Revamıdır?

94

17 Temmuz gecesi saat 02.00 sularında İYİ Parti’nin TBMM grup toplantısına katılmak üzere Ankara yollarına düşmüş vaziyetteyken telefonumun bildirim paneli ışıldağa döndü, bir mesaj hengamesi aldı ki sormayın! ”Ne oluyor bu saatte ?” dememe kalmadan aramalar gelmeye başladı, üniversite sınav sonuçları açıklanmıştı. Üniversite sınavına girerken hissettiğim o heyecanı, uzun süre semtime uğramaz dediğim o hissiyatı yeniden ensemde buldum. Sonuç ekranına erişmeye çalıştığım 5-6 dakikalık zaman inanın geçmek bilmedi. Esasen sınavdan sonra epey rahatlamıştım çünkü alan sınavımda, İngilizce sınavımda 80 sorudan 72 tanesine doğru yanıt vermeyi başarmıştım. Buna sevinirken beni üzen işaretlemeye cesaret edemediğim 2-3 sorunun da doğru çıkmış olmasıydı. Matematik dışında birinci basamak sınavından da alnımın akıyla çıkmıştım. İlk 1,000’e girmeyi beklemiyorduysam da ilk 7,000’de sıralanmayı hayal ediyordum. Zira geçen sene benimle aynı neticeyi elde edenler 5,600’lerde görünüyorlardı.

Sonuç ekranı açıldığında sıralamamın 11,000 olduğunu gördüm. Sonra hemen sohbet gruplarına yazdım evvela aile grubumuza yazıp durumu bildirdim, soluğu arkadaşların muhabbetlerinde aldım. Öğrendim ki yaşanan durum yalnız beni etkilememişti. Hemen hemen her arkadaşım hesapladığı ve tahmin ettiği sıralamanın 4-5 bin gerisinde kalmıştı. Bu tarz merkezi sınavlarda çan eğrisi yüzünden, sınava giren öğrenci sayısındaki değişimler yüzünden oynamalar yaşanması normaldir. Lakin makasın böylesine açılması öngörebilen, beklenen bir tablo değildi. Sosyal medyadan yorumlara vakıf oldukça, dostlarla sohbet ettikçe aklıma şu soruyu getirmeden edemedim ”Bu sistem bizlere reva mıdır ?”

Ülkemizde üniversite imtihanı, öğrencileri kendilerine gelecek inşa etme niyetinde oldukları alanlarda yeterliliklerine göre sıralamayı ve buna göre üniversitelere yerleştirebilmeyi hedefliyor. Bu cümleye baktığınızda sistemimiz akla ve vicdana gayet makul görünürken iş pratiğe döküldüğü zaman su koyuveriyor. Hem de ne su koyuvermek ! Bir kere en başından öğrencilerin 4 senelik bilgi birikimini mazereti olmayan 2 testle ölçmeye kalkışmak akıllara zararken, öğrencilerimize hayatlarında işe yarayacak; onları donanımlı bireyler haline getirebilecek her nimetten uzak tutmaya gayret ediyoruz. Öğrencilerimizin hatırlarında basma kalıptan çıkma ezber bilgiler yer etsin diye onları kendilerini besleyebilecekleri alanlardan koparıyoruz. Sanattan, spordan, teknolojiden uzaklaşmaya enerjilerini test çözmeye harcamaya mahkûm ediyoruz. Hayli önemli olan sosyal donanımı ihmal ederek, daha iyi ezber yapabilenleri yüceltiyoruz. Daha sonra topluma hastalarıyla konuşamayan doktorlar, öğrencisine şiddet uygulayan öğretmenler, dilekçe yazamayan avukatlar hediye ediyoruz. Öğrenciler bu sistemde başarı elde etseler bile tercih yapmak için kolları sıvadıklarında akıllarındaki kriter neyi sevdikleri değil, sevdiklerini yapmaya kalkarlarsa aş bulup bulamayacakları oluyor. Bunun sonucu olarak mesleğini sevmeden yapan, mesleğine manevi bir bağ hissetmeden iş günü sayan binlerce vatandaşımız oluyor. Öğrencisi soru soruyor diye döven öğretmenler, hastanın midesinde makas unutan hekimler bu durumun kanıtı.

