Rehber Olmanın Yolu

68

               Büyük mürşit ve rehberler: “Nefsimle beraber dinle!” diyerek nasihatlerine başlardılar. Çünkü bu ifade tarzında; rehber olmanın en güzel yolu gösteriliyor. “Nefsimle beraber dinle!” tümcesinde, bir işte sonuç almanın en büyük, en etkin yoluna işaret ediliyor. “Nefsimle beraber dinle!” hükmünde, etkili olmanın, peşine takmanın en sihirli, en büyüleyici rûhu nazara veriliyor.

    “Nefsimle beraber dinle!” hitabında peşinden sürüklemenin, harekete geçirici olmanın en etkin tesir gücü ortaya konuyor. Neler hatırlatmıyor ki bu söz, bu hitap ve bu çağrı insan olan insana. Önümüzde tarih canlanıyor. Önümüzde bu hitabın gönülleri nasıl tutuşturduğunun misalleri görülüyor. Önümüzde şanlı tarih, resmigeçit yapıyor.

    “Nefsimle beraber dinle!” seslenişi, yüksele yüksele bir haykırış oluyor. Tarihin somut örnekleriyle zihnimiz, dolup dolup taşıyor. “Nefsimle beraber dinle!” öğüdünde rehber oluşun, kumanda edişin, eser ortaya koyuşun, insanlarla bir ve beraber bulunuşun; kısaca “Nefsimle beraber dinle!” hitabında, İslâm Medeniyeti’ni ortaya koyan hamurun mayası saklı. Çok ileri gidersek, aslında bu sihirli sözde neler saklı değil ki…

     Emîn olun “Nefsimle beraber dinle!” haykırışında İslâm’ın özü saklı. İslâm’ın sözü saklı. İslâm’ın rûhu saklı. Birkaç somut örnekle buna temas edelim. Çünkü bu sözün arkası bir umman, bir okyanus. Onu lâyıkıyla açmaya ne bende güç var, ne de sizde okumaya tâkat. En iyisi damla denizden haber verir hükmünce, bu söze kısaca yer vermeye çalışalım.

     Evet “Nefsimle beraber dinle!” çağrısında, önder olacak kişilere başarı yolları gösteriliyor. Onlara demek isteniyor ki, yapılmasını istediğiniz şeye, önce siz, bizzat kendiniz başlayın. Sefere çıkmasını istediğiniz ordunun başında, önce siz bulunun. Yapılmasını istediğiniz ibadeti, önce siz yapın. Uyulmasını istediğiniz, Allah’ın ve Peygamberinin emirlerine önce siz uyunuz.

     Velhasıl her şeyde, başı çeken önce siz olun. Her yerde önce siz yer alın. Her zaman önce siz, ilk adımı atın. Bina yapılacaksa, ilk harcı siz koyun. Köprü kurulacaksa ilk taşı siz taşıyın. Yardım yapılacaksa, cebinize ilk önce siz el atın.

     Nitekim Kuba mescidinin yapımında Peygamberi zîşan, bir işçi gibi çalışmadı mı? Rumeli Hisarı’nın inşasında koca  Fâtih Sultan Mehmed bizzat yapımına katılmadı mı? Vezirleri bu işte başı çekmedi mi? Yavuz Sultan Selim, Çaldıran seferinde tek başına yürüyüşe geçmedi mi?

     Böyle önderlerin başbuğluğunda hangi iş başarılmaz? Böyle önderlerin arkasından kim gitmez? İşte ancak böyle gecelerin sabahından hayır umulur. Evet, herkesten ziyade insanın kendi nefsi nasihate muhtaçtır.

     İnsan kendi yapmadığını, başkasının yapmasını istese,

     İnsan kendi uymadığına, başkasının uymasının istese,

     İnsan kendi istemediğini, başkasının istemesini istese,

     Hiç o iş yapılır mı?

     Hiç o şeye uyulur mu?

     Hiç o şey istenir mi?

     Elbette insanın, ancak kendi yaptığını yap demeye hakkı var.

     Elbette insanın, ancak kendi uyduğuna uy demeye hakkı var.

     Elbette insanın, ancak kendi istediğini iste demeye hakkı var.

     Yoksa tepkiyle karşılaşır. Yoksa soğuk karşılanır.

     Yoksa başta karşı çıkılmasa da, sonuçtan hayır gelmez.

     Büyük zâtlar: “Ben nefsimi herkesten ziyade nasihata muhtaç görüyorum.” derken, demek istiyorlar ki: “Söyleyeceklerim öncelikle benim kabul ettiğim, inandığım ve yaptığım hususlar. Benim nefsim, yani ben; sana söyleyeceklerime çok daha fazla muhtacım. Ben bunları nefsime, yâni kendime kabul ettirdim. Nefsimi onlara inandırdım. Nefsime dediklerimi yaptırdım. Bundan  maddî – mânevî faydalar da gördüm. Şimdi nefsimin yararlandığı, nefsimin kabul ettiği gerçekleri sen de kabul eder, sen de gerekeni yerine getirirsen, benim gibi sen de, her iki dünyanı düzene sokmuş, sonsuz hayattaki güzel yerini şimdiden almış olursun.”

Önceki İçerikNe pişecek burada!
Sonraki İçerikMuayenehanelerden Özel Hastanelere- Gölcük MEDAR
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.