Nîmetlerin kıymetini anlamak, mânevî bir şükür
İşte size, insanlara yakışan, gerçek bir tefekkür
Evet, nîmet ve rızık, gerçek insan için ikidir
Maddî gıda yanında, bir de mânevîsi vâkidir
Oruç tutmakla insan, anlar ki, nîmetler değil asla mülkü
Çünkü yemesi, içmesi onun için, çıkmış olmaktan ülkü
Oruç ders verir insana, insanın gerçek vazîfesi nedir?
Oruç; asıl görevi o şükrün, anahtarını ele verir
Oruç; aynı zamanda, insanın sosyal hayatına bakar
Zenginleri, fukaraların yardımına, dâvete koşar
Varsıl ancak oruçla anlar, kendine düşen ödevi
Fakirin acınacak acı hâli, ne hâldedir evi
Böylece, iner yukarıdan aşağı merhamet
Çıkar aşağıdan yukarı, içten saygı / hürmet
Sulh, bu şekilde sağlanır ancak, yurtta ve cihanda
İnsan, buna koşmalı, olsa da iki eli kanda
Çünkü, insaniyetin duyduğu, hem cinsine karşı şefkat
Hakîkî şükrün esası olarak, bunun edası ilk şart
Çünkü, kendinden daha fakiri bulmak, olmalı ilk hedef
Önce ona karşı, şefkat ve muhabbet duymakla mükellef
Oruç, bu yükümlülüğün, yerine getirilmesini sağlar
Çektirmeyen nefsine açlık, yoksulun haline nasıl ağlar?
O nefis ki, sanır kendini, tamamen hür ve serbest
İstediği gibi hareket etmekle, olur sermest
Yaratılışından ötürü, kendinde, bir Rablık vehmeder etmez!
Hadsiz nimetlerle terbiye olunduğunu, düşünmek istemez!
Özellikle, bir de varsa dünyada, servet ve iktidarı
Gaflet dahi yardım ederek, kalmamışsa nefsinde ar’ı
Bütün bütün gasıpcasına yutar nice İlâhî nîmeti
Hiç düşünmez olur haklarını fakir fukaranın, tıyneti
2308
En zenginden en fakire kadar, herkesin anlar ki nefsi
Değil mâlik, değil hür, belki ancak memlûk ve kul kendisi
Ramazan-ı şerifte herkes bilir ki, herşey devir devir
En âdî ve en rahat bir şeyi de yapamaz, yoksa emir
Böylece, kırılır mevhûm Rubûbiyeti kulun, birer birer
Olarak gerçek kul, hakîkî vazîfesi olan şükre girer
Oruç değil sâdece açlık, susuzluk ve eşden uzak kalış
Kulak, göz, el, ayak hattâ kalbe de, oruç tutturmaya çalış
Hadsiz aczi, sonsuz fakrı, sayısız kusûru olan insan
Bir de olursa şayet, kendini gafletle, böyle unutan
İnsan zayıf, yok olucu, hem de musîbetlere hedef
Hikmetlerini görüp, etmesi lâzım Ramazanda def’
Çabuk bozulup dağılan, et ve kemik iken, hâl-i somut
Bedeni böyleyken, sanıyor insan onu, sanki lâyemût
Lâyemût / ölümsüz görüp kendini, kurar ebediymiş gibi hayâl
Duyar dünyaya şiddetli bir hırs, olur denenler sanki birer masal
Her lezzet ve menfaatli şeylere nefsini bağlar
Alâka ve muhabbetle dünyaya kaydını sağlar
Unutur kendini, şefkatle terbiye eden Yaratanı
Unutur Ahreti, hiçe sayar diyeni “Allahı tanı.”
Gâfil ve inatçılara: Zaaf, acz ve fakrını hisset diyor oruç
Nefs Firavunluğunu bırak, İlâhî dergâha seğirt diyor oruç
Mânevî şükür eliyle, rahmet kapısını çal
Gaflet kendini bozmamış ise, her şeyden ders al
En mühim iniş zamanıdır Kur’ânın, Ramazan
Bugün iniyormuş gibi düşün bu ayı, bir an
O semavî hitabı, karşılamak için güzel
Nefsin süflî hâcetlerinden sıyrılarak koş gel
Yeme ve içmeyi terk et, Meleklik durumuna geç
Kur’ân’ı, yeni nâzil oluyor gibi okumayı seç
2309 – 2310