Mühendis olmak isteyen birini nasıl matematik ve geometri alanındaki becerisine bakarak değerlendirebiliyorsak; İngilizce Öğretmeni olacak, Dilbilimci olacak, Tercüman olacak, Çevirmen olacak insanları da İngilizce becerisine bakarak değerlendirebiliriz. Mantık bunu gerektiriyorken gelin görün ki İngilizce sınavında 80’da 70’in üzerinde başarısına imzasını atan gençler alanlarında 17 – 20,000’lerde sıralanarak pek güzel dil fakültelerine girebilmekten mahrum bırakılmış durumda…

Bunun sebebi de geçtiğimiz yıl değiştirilen sınav sistemiyle birlikte matematik ve fen bilgisi yapabilen öğrencilerin tüm dallarda avantajlı konuma geçmiş olması. Matematik ve fen bilgisinde yeteneği olan, test kabiliyetini geliştirebilmiş öğrenciler dilde kolaylıkla ön sıraları kapabildiler. İngilizce testinde 80’de 25 yapan öğrenciler, 80’de 70’leri aşan öğrencileri sollayabildiler. Bu sayısalcı öğrencile dil alanından en prestijli, en başarılı fakültelere gidebilme hakkı kazandılar.

Aylarca kelime ezberleyerek, metin çevirerek, paragraf sorularıyla boğuşarak ter döken dilciler alan netleriyle değil matematik netleriyle sıralandılar. El-hak doğrudur, dil öğrencisidir diye kimseden sadece dil testi çözmesini beklemiyoruz, beklememeliyiz de fakat alan sınavındaki tabloya göre yollarını çizebilmek tüm öğrencilerin hakkı olmalıdır. Zira dil fakülteleri matematik sorusu çözebilen gençler değil, Shakespeare’in metinlerini tahlil edebilen gençler bekliyor. Tıpkı tıp fakültelerinin İngiliz Edebiyatı hakkında donanımlı öğrencileri beklemediği gibi…

Bugün 80 soruda 79 doğru yapan Rizeli Yusuf’un, 78 doğru yapan İzmitli Utku’nun, 77 doğru yapan Eskişehirli Lara’nın alanlarında en başarılı bölümlerde okuyamayacak olmasının hesabını kim verebilir? Verilecek hesabın ne hükmü olur? Hevesler kursakta kaldıktan, kalpler kırıldıktan sonra verilen hesabın ne kıymeti kalır? Gençlerin ülkelerine dair ümitlerine hançer saplandıktan sonra dilenen özrün manası olur mu?

Ülkemizde son yıllarda yönetimdekilerin hataları yüzünden yozlaşan çok kurum, çok değer, çok olgu var; eğitim bunların başında geliyor. Üzülerek belirtmeliyim ki popülist politikalardan en sert darbeleri alan hususların başında eğitim geliyor. Eğitim bir toplumun teminatıdır, güneşli günlere uzanan köprüsüdür. Modern, çağdaş, bilimin prensiplerine uygun programlara sahip ve bunun yanında sosyokültürel beslenmeyi de hedeflemeyen eğitim politikaları toplumsal ilerlemeye hiçbir katkı sağlayamaz, eğitimin sarsıldığı yerde ferah bir istikbalden söz edilemez.

Eğitim politikaları, eğitim sistemleri oy kaygısıyla zırt pırt işleyişi değiştirilecek kaideler değildir. Alelade kimselerin torpille oturdukları koltukların yetkisiyle tabiatı bozulacak değersiz ve basit işler değildir. Hukuk ve eğitim liyakatin en mühim olduğu iki kiriştir. Geleceğini düşünen, yarın için hedefleri olan memleketlerde bu alanlar kraldan çok kralcı mimarlara değil, Sinanlara emanet edilir. İktidarlar bu iki kiriş üzerinde ufak oynamalar yapmayı bile kolay kolay akıllarından geçirmezler. Ama bizde gündem değişikliğinin elzem olduğu bir akşamda Cumhurbaşkanı’nın ”Sistemi doğru bulmuyorum.” yorumuyla, yalnızca bir cümlesiyle kurallar kaldırılır; sıfırdan yazılır…

Şimdi sizlere soruyorum,

Öğrencilerin keyif dolu yıllarını test kitapları arasında geçirmesi revamıdır?

Gençlerin sınavı başarıyla atlatsa da sistem yüzünden dilediği yerlere girememesi revamıdır?

Koltukları müdafaa etmek, oy devşirmek için gençlerin hayalleriyle oynamak revamıdır?

Bu yapılanlar yarının bekçileri, geleceğin yegane umudu gençlere revamıdır?

Vicdanlara soruyorum, revamıdır?