REJİ İdaresi, Kolcular ve TEKEL’in hazin sonu

101

Öğrencilerime yıllardır soruyorum; “Reji nedir?”
Hiç birinden yanıt alamıyorum!
Oysa, her birinin “siyasal” anlamda kesin fikirleri ve tercihleri var!
Yani, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmuşlar!
Öğrenciler böyle de, büyükleri daha mı bilgili?
Bir düşünün lütfen!
Osmanlı’nın son dönemlerinde, giderek artan dış borçlar ödenemeyince, yabancı alacaklılar 1883 yılında “Duyun-u Umumiye” adı altında alacaklarını tahsil edecek bir özel idare kurdular. (Tam adı: Memalik-i Şahane Duhunları Müşterekül Menfaa Reji Şirketi.)
Duyun-u Umumiye, vergi gelirlerine el koyarak, yeni vergiler koyarak, bir yandan alacaklarını tahsil ederken bir yandan da Limanları, telefon ve elektrik idarelerini, yabancı şirketlere bölüştürüyorlardı.
Osmanlı “Yaprak Tütün ve Müskirat İşletmesi” de “Reji” adlı bir yabancı konsorsiyuma devredildi.
Reji, nerede ve ne kadar tütün ekileceğine karar veriyor, fiyatı kendi belirliyordu. Ama, çaresiz kalan tütün ekicileri yine de tütün ekiyor ve pazarda ya da gizli olarak satıp geçimini sağlamaya çalışıyordu. Reji İdaresi bu kaçağı önlemeye çalışıyor ama başaramıyordu.
Bunun üzerine, padişah, II. Abdülhamit’ten yeni bir imtiyaz alarak KOLCU Kuvvetleri (Silahlı Özel Güvenlik) kurdular! Kolcular, genellikle – deyim yerindeyse- ipten kazıktan kurtulmuş eski sabıkalılardan kuruldu!
Kolcular, kaçak tütün ekip satan Türk köylüsünün peşine düştü. Yakaladıklarını önce dövdüler, yetmedi işkence ettiler, daha da ileri gidip binin üzerinde tütün ekicisi köylüyü öldürdüler!
Hani, “ÇÖKERTME” türküsü vardır ya; “….kolcular gelmeden Halil’im nerelere kaçalım? Teslim olmayalım Halil’im aman piştov saçalım” der bir yerinde. İşte, bu türküde sözü geçen “Kolcular” o kolculardır!
Almanya’nın yanında 1. Dünya Savaşı’na katılan Osmanlı yenik sayılıp SEVR Antlaşması ile toprakları paylaşıldığında, Mustafa Kemal ve arkadaşları, Anadolu halkı ile el ele vererek, “işbirlikçilere rağmen” emperyalist güçleri bu ülkeden def ettiler ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdular.
Cumhuriyet’in ilk 15 yılı, yabancıları eline geçen şirketlerin satın alınmasıyla geçti.
REJİ idaresi de, “bedeli ödenerek” def edildi ve TEKEL İdaresi kuruldu.
Tütün ekicisi köylümüz bundan sonra özgürleşti.
Ya şimdi?
12 Eylül 1980 Askeri Darbesi sonrası, “Özelleştirme” adı altında ulusal varlıklar elden çıkarıldı. Türkiye, yabancı şirketlerin yağma alanına döndü!
TEKEL İdaresi’ni önce “Sigara” ve “İçki” olmak üzere parçaladılar. Sonra, bir bir yabancılara sattılar. Amerikan, İngiliz, Fransız ve Japon şirketleri bu büyük varlığı paylaştılar.
Özellikle Amerikan şirketleri tütünü ABD’den ithal ederek, Türk tütün köylüsünü perişan ettiler.
Sigara fabrikaları (Akhisar, Bitlis gibi) kapatıldı, Tekel işçileri işsiz bırakıldı.
ABD’li şirket üç otuz paraya-bedava ele geçirdiği içki şirketini birkaç misli karla başka bir yabancı firmaya sattı.
Şimdi, Türk tüketicisi yabancı sigaraları ve yabancı şirketlerin üretip sattığı  “Türk” isimli sigaraları ve içkiyi, tüketerek yabancı şirketlere para kazandırıyor.
Ulusal varlıkların yabancılara satılmasına, bu sömürüye karşı çıkanlar “Ulusalcı, Kemalist bunlar!”diye aşağılanıyor!
“Kişisel çıkarlarını yabancıların çıkarlarıyla birleştirenler” baş tacı ediliyor!
Ve, toplumun büyük çoğunluğu bu gerekleri bilmeden, “Celladına aşık kurbanlar” gibi, kendilerini sömüren siyasetçilere ve siyasal oluşumlara payanda oluyorlar.
Oysa, çocukları işsiz ve her geçen gün daha da fakirleşiyorlar!
Ramazan çadırlarında ya da kapı önlerine konan bir iki torba erzakla, Yeşil Kartla yaşamayı içlerine sindirebiliyorlar!
Allah’ın lütfettiği aklı yok sayıyorlar!
Sürünerek, eğilip büzülerek yaşamayı onurlu sayıyorlar!
Bilgisizce fikir sahibi olduklarını sanarak, efendilerine hizmet eden köleler haline geliyorlar!
Ne diyeyim, Allah akıl fikir versin…