Sarımsak ve Korona Virüsü

133

Birinci ders: Eğer bir maddenin yararları inanılmayacak kadar çoksa, muhtemelen inanmamakta haklısınız. Sarımsak, zencefil anlatanlara sorun. Kaç yüz hastaya sarımsak ve zencefil verdiniz?

Sarımsak? Soğan? Zencefil? Çare ve tedavi yağıyor.

Çocukluğumun İzmir’indeki sokak satıcılarını hatırlıyorum. Onlar sanatkâr mıydı ne? Yoksa insan ömrüne göre uzunca bir zamanın ötesinden bakmanın nostaljisi mi öyle hissettiriyor? Gece karanlığında bozacının sesi: “Kaymak bozaaaa”. Sihirli bir sesti. Ağaçlardan yansıyınca yerden değil, gökten gelirdi. Her gün dana taklidi yaparak geçen yoğurtçu: Muuuuu. Şu satıcının her cümlesi hafızama kazınmış: Nane suyu var, kekik suyu var, filiskin suyu var. Karnındaki gazları dağıttırır, yemekleri hazmettirir.

Gayet mutedil iddialarmış demek. Şimdi olsa sadece sindirimde durmaz, kansere iyi gelir, boy uzatır, saç dökülmesini engeller ve haftada on kilo verdirirdi.

Birinci ders: Eğer bir maddenin yararları inanılmayacak kadar çoksa, muhtemelen inanmamakta haklısınız.

İlla sarımsak, illa soğan

Başka biri anlatıyor: Çin virüsten kıvranırken, bakmışlar bir köye hiç virüs girmemiş. Bir heyet incelemeye gitmiş. Ne görsünler, köy evlerinin her odasında bir soğan asılı. Sonra izah ediyor: Soğan asıldığında bütün mikrop ve virüsler soğana gidiyor ve insanlara zarar vermiyormuş. Bu mahlûkatın bacağı, kanadı yok. Nasıl gidiyorlar acaba? Onun için biz de evin her odasına kocaman bir soğan asarsak, Covid-19’un işi bitermiş. Çinliler bunu biliyor mu?

Şimdi sarımsak ve kardeşlerine dönelim. İnsanlar niçin sarımsağa bu kadar yüklenir. Tamam, Fransızlar her şeyin içine koyarlar ve iyi de ederler. Biz de yemeklerde bol bol kullanırız. Yoğurtla yendiğinde tansiyonu düşürdüğü folklorumuzda var. Şimdi bir video dolaşıyor. Sözde Bilim Kurulu Başkan Yardımcısı konuşuyor. Özeti şu: Süt, su ve tabi sarımsak. Sonra zencefil ekliyoruz ve galiba içiyoruz.(Sonuna kadar seyretmedim.) Bir şeyciklerin kalmaz, Korona morona da bulaşmaz. Yakında bu tavsiyeyi İlber Ortaylı ve Mevlana’dan da duyarsınız.

Kontrollü

Herhangi bir şeyin iyi geldiğini söylemek için tıp biliminde “kontrollü” deneme yapılır.

Kontrollü ne demek?

Bir grup hastaya yeni bulduğunuz ilacı verirsiniz. Mümkün mertebe ilaç verdiğiniz gruba benzeyen bir ikinci gruba da vermezsiniz. Sonra hastalığın seyrini izlersiniz. Birincide, ikinciye kıyasla anlamlı bir iyileşme varsa, tamam, o ilaç ilaçtır dersiniz. Bu deney bir değil bir sürü yerde, hastanede, üniversitede yapılır ve sonuçlar bir birini desteklerse hüküm daha da kuvvetlenir. Şimdi yan etkiler, tedavi sonrasında olup bitenler, hamileler, çocuklar, ihtiyarlar üzerinde etkileri gibi konulara yönelinir. Ama şu ilaç şu hastalığa iyi geliyor hükmü böyle verilir.

Tıp bilimdir ve bilim hüküm verirken muhafazakârdır. Genellikle “A ilacı B hastalığını tedavi eder” bile demezler. “A ilacı B’nin iyileşmesinde yardımcı olabilir” gibi cümleler kullanılır. Aslında bütün bu hükümlerin sayıya dayanan istatistik ifadeleri vardır.

…ve çift kör

Anlattığım, işin biraz basitleştirilmiş hâli. Bir maddeyi denemenin teorik sebebi vardır. Hatta deneyeceğiniz molekül, tasarlanmış ve üretilmiştir. Deney önce tüpte, laboratuvarda yapılır. Başarılıysa hayvanlarda denenir. Yine başarılıysa yukarda anlattığım kontrollü deneye gidilebilir.

Kontrollü deney bir gruba ilaç verirken diğerine yalancı ilaç (genellikle nişastadan yapılmış hap) vermekten ibaret değildir. Yalancı ilaca “plasebo” denir. Hasta, ilaç mı, plasebeo mu aldığını bilmez.  Bunu sadece ilacı dağıtan hekim bilir. Böyle deneye kontrollü, kör deney denir.

Ya ilacı veren hekim bildiğini hissettirirse? Veya deneklerden birinin iyleşmesini istiyor ve ona gerçek ilacı veriyorsa? Bunu engellemek için bir kişi ilaç dağıtımını belirler; mesela gerçek veya uyduruk hapları kutulara koyar ve üzerlerine hasta numaralarını yazar. Sonra bu kutular ilacı dağıtacak hekime verilir. Dağıtan da hangisinin gerçek, hangisinin plasebo olduğunu bilmez. Buna çift kör denir.

Sonuçlar alınır. Dünyanın başka laboratuvarlarından da sonuçlar gelir ve karar verilir. A maddesi B hastalığının tedavisinde yüzde şu kadar (şu hata sınırları içinde) etkilidir.

Maske iyi de bir de dedektör takın

Söylemesi kolay. Yapması zor. Düşünün, ilacın ölümcül bir hastalığa iyi gelebileceğine dair elinizde kuvvetli deliller var. Şimdi hangi hastalara kıyıp da ilaç yerine plasebo vereceksiniz?

Sarımsak, zencefil anlatanlara sorun. Kaç yüz hastaya sarımsak ve zencefil verdiniz? Yakın sayıda hastaya sarımsak ve zencefil verir gibi yapıp vermediniz ve sonuçlar sayı olarak ne çıktı? Bu deney kaç tıp merkezinde tekrarlandı? Sarımsak verdim deyip de vermediğiniz hastaları nasıl kandırdınız? Sarımsağın plasebosunu yapmak kolay değil!

Mucize tedaviler anlatanlara lütfen bu soruları sorun.

Ancak bir husus var ki deney yapmağa gerek yok: Sarımsak, sosyal mesafenin korunmasında yararlı olabilir!

Isaac Asimov, “Bilim adamının burnunda bir gayeta dedektörü vardır!” diye yazmıştı. Siz de takın.

Önceki İçerikKanunlar Yumağı
Sonraki İçerikEge’nin Efeleri
İskender Öksüz
İskender Öksüz 14 Eylül 1945 tarihinde İzmir'de dünyaya gelmiştir. 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun yurtdışı bursuyla ABD'de Yale Üniversitesi'ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu'nun danışmanlığında, 1968'de yüksek lisansını 1969'da da doktora derecesini almıştır. İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan'da bulunan University of Petroleum and Minerals'da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır. 1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden emekli oldu. Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dâhil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.[5][6] Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi. Eserleri[7] Millet ve Milliyetçilik Bilim, Din ve Türkçülük Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Türk'üm Özür Dilerim Niçin Geri Kaldık? Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte)