Prof. Dr. Sâdık K. Tural’dan 4 Adet Muhteşem Eser:

15

 (Dördüncü Bölüm)

3-Şiir İkliminde Birkaç Saat

Üçüncü baskısı 2024 yılında yapılan eser, KorKut Yayınları arasında çıkmıştır, 13.5 X 24 santim ölçülerinde, 304 sayfadır.

Arka kapak yazısında, şiirle ilgili nefis târifler var:

‘Şiir, benzer durum, kişi, olay ve varlıklarla karşılaştıklarında benzer şiddette heyecanlananların bir sözlü koro oluşturmasına yol açan; fikrin imbiklenmişliğini ve zevklerin incelmişliğini hazırlayan bir söz mimarisidir. Şiir, ona beden ve ruh kazandıran kelimelerin seçimi ve istifi bakımından bir dilin beyan örnekleri verebilme gücü ve zenginliğidir.’

‘Şâirler ve şiiri sevmeyi ihtiyaç sayan yüksek duyarlıklı insanlar, gönül ülkesinin vatandaşlarıdır; bencillikten arındırma çabasını da içinde bulunduran bediî tefekkür ve bediî heyecanlar, o insanları benzeştirip aynı iklimde yaşama enerjisiyle donatmaktadır.’

Eser, esâsen aziz olan suyun damıtılmış hâlini hatırlatan billur gibi göz alıcı kelimelerle şâirleri selamlıyor:

‘Ataların, târihin ve toprağın ruhundan gelen mesajlarla

çağdaş ihtiyaçları yoğurup kendi(miz) olma duyarlılığını

nazma taşıyan şâirlere selam olsun.

Onlar, sözlük ülkesinde yorulmazlıkla dolaşıp   

Allah ’tan, ataların ve toprağın ruhundan utanarak   

edebe ve hikmete aracılık eden süzülmüş söz bütünlükleri yaratıyorlar.  

Onlar toplumun, öğretmen ve bilge arayışını da karşılayarak benzeşmeyi,

 bütünleşmeyi artırıyorlar.  

Kelimeler ordusuna komutlar vererek duygunun, düşüncenin, hayalin bediî tefekkür

ile bezeli meyvalara dönüşmesini sağlayan şâirler, söz ülkesinin ganimeti irfan olan muzaffer fâtihleridir.’

Eserin birinci baskısından îtibâren editörlüğünü üstlenmiş olan Hatice Ayan’ın nesir olarak kaleme aldığı, fakat şiir ülkesinin sınırlarını aşıp seyrana çıkmış edâsıyla seci sanatını hatırlatan sunuş yazısı dikkat çekiyor.

Eserdeki bölümlerin başlıkları, okuyucuyu kitabı edinmeye yönlendiren şiddetli ve fakat okşayıcılığı ağır basan rüzgâr gibi…

*Bedrettin Keleştimur Diyor ki…

 *Şiir Bahçesine Girmeyi Denemek…

*ŞİİR İKLİMİ  

  *Nazmın Malzemesi veya Şiirde Bediî Tefekkür.   

*Şiir Konulu Sohbet.

*Şiirin Oluşumunda ‘Yel/Rüzgâr’ Öğesi. 

*ŞİİRTAHLİLLERİNDE YÖNTEM ARAYIŞI’ndan bölümler.

*Edipler de Bilgelerdendir.  

*Ezelî Tartışma veya Maznun.

*Ediplerin Aynasına Yansımalar.   

*Ortak Duyarlılığın İç Kalesi.

*TAKRİZLER

*Şiir, Şuur ve Millet. (Nüzhet Erman’ın Kitabı İçin) 

*Şiir Geleneğimiz İçinde Çınarlı Gerçeği.

*Şâir Bekir Sıtkı (Nihâî) Hoca’yı Selâmlarken.

  *MÜLÂKATLAR

*Şiir, Nereye Gidiyor? (Gıyasettin Aytaç)  

*Şiirle İlgili Bir Mülâkat. (Lütfü Parlak)

*Şiir, Şiirde Ses ve Ölçü Üzerine. 

*Bir Söyleşi (Ayşe Öztekin) 

*Şiir ve Mûsikînin ‘Yoldaşlığı’ Üzerine Sorular (Özgen Gürbüz) 

*ŞİİR VE MÛSİKÎYE DÂİR

*Öteden Taşınan Çığlık: Şiir

*Geçmişten Bugüne Ulaşan Bir Çığlık. 

*Sırrını Anlayabilseydim…

*Ana Kavramlar Dizini.

