / yani zor ve sıkıntılı dönemlerde yetimi ve yoksulu doyurmaktır. Ekonomik ve politik baskı nedeniyle yerlere serilmiş bir toplumu ayağa kaldırmak, kendine yetecek bir ortama taşımak sarp yokuşu aşmaktır. Hatta bu, sarp yokuşu aşmanın ötesinde bir şeydir. İnanmak, insanlara sabrı ve merhameti tavsiye etmek ise medenileşmektir. İnsanileşmektir. Demek ki sarp yokuşu aşmanın nihai unsuru: İnanıp, zaman-mekâna anlam katmaktır. Hayata değer katarak yaşanılabilir hale getirmektir.

Kıbrıs mücadelesinin simge ismi, KKTC’nin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş sarp yokuşu aşarak Hakk’a yürümüştür. Bu kutlu yürüyüş Türk Dünyası’nın her ferdi için unutulmaz bir onurdur. Kendisini bir milletin bağımsızlığına adayan büyük şahsiyet, son nefesinde bile ‘bağımsızlık’ diyerek ruhunu teslim etmiştir. Çünkü o biliyordu ki bağımsızlık, bir milletin haysiyeti, onuru ve namusudur. Bağımsızlığını kaybeden bir millet onurunu, haysiyetini ve namusunu kaybeder.

Türk kültürü temelinde teşekkül eden siyasî aklın ana unsuru, bağımsızlıktır. Bilge Kağan esareti zillet görür, tarihin öteki ucundan bağımsızlık çağrısı yapar. Geleceğe seslenir. Tarihin her safhasında Türk kültürüne bağlı liderler toplumu; esaret zincirlerini kırmaya, açı doyurmaya, çıplağı giydirmeye, imana, sadakate, direnmeye ve merhamete davet etmiştir. Bütün egemen güçlerin üzerimize çullandığı bir dönemde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün şu haykırışı Türk kültürü içinde teşekkül eden siyasî aklın / bağımsızlık ruhunun sesidir: “Esas, Türk Milleti’nin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu esas ancak istiklâli tamme malikiyetiyle temin olunabilir. Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun istiklâlden mahrum bir millet, beşeriyeti mütemeddine muvacehesinde uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye kesbi liyakat edemez.” Türklük davasının önemli bir siması olan Rauf Denktaş gençlere verdiği konferansta ve birçok konuşmasında bağımsızlık ruhunu neredeyse aynı sözlerle dile getirir. KKTC’nin bağımsızlığını bütün dünyaya haykırır. Kelimeler farklı olsa da ruh aynı ruhtur.

Ölümün gölgesinde sürdürülen hayat Türk kültürünün bütünlüğünü yansıtır. Tarih, İslâm ve hayat üzerine yaptığı yorumlar bunun göstergesidir. Belki bu nedenle okuduğum kitapları beni sarmış ve kendisine çekmiştir. Hep saygı duydum, varlığından onur duydum.

KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın vefatı hayatı kadar öğreticidir. Son nefesinde ‘bağımsızlık’ diye haykırışı hayatımızın her safhasında izleyeceğimiz hedef olacaktır. Büyük insanların ölümü hayatlarından daha derin ve etkili izler bırakır. Bağımsızlık! Bağımsızlık! Bağımsızlık!

Hayatı, artan iştahı giderecek dükkân görenler, buna ulaştıracak her yolu mubah gördükleri için bu asil ruhtan rahatsız olmuş olabilirler. Var olmayı, bütün mütecavizlerin parçası olmakta görenler artan sefaletlerini seyredip derin düşüncelere dalma şansını elde edebilirler.

Keza çözümü zora sokmak gerekçesiyle Annan Planı’nı destekleme adına Rauf Denktaş’ı dışlayanlar ve bunu çözüm görenler geldiğimiz noktada umarım ki milli basiretle hareket etmekle dış güçlerin telkininin parçası olmak arasındaki farkı idrak etmişlerdir. “Kıbrıs davasının simge ismi, gerçek kahraman’ gibi ifadeler, eğer siyasî riyakârlığın yeni bir şekli değilse, böyle okumak gerekir.

Sarp yokuşu aşarak Hakk’a yürüyen Rauf Denktaş bize şunu öğretmiştir: Eğer bizler seslerimizi birleştirip büyük bir ses çıkarabilirsek işler biraz daha ilerler. Her türlü tasallut Türk Milleti’nin bağımsızlık sesinin ördüğü duvara çarparak geri döner.

Ateşin karşısında sınanarak Hakk’a yürüyen bahtiyar insan ruhun şad olsun. Allah’ın dostu Hz. Muhammed dostun olsun. Makamın cennet olsun. Başta ailenin ve Türk Dünyası’nın başı sağ olsun.