Ramazan’ın Rahmet Deryasına Dalmak

90

Mübarek üç ayların son halkası olan; rahmet, mağfiret, bereket ve sayısız hikmetlerle dolu olan Ramazan-ı Şerif ayının son on gününe girmiş bulunuyoruz.

Hz. Peygamber (s.a.s.) bu ay hakkında; “Ramazan ayı öyle bir aydır ki evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennem ateşinden kurtuluştur…” (Tergib, II, 94-95) buyurmaktadır.

 Peygamber Efendimiz (s.a.s.), bu mübarek ayın rahmetine, mağfiretine ve affına nail olmak için yapmamız gerekenleri de şöyle açıklıyor: “Her kim Ramazan’da farziyetine inanarak ve yalnız Allah’ın rızasını umarak oruç tutar ve bu ayı ibadetle geçirirse, geçmiş günahları bağışlanır.”(Buhari, 111/33; Müslim, 1/423)

İlahî rahmet ve mağfiret ayı olan Ramazan’ı lâyıkıyla ihyâ edenler, Yüce Allah’ın rahmetine, af ve mağfiretine nâil olurlar.

 Onun kıymetini idrak edemeyen, gereği gibi değerlendiremeyenler ise, bu ihsan ve ikramlardan mahrum kalırlar. Bu itibarla, manevî bakımdan müstesna bir lütuf ve kazanç mevsimi olan Ramazan-ı Şerif’ien güzel şekilde ihyâ etmek gerekir.

Ramazan’ın sonlarına yaklaştığımız bu günlerde durumumuzu bir gözden geçirelim, yaptıklarımızın ve yapamadıklarımızın muhasebesini yapalım.Bu mübarek ayın kıymetini iyi bilelim, elimizde fırsat varken en iyi şekilde değerlendirmeye çalışalım.

 Nitekim Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) Ramazan ayında diğer aylara göre ibadetlerini daha fazla artırır, özelliklebu ayın son günlerinde çok daha fazla ibadet ederdi. Hz. Peygamber (s.a.s.) hicretten sonra her yıl Ramazan’ın son on gününde itikâfa girmiştir.

Onun için itikâf, İslam alimlerincekifaye olarak sünnet-i müekkede sayılmıştır. Hazret-i Âişe (r.anhâ) validemiz anlatıyor:“Rasûlullah (s.a.s.) Ramazan ayında ibadet hususunda diğer aylarda görülmeyen bir gayret içerisinde olurdu. Ramazan’ın son on gününde ise kendisini çok daha fazla ibadete verirdi.”(Buhârî, FadluLeyleti’l-Kadr, 5; Müslim, İ’tikâf, 8)

Bizler de içinde bulunduğumuz bu günlerin kıymetini bilmeli, ilahi rahmet ve mağfiret deryasından istifade etmek için gayretimizi artırmalıyız. Özellikle günah yükünden kurtulmak, kalplerimizi günah kirlerinden arındırmak için bol bol tövbe edelim, günahlarımızın affına vesile olacak ibadetlere yönelelim.

Allah’ın affedici olduğunu, affetmeyi sevdiğini bilelim ve ümitsizliğe düşmeyelim. Yüce Rabbimiz, günahlarından kurtulmak isteyen, tövbe ederek kendisine yönelen kullarını affedeceğini bildirmiş ve ümitsizliğe düşmemeleri konusunda şöyle buyurmuştur:

 “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”(Zümer, 39/53)

Yüce Allah, bir başka ayet-i kerimede de; “Azabım var ya, dilediğim kimseyi ona uğratırım.Rahmetim ise her şeyi kapsamıştır”(A’râf,7/156) buyurarak bir yandan suç işleyenleri azaba uğratmakla korkuturken, diğer taraftan da rahmetinin genişliğinden haber vererek mü’minlerin yüreğine su serpmiştir.

Zaten Müslüman korku ile ümit arasında bir tavır içinde olmalı;hemazab-ı ilâhidenkorkmalı, hem de Allah’ın bağışlamasını, af ve mağfiretini ümit etmelidir.

“Şüphesiz Allah çok merhametlidir, tövbeleri çok kabul edendir”  (Hucurât, 49/12) ayetinde Cenab-ı Hakk’ın kullarına karşı çok merhametli olduğu, bu merhametinin gereği olarak da onların hata ve kusurlarından kurtulmak, kalplerini günah kirlerinden arındırmak için yaptıkları tövbeleri kabul ettiği bildirilmiştir.

 Hz. Peygamber (s.a.s.) de,Yüce Allah’ın kullarına karşı,bir annenin çocuğuna olan sevgi ve şefkatinden daha merhametli ve şefkatli olduğunu haber vermektedir.(Buhari, Edeb, 18; Müslim, Tevbe, 4)

Kur’an-ı Kerim bize, Yüce Rabbimizden her fırsatta af ve mağfiret talep etmemizi ve O’nun sonsuz merhametine sığınarak şöyle dua etmemizi tavsiye ediyor: “Ey Rabbimiz! Bizi affet, bizi bağışla, bize merhamet et.”(Bakara,2/286)

Bir mü’mininRamazan-ı Şerif’e kavuşup da onun rahmet ve mağfiret deryasından istifade etmemesidüşünülemez. Çünkü Allah Resûlü (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Cebrail (a.s.) bana göründü ve ‘Ramaza’a erişip de günahları affedilmeyen kimse rahmetten uzak olsun’ dedi. Ben de ‘âmin’ dedim.” (Tirmizî, Deavât, 100/3545)

Bir daha mübarek üç aylara ve Ramazan-ı şerife ulaşıp ulaşamayacağımızı bilemiyoruz. Öyleyse Ramazanın sonunda günahları affedilmiş, cehennemden kurtulmuş bahtiyar kullardan olmak için şu son fırsat günlerini iyi değerlendirmeliyiz.