***

Şiir Konulu Sohbet’ başlıklı yazı, Tural Hoca’nın sınırsız muhayyile zenginliğinin engin ve derin bilgi hazinesinin aynası gibi. Oradan alınacak bir bölüm, diğer bölümlere haksızlık olur. Tamamını okumak gerekir.  Diğer yazılar da farklı değil… Hazret-i Fuzûlî’nin çektiği ıstırap dolu çilesini anlattıktan sonra sözünü ettiği vasıflardan nasibini yeterince almış bir söz ustası Sâdık K. Tural… Sâdece Fuzûli’den mi? Muhammed Şehriyârî, Hazret-i Yunus, Karac’oğlan ve Hazret-i Farâbî’nin de ilim çeşmesinden kana kana nasibini almış bir mütefekkir Tural Hoca…

Şiir Konulu Sohbet’… sadece bu başlık altındaki bölümü okumak için bile bu kitabı edinmeye değer. Diğerleri mi? Onlar, gül endamlı sultanın değerini sonsuzlaştıran mücevherlerdir.  (s: 69-151)

***

Bölümler arasındaki sayfalara yerleştirilen berceste kabilinden kısa metinler:

<>Ataların, târihin ve toprağın ruhundan gelen mesajlarla çağdaş ihtiyaçları yoğurup kendi(miz) olma duyarlılığını nazma taşıyan şâirlere selâm olsun. Onlar, sözlük ülkesinde yorulmazlıkla dolaşıp Allah’tan, ataların ve toprağın ruhundan utanarak edebe ve hikmete aracılık eden süzülmüş söz bütünlükleri yaratıyorlar. Onlar toplumun, öğretmen ve bilge arayışını da karşılayarak benzeşmeyi, bütünleşmeyi artırıyorlar. Kelimeler ordusuna komutlar vererek duygunun, düşüncenin, hayalin bediî tefekkür ile bezeli meyvelere dönüşmesini sağlayan şâirler, söz ülkesinin ganimeti irfan olan muzaffer fâtihleridir.

<>Şiir, çok özel yollarla bir bilgi türü, çok özel bir yapı kazandırılarak çok özel bir âhenk ve biçim ile paylaşıma sunulmuş bir özel söz iklimidir. Şiirdeki bilgi; ilhamın, feyzin, basiretin, hayretin ve kendi sınırlarını bilmeye bağlı çok özel heyecanların yarattığı çok özel bir beyandır. Bu beyanın, aklın sessizce oturup seyrettiği özel duygu sarsıntıları sırasında ve sonrasında oluştuğu da paylaşılası kılmanın gereklerini beklediği de bilinmelidir.

<>İnsanların kendi türlerinden olanlarla, bitkilerle ve coğrafya ile ilişkilerini özel bir duyarlılıkla anlatma ihtiyacı dilleri zenginleştirdi. Zamanın öğüttüğü varlıklar akıp giderken târihten mit’e, destan’a akan duyarlılığın ürünü olan nazımlı anlatımlar, dilin ve kültürünün temellerini ve şiir ile şiiriyetin ilk basamaklarını oluşturmuşlardır.

<>Şiirin mîmârisini kuran âhenge, nazım şekline ve duygu, hayal unsurlarının tefekküre dönüştürülmesine mahsus değerlendirilmeler, edebiyat araştırmacılarının yetkisinde sayılmalıdır.

Bütün mesele, edebiyat metinlerine, özellikle de manzum metinlere ortak-gerekli sorularla yöntemlice yaklaşıp tefekkür katmanlarını ortaya çıkarma anlayışında birleşmektir.

 <>Genel olarak nazım, özel olarak da şiir, fikrin imbiklenmesi, duygu ve hayalin damıtılması sonucu oluşan söz mîmârisidir.

<>İnsan, duygu ve hayalin gözü ile dilini de fikrin dilini de, bir özel iletişim dili ve mîmârisi olan nazma emânet edip ortaklıkları çoğaltarak şiir adı verilen bir kültür yarattı.

<>Şâir, kendi ruhuyla karşılaşmanın şaşkınlığıyla, merâmını anlatmaya çalışarak ömür tüketen insandır.

<>Her edebiyat eseri dil mîmârisinin sonucu olan özel bir yapıdır. Dilin mecazlar sistemi, birçok şiirin, bir veya iki nesil sonra kapılarının kilidi paslanmış, içinde hazine bulunduğu söylenen metruk bir binaya dönmesine yol açıyor. Bu binaya girmek, elle tutulmaz gözle görülmez olan zamanı yakalayıp bilgiye dönüştürmek zor, ama mümkün.

<>Şâirler, duyarlılığı ve cesâreti bizden fazla olan; gördükleri güzellik veya çirkinlikleri paylaşma ihtiyacı ile kıvranan insanlardır. Onlar, ataların, târihin ve toprağın ruhundan gelen mesajlar ile çağdaş ihtiyaçları yoğurup kendi(miz) olma duyarlılığını nazma taşıyan elçilerdir. Şâirler, yarattıkları edebe, hikmetli ilhama aracılık eden söz bütünlükleriyle Allah ’tan utanma, ataların ruhuyla bağlantılanma bilincinin canlı kalmasını sağlıyorlar. Onlar, toplumun öğretmen ve bilge arayışını da karşılayarak benzeşmeyi, bütünleşmeyi artırıyorlar. Şâirler, kelimelere komutlar vererek duyguyu, düşünceyi ve hayâli imbikleyerek eser yaratanlardır. Onların var ettikleri eserler ile söz ülkesi zenginleşmektedir.

