Sanayileşmenin Sosyo-Ekolojik ve Sosyo-Kültürel Tesirleri

90

           İçinde
bulunduğumuz yüzyıl, ilim ve tekniğin ileri gittiği bir devir olmuş ve bu
noktaya Sanayi İnkılabı ile ulaşılmıştır. Avrupa’da, 16. Yüzyılın sonlarıyla
17. Yüzyılın başlarında yeni icatlar ve buluşlar üretime sokularak yeni teknik
gelişmeler ve değişmeler ortaya çıkmış ve bu durum kademeli olarak günümüze
kadar sürmüştür.

Bilimsel ve teknolojik ilerlemeler, toplumların ve insanların
hayatını ve kültürünü çok yönlü olarak etkilemiştir. Makineleşmeyle birlikte
başlayan hızlı değişme ve gelişmeler, sanayi toplumu insanlarını sosyal
değerlerden koparmış ve uzaklaştırmıştır. Bu duruma; sosyologların tabiriyle
anomi ( Kuralsızlık ve kaos ) adı verilmektedir. İnsanlar hem kendine ve hem de
kendi toplumuna  ve kültürüne karşı yabancılaşmış,
kural tanımaz olmuş ve böylece sosyal çözülme ortaya çıkmıştır. Anomi, aynı
zamanda kültürel yozlaşmayı da beraberinde getirir. Başarının ve yeteneğin
yerini maddi değerlerin aldığı toplumlarda, anominin sonuçları yıkıcı olur.
Anomi kelimesi, ilk defa Fransız sosyolog Emile Durkheim tarafından
kullanılmıştır.

           Nüfusun hızla artması sonucu, sanayi
gelişmiş ve bunun sonucunda da çevre kirlenmiş ve zarar görmüş, fabrika
bacalarına, otomobillere ve diğer araçlara filtre takılmaması hava kirliliğine
yol açmıştır. Çevre sorunları, zamanımızın en büyük problemlerinden birini
oluşturmaktadır. Teknolojinin gelişmesi ve doğal kaynakların bilinçsiz bir
şekilde kullanılması, düzensiz ve plansız olarak yapılan çarpık yapılar çevre
kirlenmesini meydana getirmiştir. Düzensiz büyüyen şehirler, yetersiz alt
yapılar, tahrip olmuş çevrenin başka bir yönünü ortaya koymaktadır.                                                        

İleri sanayi toplumlarında, insanın işsiz ve yalnız
kalmasından daha önemli bir unsur, insanın amaçsız ve ne yaptığını bilmez
olması durumudur. İnsanın bu hale gelmesinde, sosyal uyuşmalıklar ve psikolojik
faktörler ön plana çıkmaktadır. Daha az yorularak, daha fazla üretim elde etmek
insanları mutlu etmemiştir. Teknoloji araçtan çok amaca yönelmiş. Makineyi
yapan ve onu geliştiren insan, kendi buluş ve icatlarının hakimi mi, yoksa
esiri mi olmuştur? Bütün bu sebepler göz önüne alındığında, Batı’da ilim ve
teknikteki hızlı gelişme ve değişmeler, insanın mutluluğunu sağlayamamıştır.
Çünkü bu gelişmeler, insani ölçülerden ve değer yargılarından uzaklaşılmasını, insan
hayatının bir kobay gibi değerlendirilmesini, insana değer verilmemesini ortaya
çıkarmıştır. Teknolojik ilerlemeler uğruna, manevi değerlerden süratle
uzaklaşılmış ve Batı içine düştüğü bu krizi kendi hazırlamıştır. Türkiye aynı
hataları yapmamalı ve Batı’nın içine düştüğü bu durumdan ders almalıdır.      

Dikkat edilmesi gereken bir başka husus; teknolojinin
üretilirken veya başka bir ülkeden alınırken, toplumun bünyesinde açabileceği
zararın ortaya konması gerekmektedir. Sanayi toplumlarında görülen
yabancılaşmanın tesirlerini ortadan kaldırabilmek için manevi yönden güçlenmek
gerekmektedir.

Hızlı sanayileşmeyle birlikte şehir sorunları yoğunlaşmış ve
buda ülke ekonomilerine önemli maliyetler yüklemiştir. Günümüzde konut için
yapılan yatırımlar, yekun olarak genel yatırım içinde yüksek bir nispete ulaşmasına
rağmen, halen istenilen neticeye ulaşılamamıştır. Dolayısıyla, konut
problemlerinin daha uzun yıllar devam edeceği görülmektedir.

Şehirleşmeyle birlikte ulaşım problemi ortaya çıkmış, gerek
şehir içi ve gerekse şehirlerarası ulaşımda toplu taşımacılığa gidilmesi durumunda
ulaşım probleminin asgariye  ineceğini
söyleyebiliriz.                                      

Sosyo-ekolojik ve sosyo-kültürel dengenin bozulmasına, geri
kalmış ve eskimiş teknolojilerin kullanılması sebep olmaktadır. İnsan mantığına
yatkın, güvenilir, sağlıklı, temiz ve cana yatkın buluş ve icatlar, insanlık
adına yapılan yeni çalışmalar, ülkelerin kamuoyları tarafından da mutlaka
desteklenecektir. Yeter ki bu çalışmalar, insanların mutluluğu ve refahı için
yapılmış olsun.