İslam’ın beş şartından dördüncüsü, Ramazan ayında, her gün oruç tutmaktır. Oruç, hicretten on sekiz ay sonra, Şaban ayının onuncu günü, Bedir gazâsından bir ay evvel farz oldu.
Bu ay iyi geçinmek ve sabır ayıdır. İlk günleri rahmet, ortası af ve mağfiret ve sonu Cehennemden azat olmaktır. Kur’an-ı kerim Ramazanda indi. Kadir gecesi, bu aydadır.
Ramazan yanmak demektir. Zira bu ayda oruç tutan ve tövbe edenlerin günahları yanar yok olur. Bu ayda, Allah için ufak bir iyilik yapmak, başka aylarda, farz yapmış gibidir. Bu ayda, bir farz yapmak, başka ayda yetmiş farz yapmak gibidir.
Ramazanda işçinin, memurun, öğrencinin vb. çalışanların görevini hafifletenlere bol sevap vardır.
Oruç tutmak her bakımdan yararlıdır, vücuda asla zarar vermez. Tıp uzmanları diyorlar ki:
Oruçlu kimselerde adrenalin ve kortizon hormonları kana daha kolaylıkla karışır. Bu hormonlar, tesirlerini kanserli hücreler üzerinde de göstererek bir çeşit kalkan rolü oynayarak, kanser hücrelerinin çoğalmasını önlemektedir.
Oruç tutan bünye bakıma girer, iç organları saran yağlar erir, vücudun zindeliği artar, direnme gücü kazanır, mide, böbrek, şeker, kalp ve karaciğer hastalıklarına karşı mukavemeti artar.
Karaciğer, oruçlu iken, 3-5 saat istirahat ederek, gıda depolama işine bir müddet ara vermiş olur. Korunma sistemini güçlendirici globülinleri hazırlar. Midedeki kaslar ve salgı ifraz eden hücreler, oruç müddetince birkaç saat dinlenir. Kan hacmi de azaldığı için tansiyon düşerek kalp rahatlar.
Gıda artıkları iyi yakılmayınca, damarları yıpratır. Yakılmayan yağlar, damarları daraltır, damar sertliği denilen rahatsızlığa sebep olur. Akşama doğru vücutta gıda hemen hiç kalmaz. Bütün gıdalar yakılmış olur. Bu bakımdan bazı hastalıklara, özellikle damar sertliği olanlara oruç tutmak iyi gelmektedir.
Oruç tutanlarda, gündüz kan hacminin, doku suyunun azaldığı ve sonuçta minimal, küçük tansiyonun düştüğü, kalbin rahatladığı tetkikler sonucu anlaşılmıştır.
Oruç tutan kişinin sinir sistemi de, bir rahatlama içindedir. Bir ibadeti yerine getirme mutluluğu, gerginlikleri, sıkıntıları azaltır hatta yok eder.
Oruç tutmak vücuda zarar verseydi, İslâm memleketlerinde Ramazan ayında her Müslümanın hasta olması ve çok kimsenin de vefat etmesi gerekirdi.
Bazı kimseler, midem rahatsız oluyor diyerek, oruç tutmak istemiyorlar. Oruç, mide rahatsızlığına sebep olmaz. Aksine midenin sıhhatine faydalı olur. Bu husus, bugünkü modern tıp mütehassısları tarafından, açık ve kesin bir şekilde ispat edilmiştir.
Oruç tutmakla, insanın iradesi zayıflamaz. Aksine oruç tutmakla, insan güçlü bir iradeye sahip olur. Çünkü oruç tutarak; alkol, uyuşturucu gibi, kötü alışkanlıklardan kurtulanlar çoktur.
-Oruç, bir sene boyunca durmadan çalışan mide ile beraber bütün sindirim sisteminin istirahate sevk edilmesi ve insan vücudunun bir tasfiyeye tabi tutulmasıdır. Böylece, sindirim sistemi dinlendirilmiş olur. İnsanlarda en çok görülen rahatsızlık, sindirim bozukluğudur.
-Şişmanlık, kalp ve damar hastalıklarına, şeker hastalığına ve tansiyon yüksekliğine sebep olmaktadır. Oruç, bu hastalıklara karşı koruyuculuk vazifesi yaptığı gibi, bir de tedavi vasıtasıdır. Bugün birçok hastalıktan perhiz ile tedavi olunduğunu doktorlar bildirmektedir.
-Oruç, vücuttaki karbonhidrat, protein ve bilhassa yağ depolarının harekete geçirilmesini sağlar. Oruç sayesinde madde süzmekten kurtulan böbrekler tamire girerek, dinlenme ve yenilenme imkânı bulurlar.
Bütün bu bildirilenler, orucun insan sağlığına zararlı olduğu tezini kesinlikle çürütmektedir.
Zekât, malın kiridir. Zekât veren, malını kirden koruduğu gibi, oruç tutan, vücudunun zekâtını ödemiş, onu hastalıklardan korumuş olur. Peygamber efendimiz; “Her şeyin bir zekâtı vardır. Vücudun zekâtıysa oruçtur. Oruç tutun, sıhhat bulun” buyurmuştur.
Orucun edeplerinden birisi de, iftar zamanında mideyi tıka basa doldurmayıp, henüz iştah varken yemekten el çekmektir. Bu edebe riayet edenlerin, hasta olmak değil, sıhhat bulacakları bütün doktorlar tarafından ittifak ile bildirilmiştir.
Oruç, insanlara hem maddi, hem de manevi yararlar sağlamaktadır. Maddi yararları yukarıda zikredildi. Manevi yararlarına gelince:
Oruç tutan insan, aç kalmış bir insanın çektiği ıstırabı hissederek, muhtaçlara yardım etmek ihtiyacını duyar. Bu da, insanların birbirlerine yardım etmelerine sebep olur. Birbirlerine yardım eden insanlar arasında, çekişmeler olmaz.
Oruç, yalnız aç ve susuz durmaktan, ibaret değildir. Oruç tutan; yalandan, gıybetten, kalp kırmaktan, alay etmekten, kibirlenmeden, kötü söz ve fiillerden, övünmekten haksızlık yapmaktan ve vb. diğer kötülüklerden de uzak durur.
Aç ve susuz kalmanın ne demek olduğu, oruç tutarak daha iyi anlaşılmakta, fakirlere, muhtaçlara, düşkünlere yardım etme ihtiyacı duyulmaktadır.
İnsanların; “yardımsever, alçakgönüllü, anlayışlı, vefalı, çözümcü, affetme, nazik olma, olumlu davranışlar içinde hareket etme vb. insani davranışlara” daha çok yönelmeleri sağlanmaktadır. Böylece oruç tutan daha merhametli, anlayışlı, uyumlu ve duyarlı olmaktadır.
Böylece insanlar arasında; “çekişme, kıskançlık, kavga, bozgunculuk, dedikodu vb. gibi, kötülükler” yok olarak sevgi, muhabbet, huzur ve mutluluk oluşmaktadır.
Mevla’m cümlemize ihlas ile oruç tutmayı, her türlü kötülüklerden uzak durmayı nasip etsin. Hayırlı, huzurlu ve sağlıklı Ramazanlar dileklerimle…
Sevgiyle kalın…