Siyasette en büyük virüs hırstır.
Aşırısı aklı perdeler.
Akıl tutulması denilen olay bu olsa gerek.
Siyasette akıl tutulması olduğu zaman derin yanı karanlık güçlerin yapamadıklarını,
İnsanlar kendi kendilerine yaparlar.
Hayaller yıkılır, idealler yok olur.
Kırk yılda biriktirilen itibar kırk günde ters yüz olur.
Bir insan evliya bile olsa..
Başarabilirse terk edebileceği en son kötü huyu riyaset arzusudur.
Başarabilirse eğer.
Hataların büyüğünü büyük insanlar yapar.
Gelelim Saadet Partisindeki virüs meselesine
Saadet Partisindeki sıkıntı iki başlılıktan kaynaklanan bir durundur.
Aslında bu durum avantaja çevrilebilirdi.
Güven ve vefanın bulunması gereken partilerin başında Saadet Partisi gelmeliydi
Ama olmadı, olamadı.
Güvenin olmadığı yerlerde vefada olmaz, olamaz..
Haklı haksız meselesine dünyevi açıdan sandıkta seçmen,
Uhrevi açıdan Cenabı Hak karar verecektir.
Bizde samimi kanaatimizi ortaya koyacağız.
Muhterem Erbakan hoca geçmişte yaşanan siyası tecrübelerden çekindiği için mi?
Numan Bey ve ekibine güvenemedi?
Elbette bunların etkisi olabilir.
Kırk yılda bir tane bile kendinizin güvenip, halkın tasvip edeceği bir lider yetiştiremediyseniz
Biz değilse de sizin kendinizi sorgulamanız gerekmez mi?
Sonra güven olmadan vefanın olup olmayacağını nereden bileceksiniz?
Her ihtimale karşı bütün ipler elinizde olacak,
Siz kimseye güvenmeyeceksiniz, ama herkes size güvenecek..
Bu anlayış doğrumu?
Sorumluluk verilen insanlara, yetkide verilmeli ki
Başarılı mı, başarısız mı?
Vefalımı, vefasız mı?
Oldukları meydana çıksın…
Sn. Kurtulmuş’un Saadet Partisine Genel Başkan yapılması günümüzdeki gelişmelerden anladığım kadarıyla,
Hoca ve yakın çevresi tarafından pekte istenen bir durumun değildi.
Tabanın baskısı sonunda Genel Başkan yapıldı ama ekibini kurmasına müsaade edilmedi.
Ekibini kurmaya kalkışınca da kıyamet koptu.
Saadet Partisi gibi iktidar alternatifi bir partinin son kongresi ve sonrasında böyle tatsız olayların yaşanması hiç de hoş olmadı..
Burada elbette ki sn. Kurtulmuş ve ekibinin de hataları olabilir.
Kabul ediniz ki gençler bir hata yaptı,
Affetmek büyüklüğün şanından değil mi?
Sn. Şevket Kazan mahallinde istişare edecek insan bulamadı da mı?
Sn Önder Sav’a koştu
Kılavuzu Önder Sav olanın akıbeti kayyum olur.
Davacıdan kayyum olması da ayrı bir konu ya
Şimdilik oraya girmeyelim.
Yıllarını bu görüşe dava diye harcayan insanları çok ama çok üzdünüz.
Sadece kendi seçmeninizin değil, bu aziz milletinde gözünden ve gönlünden düştünüz.
Kırk yıldır partinin ve meclisin her kademesinde görev yaptınız,
Emeklerinizin karşılığını dünyada aldınız.
Allah(cc) elbette kendisi için yapılanları ahrette zayi etmez,
Ama görünen o ki dava; siz varsanız dava,
Yoksa o insanların hiç biri milli görüşçü değil miydi?
Hepsi gaflet delalet hatta ihanet içerisindeler miydiler?
Birazda gençlerin önünü açmanız gerekmez miydi?
Arkadan gelenler kendilerini ispat etmeleri için abi dedikleri sevip saydıkları insanların ölmesini mi beklemeliydiler?
Yoksa siz varsanız milli görüş var, yoksanız yok..
Listedeki insanlarda kahır ekseriyeti sizin kırk yıllık dava arkadaşlarınız değil miydi?
Müslümanlara bu kadar acımasızlık yakışıyor mu?
Bu dava başarıya ulaşacaksa bırakın Sizsiz ulaşsın..
Sizinle ulaşma imkânı olsaydı
Şimdiye kadar niye ulaşmadı?
Yoksa seçmen için dava olan husus sizin için bir şeymi?
Hep insanlara dava için fedakârlık yapılmasını anlatıp öğütlediniz.
Yoksa fedakârlığı hep başkalarının mı yapmaları gerekir?
Peki ya siz..
Siz büyüklersiniz,
Emredersiniz…
Demek ki insanları aldattınız.
Aldatan olmaktansa, aldatılan olmak daha iyidir
Köprüleri attınız,
Biliniz ki bu köprülerin tamiri isteseniz de kolay olmayacaktır.
Tabii siz tecrübeli insanlarsınız,
Yarınları gelecek seçimleri de hesaplamışsınızdır.
Ama bir hesabı yanlış yaptığınız kanaatindeyim.
Günümüz insanı 30-40 sene öncesinin insanı değildir,
Artık eskisi gibi sevdiklerini gözü kapalı sevmiyor.
Sizin anlattıklarınıza göre değil, vicdanının sesine göre karar veriyor.
Halkı koyun yerine koyarsanız size süt vermez.
Hatadan dönmek büyük bir erdemdir,
Erdemde en çok büyüklere yakışır.
Peygamberimiz(sav) bile Uhut savaşı istişareleri esnasında kendi görüşünün aksine gençlerin görüşüne göre karar vermedi mi?
Savaş sonrası durumu sorarsanız.
O verilen kararla ilgili değil.
Okçuların hatasıyla ilgilidir.
Tabi siz büyükler her şeyin en iyisini bilirsiniz..
Durum böyle devam ederse ki temenni etmem, ama görünen yürek burkan manzara bu.
Sn Kurtulmuş ve arkadaşlarının inatlaşarak olayı sen ben davasına döndürmemeleri gerekir.
Göründüğü kadarıyla bundan sonra bu iki kesimin aynı çatı altında siyaset yapmaları zor.
Onlar büyüklerine örnek olsun ve partiyi gerçek sahiplerine teslim etsinler.
Hocamız şu ahir ömründe daha fazla üzülmesin.
Mesele bitsin..
Hesap Allah'(cc)a kalsın.
Herkes önüne ve işine baksın.
Artık partinin başına Fatih bey’e mi yoksa Elif hamımı mı? Getirirler..
Orası büyüklerin bileceği iştir.
Bu yazı üzülerek kalbim burkularak yazdığım yazılardan bir tanesidir.
Bir gün gelip de bu insanlar için böyle bir yazı yazacağım aklımım ucundan bile geçmezdi.
Yinede sürçü lisan etti isem affola
Belki bunda da bir hayır vardır.
Allah(cc) bir şerri, bir hayra vesile yapar.
AK PARTİ’nin doğuşunda olduğu gibi,
Gönül dostunun deyimiyle,
Hak şerleri hayreyler,
Zannetme ki gayr eyler,
Görelim Mevla neyler,
Neylerse güzel eyler.
Burası sözün bittiği yerdir.
Şerlerin hayırlara vesile olması temennisiyle…