<>Şiir, aynı duygularla heyecanlananların bir sözlü koro oluşturmasına yol açan ahengin kanatlandırdığı ifâdedir.

<>Şiir, çağrışım halkaları arkasına saklanması başarılmış bulunan mazmun adlı özel bilgi oluşturma ve paylaşma alanıdır.

<>İnsanın trajedisi ‘doğum’la başlar. Uyanık olma, uykunun; gençlik, ihtiyarlığın; dirim (tirim). ölümün vb. zıttı olan gerçeklikler, idrak sâhiplerini uyaran mantıkî tezatlar silsilesini oluşturur. Bizler, edebî eseri meydana getiren mantık ve beş duyuyu aşan tezatların yarattığı kompozisyona daha yakından bakmak mecburiyetindeyiz. Trajik ve traji-komik hâdise ve durumların hangi kelimelerle anlatılacağını, öncelikle şâirler, sonra da hikâyecil piyes, yazarları ve romancılar bilirler. Bu şiirdeki parıltı ve soğuk kelimeleri ‘soğuk kılınanın parıltıları’ şeklinde yan yana getirilirken, bir tasvir değil, tebliğ, telkin, tembih, tavsif unsuru olarak kontrast oluşturulmuştur. Şâir, rüyada da olsa gerçeğinin bahar mevsiminde çıkıp gelmesi ve ölüm korkusu ile yaşama sevinci kontrastını orijinal bir şekilde takdim etmektedir.

<>Nazım; ritmi ve âhengi vezin (hece, aruz) ile mısra sonlarında yer alan kafiye/ayak/ uyak adlı ses benzeşmelerinden oluşan bir yapıdır. Bu yapının diğer unsuru ise sarsılmalara yol açan duygu ve hayalin tefekkür imbiğinden geçirilip mazmunlaştırılmasıdır. Bu yapılardan bazıları kulübe, gecekondu, bazıları bağımsız tek, iki katlı ev, çok odalı konak, apartman dâiresi, bazıları ise. saraydır. Nâdiren bazıları da, çevresini ve içini gezerken duyduğum hayranlık sebebiyle birkaç ay rüyalarıma giren Tac Mahal gibi anlatılması çok heyecanlandırıcılığa sâhiptir.

<>Şiirin işlevi konusunda, genç şâirlerin veya ideoloji bezirgânlarının bâzen parıltılar taşıyan fakat şiiriyete sırtını dönmüş izahlarını bir kenara bırakmak gerekir. Şiirin işlevi, insanı çirkinden, basitten, bayağıdan, alelaâleden, nahoştan kurtarıp duygu ve hayâl bakımından ‘hoş’un, ‘güzel’in ve ‘ulvî’nin yanına çıkarma çabası; âhengin aracılığını da kullanıp insanı, yaradılış gayesine yabancılaştırmaktan alıkoyma arzusu; bu çaba ve arzuyu başkalarıyla paylaşma düşüncesidir.

<>Uzayda ışık olduğu hâlde ses yokmuş. Şöyle düşünüyorum: Allah mutlak sessizliği hem yaratmış, hem de kendisine tahsis etmiş. Söz, her zaman eleklerden, imbiklerden -yeterince- geçirilip beyan kıvamına ulaştırılamaz. Hem güzel, hem idrak seviyelerine göre etkileri farklı, hem derin ve geniş, hem de tefekküre ulaştıran beyan nitelikli ifâdeler, İlâhî vahye mahsus bir hikmettir. Vahiy, insanın yaratılma sebebini tefekkür etmesini, ahsen-i takvim hâlini hatırlamasını sağlayan bir söz ve ses mîmârisidir. Rab, insana işitme ve güzel etkili ses bütünlükleri oluşturma yetkisi vermiş. İşitmenin ve işittirmenin özeli ve güzeli ise, ritmi ve âhengiyle çok farklı olan mûsikidir. (DEVAM EDECEK)

3 Kitap, KorKut Yayınları’nın neşriyatıdır:

KURKUT YAYINLARI: İzmir Birinci Cadde Nu: 33/21 Kızılay, Ankara. Telefon: 0.312-417 81 21

Önceki İçerikTek Adama Dayalı Sistem
Sonraki İçerikVatan Şairi Mehmet Akif Ersoy’un hayat hikayesi. (20 Aralık 1873 – 27 Aralık 1936)
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.