Geçen yıl hüzünle uğurladığımız Ramazanı Şerife kavuşmanın mutluluğu ve huzuru içindeyiz.
Bu nadide imkânı çok iyi değerlendirmek, dağarcığımıza bol ecir, hayatımıza da yeni güzellikler,
katmanın zamanıdır. Güzel hasletlere kavuşmak büyük bir saadet, değerlendiremeden veda etmek de
üzücüdür. Zaman çabuk geçecek, bir gün yine Ramazana veda günü gelecektir.
İyilik yaptığı halde, Ramazandan sonra “keşke daha fazlasını yapsaydım” diyen biri, bu ayı
değerlendiremediği için daha çok pişmanlık duyacaktır. Zaman, bilinçli ve güzellikler üreten kimseler
için çok kıymetlidir. Bu kıymetin çok çabuk geçtiği de bir gerçektir. O yüzden ele geçen hazinenin
hakkını verme zamanıdır.
Orucun bize ve insanlığa bu anlamda olumlu, fevkalade katkıları bulunmaktadır. Oruçla,
tamahkârlığımız, açgözlülüğümüz kırılır, nefsimiz uysallaşır, isyankârlıklar yatışır. Kıskançlıklarımız
törpülenir, ötelemeden, sınırsız ve koşulsuz sevmeyi başarırız. Dil, gıybet, kötü ve çirkin konuşmak,
yalan söylemek, dedikodu gibi afetlerden kurtulur.
Sinir sistemimizin vücuttaki yeri çok mühimdir. Siniri bozuk kimse, huzursuz olur,
sabredemez. Toplumdaki kavgaların, cinayetlerin çoğu sinirli olmaktan, sabredememekten ileri
gelmektedir. Sinirlerine hâkim olan kimse huzurlu olur. Orucun bu anlamda sinirlerimizi yatıştırıcı,
sabır ve hoşgörüyü telkin eden, huzura davet eden bir katkısı da vardır.
Her şeyin bir zekâtı vardır. Vücudun zekâtı da açlıktır. Oruç tutarak aç kalanın arzuları kırıldığı
için sabretmesi kolay olur. Aç duranın basireti açılır. Anlayış kabiliyeti artar. Hadis-i şeriflerde, “Aç
duranın idraki artar, zekâsı açılır.” “Tefekkür, ibadetin yarısı, az yemekse tamamıdır.” buyuruldu.
“Oruç tutun ki sağlığa kavuşun” hadis-i şerifi gösteriyor ki, vücut oruç, açlık ve az yemekle
hastalıklardan kurtulup sağlığa kavuşur.
Çok yiyen çok uyur, çok uyuyanın da ömrü boşa geçmiş olur, dimağı yorgun düşer. Ömrü uyku
ile geçtiği için dünya ve ahiret kazancını da elden kaçırır. Açlık, kalpte incelik husule getirir.
Merhametli düşünür, naif hareket eder. Şefkatli ve duygulu bir mizaca sahip olur. Bu hal de insanı;
kibar, hoşgörülü ve duyarlı yapar. Tok, açın hâlini bilmez. Hadis-i şerifte, “Çok yiyip içmekle kalbinizi
öldürmeyin!” buyuruldu.
Ramazan ayında, hayırların ve bereketlerin hepsi toplanmıştır. Sadece yeme, içmeyi terk
etmek yetmez. Yalandan, gıybetten, kalp kırmaktan, dedikodudan, komşuyu rencide etmekten,
kötülük yapmaktan vb. uzak durulmalıdır. Samimi, halis gönülle, huşu ile tutulan oruç o kişiyi bütün
kötülüklerden korur.
“Bu ayın günleri gibi, geceleri de çok kıymetlidir Kur’an-ı kerim, Ramazan ayında inmiştir.
Ramazan-ı şerif ayının Kur’an-ı kerim ile bağlılığı olduğu için, bu ay; bütün güzellikleri kendinde
toplamıştır. İbadetleri, alışkanlık olarak, herkes yaptığı için değil, Allah-ü Teâlâ’nın emri, rızası ve
sevgisi olduğu için ve şartlarını gözeterek arzu ile severek yapmalıdır.
İfrat vermeyi nimet ve fırsat bilmelidir! Çünkü çok ecri vardır. Özellikle fakirlere, düşkünlere
dost ve arkadaşlara ikramda bulunmak, sadaka vermekten daha üstündür.
Peygamber efendimiz, “Bir kimse, bu ayda bir oruçluya iftar verirse günahları af olur. O
oruçlunun sevabı kadar ona sevap verilir” buyurdu. Ashaptan bazıları, bir oruçluya iftar verecek
kadar zengin olmadıklarını söylediler. Onlara cevaben, “Bir hurmayla iftar verene de, yalnız suyla
oruç açtırana da, biraz süt ikram edene de bu sevap verilir” buyurdu.
Bu ayda bütün bencil ve kötü duygulardan arınmalı, gösterişe, riyaya kapılmadan, iyilik
yapmada kendisi ile yarış içinde olmalıdır. İftara çağırırken de, giderken de yalnız Allah rızasını
düşünmelidir! Allah-ü Teâlâ, yemek yediren cömertle meleklerine övünür.
Fakirlerin davetine gitmeyip de, zenginlerinkine gitmek kibirdendir. Kendinden aşağı olanları
ziyaret etmek de tevazu alametidir. Kimseyi küçük ve hakir görmemeli, mütevazı, alçakgönüllü,
hoşgörülü, güler yüzlü ve iyiliksever olmaya çalışmalıdır. Oruçla, bütün bedeni ve ruhi güzellikleri bir
araya toplamalıdır. Ruhumuzun, benliğimizin, tüm duygu ve düşüncelerimizin huzura kavuşabildiği,
yaşamanın anlamını yüreğimize sindirdiğimiz ahlak tarzı budur.
“Allah-ü Teâlâ’nın, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiç kimsenin hayaline bile
gelmeyen nimet dolu sofrasına, ancak oruçlular oturur.” Zorluklar içinde yapılan ibadetin sevabı daha
çoktur. Maniler karşısında, ibadeti yapmak güçlüğü, sıkıntısı, o ibadetlerin, şanını, şerefini ve
kıymetini yükseltir.
Ey insan!.. Bu dünya bir han ve rüyadan ibarettir. Bir gün bu rüya bitecek, gerçekler
acıtacaktır. Çabuk uyanmak ve dönüşü olmayan yolculuğa azık toplama zamanıdır. Birçok
sevdiklerimiz bu Ramazanda aramızda yoklar. Seneye de başkaları, “belki de bizler” olmayacağız. Bu
günleri bir fırsat, bir ganimet olarak değerlendirme zamanıdır. Öyle yaşayalım ki arkamızdan
ağlayanımız ve götüreceğimiz ecrimiz çok olsun.
Rabbim, insan olmamıza değer katan güzellikleri ve iyilikleri yaşamayı cümlemize nasip
eylesin. Âmin…
Sevgiyle kalın…
Seyfettin Karamızrak