Sahi aklından ne geçiyordu?

75

Merkez Bankası Faiz’i
düşürecek, dolar başını alıp gidecek… Maliyeti dövize bağlı mallar
pahalılaşacak. Samanı bile ithal eden bir ülkede, sayın bir bakalım bunlar
hangi mallardır. Bütün üretimin, bütün mal ve hizmetin temelinde bulunan enerji
fiyatları yükselecek. Dolayısıyla enflasyon fırlayacak. Bunların hiçbiri sır
değil. Hiçbiri Einstein’ın İzafiyet Teorisi, Şrödinger’in, Heisbenberg’in
Kuantum Teorisi, veya bir başka dâhinin karmaşık, zor anlaşılır ve derin
çözümlemelerinden ancak çıkarılabilecek sonuçlar da değil. Gayet belirli, gayet
dolaysız… Üstelik bu bir değil, iki değil, üç değil. Biz bunu hep yapıyoruz.

 

Peki, niye yapıyoruz?

 

Amerikan dizilerindeki karı-
koca kavgalarında, eşlerden biri, yanlışlığı besbelli bir iş yapar ve beklenen
kötü sonuç ailenin başına gelince eşlerden diğeri, yanlışı yapana şunu söyler:
“Aklın neredeydi?” Veya aynı düşüncenin biraz değişik tarzı: “Ne düşünüyordun?”
Dizilerin klişeleşmiş sözlerindendir bunlar. Genellikle, eğlendirir, güldürür
de. Fakat o dizileri seyrederkenki kadar rahat olamıyorum. Çünkü sıkıntı bir
oyuncunun değil doğrudan benim başıma geliyor. Enflasyon beni ve benim insanımı
vuruyor. Aynı miktarda, hatta daha fazla çalıştığımız halde, emeğimizin
karşılığında daha az mal alabiliyoruz.

 

El âlemin şu kadar ay
çalışarak satın alabileceği bir telefonu, bir arabayı satın almak için benim
insanımın ya yıllarını vermesi gerekiyor; veya o hayalleri hiç kurmaması.

 

Ekmeği dolarla alıyorsunuz!

Bu kaçıncı hata dedim. Hani
kafasını cama vuran karasinek gibi, dönüp dönüp tekrar vuruyoruz. Bu çukura ilk
düştüğümüzde, “Ekmeği dolarla mı alıyorsun?” gibi lâflar sarf edilirdi. Bu da,
“Dolara dokunan yanar!” saçmalığının hemen komşusu bir laftı. Aslına bakarsanız
evet, ekmeği dolarla alıyorsunuz ama galiba farkında değilsiniz. O ekmeğin
yapıldığı buğdayın yetiştiği tarlayı süren traktörün yakıtı dolarla alınıyor. O
traktörün parçaları da… O tarlaya atılan gübrenin kendisi veya ham maddesi
dolarla alınıyor. O buğdayı, değirmene, taşıyan aracın yakıtı da, araç da,
öğüten değirmenin kullandığı enerji de, pişiren fırının yakıtı da… Ekmeği
dolarla alıyorsunuz ama farkında değilsiniz.

 

Bir de dünya kadar dolar
borcunuz var ve her gün onu ödemekle meşgulsünüz. Bunun da farkında değilsiniz.
Benim dolar borcum yok demeyin, var. Bakın geçiş garantili köprülerin parasını,
uçuş garantili hava limanlarının parasını döviz olarak siz ödüyorsunuz. O
paralar, sizden vergi olarak kesiliyor, sonra onlarla dolar alınıyor ve o
müteahhitlere ödeniyor. O yüzdendir ki elektrikten benzine her şeyde kat kat
vergi ödeyen, yalnız gelirinizden değil, aldığınız eşyadan da ÖTV ödeyen, sonra
da ÖTV’nin KDV’sini ödeyen sizsiniz. Bu vergilerden ötürü birçok malı dünyada
en pahalıya siz satın alıyorsunuz. Ama dünyanın gelişmiş ülkelerindeki
insanların kazandığının yarısı kadar kazanmıyorsunuz.

 

Hadi Amerika’da temizlikçilik
yapalım

Dün ABD’ye ait bir iş ilanı
gördüm. Ev temizliği için işçi aranıyordu. Adamına ve şartlara göre haftalığı
600 ilâ 800 dolarmış.  Kabaca aylık 3.000
dolar eder. Şu andaki kurla 28- 29 000 TL/ay falan tutuyor. Eh sizin de
maaşınız o kadar vardır değil mi! Ne? Yoksa Amerikan temizlikçisi kadar almıyor
musunuz?

 

Temizlikçiyi, asgarî
ücretliyi bir yana bırakalım. O asgarî ücretleri TL’ye çevirince insanın morali
sıfırlanıyor.

 

 

 

Ya daha iyi gelir ve daha iyi
ortam bulduğu için yurdu terk edip dışarı giden hekimlerimiz, mühendislerimiz,
teknik adamlarımız, üniversite hocalarımız. Onlara teklif edilecek ücretler ne
kadardır dersiniz? O insanlarımız da göçe başlar. Daha öğrenciyken çıkıyorlar.
Cari açığımızı kapatalım derken cari beyin açığımız doğdu. Birincinin çaresi
bulunur; beyinsizliğin çaresi yoktur.

 

Piyasa sizlere ömür

İş yapanlarla, iş yapmaya
çalışanlarla bir konuşun. Piyasa diye bir şey kalmamış. Beni ilgilendiren
kitap-kâğıt işlerindeki insanlarla konuşuyorum. Kâğıt tamamen ithal. Satış
garantili kâğıt fabrikası açmadık henüz. Vadeyle işleyen bu piyasada kâğıdı,
“para buraya, kağıt oraya” diye satıyorlar. Çünkü yarınki fiyatın ne olacağı
bilinmiyor. Kimse sattığı malı kaça yerine koyabileceğini hesaplayamıyor. Bir
malın fiyatını piyasada öğrenmeye çalışın. Aynı malı 100’e de satan var 500’e
de.

 

Şimdi anlıyor musunuz niçin
onlar zengin, biz fakiriz?

 

Ve siz bütün bunları
yapanlar, bunlara yol açanlar: Ne vardı aklınızda? Sahi ne düşünüyordunuz? 
https://millidusunce.com/sahi-aklindan-ne-geciyordu/